dua dua dua...

kayýp_gül

Well-known member
Küçük bir çocuk deniz kenarına oturmuş, gözlerini de ilerdeki bir noktaya dikmişti.
Belki de bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hâli,
alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir
ihtiyarın dikkatini çekti. Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip:
- Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi?
Küçük çocuk, başını çevirmeden;
- Ama rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü.
Adam, çocuğun yanına oturup:
- Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!. dedi.
Ama şimdi adım bile atamıyorum.
Küçük çocuk, ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu
daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı.

Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua
etsen çok iyi olur. Çocuk, büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize
düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer, ona öğretir!. dedi ihtiyar.
Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten
sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları
ard arda sıraladı. Daha sonra da, topun dönmesi için

Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı.
O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile
ona katmıştı. Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın
âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü,

topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha
sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü.
Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla
birlikte oyalandı. Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı.
Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa,
birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi. Denizde "av"
diye bir şey kalmadı.

- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi
sakın kaybetmeyin! .
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de "rasgele"
derlerdi. Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu
bir şeyi.Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk.
Bunu yeni öğrendim. Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa
duyuyordu. Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de
küçük bir öğretmenden.
Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı.Artık topun gitmesine
üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz
kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların

üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada.Henüz

ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu.

Balıkçı, onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz
önce denizde buldum!.
Küçük çocuk, rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin
yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama
her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da...
Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. Ya dua
etmeseydim ne olurdun o zaman?
 
Üst