
Bu zamanda zıddı nefyetmeden başka anlatış çaresi yok. Bu âlemde bir an bile yok ki bir tuzak olmasın. (6/62/737)
Dünya Allah’ın kahır yurdudur. Kahrı seçtiysen kahır göre dur.! (6/151/1890)
Cebrail’le canların kıblesi Sidre’dir, karnına kul olanla- rın kıblesi sofra.
Arif’ in kıblesi vuslat nurudur, filozoflaşan aklın kıblesi hayâl.
Zahid’in kıblesi ihsan sahibi Allah’tır, tamahkârın kıblesi altınla dolu torba.
Manâ gözetenlerin kıblesi sabırdır, sûrete tapanların kıblesi taştan yapılan sûret.
Batın âleminde oturanların kıblesi lütuf ve ihsan sahibi Allah’tır, Zahire tapanların kıblesi kadın yüzü. (6/152/1896-1900)
Topluluk, sûret bakımından olursa beyhudedir. Kendine gel de Allah’tan manâ topluluğu iste.
Topluluk bedenlerin çokluğundan meydana gelmez. Cismi de isim gibi yel üstünde durur, bir şey bil! (6/241/3044-3045)
Arif, ‘ebedi hayat kaynağı’ ndan yardım diler, vefasız suların çeşmelerinden bir şey dilemez, onlara yüz tutmaz, aldırış bile etmez.
Bunun nişanesi de “Şu gurur, şu aldanma yurdu olan dünyadan çekinmektir”.
Kim bu fani kaynaklara dayanır, güvenirse ebedi kaynağı adamakıllı arayamaz.
Canında bir iş gerek. Yoksa bu iğreti şeylerden bir kapı açılmaz. Evin içindeki bir tek çeşme, dışarıdan gelen ırmağa yeğdir. (6/284/Başlık)
Bu sûret kadehlerinden pek sarhoş olma ki put yapıcı ve puta tapıcı olmayasın.