
Seni gâh gezip eğlenme, gâh dükkan açıp alışveriş etme, gâh ilim öğrenme, gâh ev bark kurup çoluk çocuk sahibi olma hayâllerine düşürür.
Kendine gel, hemen "Lâ Havle" de ama sade dille değil; candan gönülden! (2/49/639-642)
Bu ters dünyada benzerler pek çoktur. Onların naza-rında bir gevher çöp parçasından da bayağıdır.
Her çöle, "geçip kurtulunacak yer" adı verilmiştir. Ad ve sûret, halkın akıllarına tuzaktır.
Bir güruhu elbisesi tanıtır. Onu o libasla görünce "avamdan" derler.
Mürailik sûreti de bir gürûhun adını zahitliğe çıkarmıştır. Halbuki kendisi riyaya boğulmuştur.
Taklitten, kapıp kaçmadan arınmış nur gerek ki onu, sözünü dinlemeden, işini görmeden tanısın.
Bu nura sahip olan, akıl yoluyla onun kalbine girer, nakdini görür, nakil ve rivayete bağlanmaz.
Gaybı adamakıllı bilen Hakk'ın has kulları "can âlemi"nde kalp casuslarıdır. (2/113/1472-1478)
Haddi, hududu olmayanın yanında mahdut olan şey "yok" demektir. Allah'tan başka bir şey fanidir.
O'nun bulunduğu yerde ne küfür var, ne iman. Çünkü, o içtir, küfürle imansa deri.
Bu yokluklar, yüze perdedir. O leğen altında gizli ışığa benzer.
Hulâsa bu ten başı, o başa perdedir. O başın önünde bu ten başı kesilmiş gibidir, bir şeye yaramaz. (2/255/3321-3324)