Duâ, ubudiyetin ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir.
Çünki duâ eden adam, duâsı ile gösteriyor ki:
Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla'ı var ve bilir, en uzak maksadlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir.
Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor.
Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum.
İşte duânın verdiği hâlis tevhidin genişliğine ve gösterdiği nur-u îmanın halâvet ve safîliğine bak,
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَاؤُكُمْ
sırrını anla ve
وَ قَالَ رَبُّكُمُ ادْْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ fermanını dinle.
اَكَرْ نَهْ خَواهِى دَادِ , نَهْ دَادِى خَواهِ.
denildiği gibi
: Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi