Müslümanın Dünya İle İmtihanı
Biz ALLAH’a aitiz.
Ondan geldik, yine Ona döneceğiz.
Bu dünya bizi asıl yurdumuza götüren bir köprüdür. Bütün köprüler gibi onun da başı ve sonu bellidir.
Dünya hayatı neye benzer?
ALLAH Teâlâ’nın benzetmesiyle;
bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Asıl hayat âhiret yurdudur.
Gökten inen bir su ile yeryüzündeki bitkiler önce yeşerip gürleşir, sonra kurur ve rüzgârın savurduğu çer çöp haline gelir. İşte dünya hayatı da böyledir.
Evet, dünya hayatı aldatıcı bir menfaatten ibarettir.
Öyleyse dünya hayatı Müslümanı aldatmamalıdır.
Batan güneş misali
Bir gün Peygamber Efendimiz ashâbına, dünyanın sayılı günleri kaldığını, ömrünün sonuna iyice yaklaştığını anlatmak istedi. Onlara batmak üzere olan güneşi gösterdi şöyle buyurdu:
“Bugünün geçen saatlerine göre kalan saatleri ne kadar kısa ise, dünyanın geçen ömrüne göre kalan ömrü de o kadar kısadır.”
ALLAH’ın sevgili elçisi dünyayı misafirhâne, insanı da misafir sayardı.
Bir gün kuru hasırın üzerine yatıp uyumuştu. Hasır mübarek yüzünde çizgiler bırakmıştı. Sahâbîleri bu duruma çok üzülmüştü.
Resûl-i Ekrem onlara, günleri sayılı bir kimse için rahat ve konforun önemli olmadığını şöyle anlattı:
“Şu dünyada ben, bir yaz günü seyahate çıkan, bir ağaç altında azıcık dinlendikten sonra yoluna devam eden bir yolcu gibiyim.”
Bir garip yolcu
Âhiret uzakta değil, burnumuzun dibindedir. Peygamber Efendimiz bu gerçeği anlatmak için, cennetin de, cehennemin de bize ayakkabımızın bağcığından daha yakın olduğunu haber verdi.
Abdullah ibni Ömer, “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol ve kendini ölmüş bil!” hadîs-i şerifini bizzat Peygamber Efendimiz’den duymuştu. Bu hadisi, bir sahâbî duyarlılığı ile şöyle açıkladı:
“Akşama ulaştığında sabahı gözetme;
sabaha kavuştuğunda akşamı bekleme.
Sağlıklı günlerinde hastalık zamanı için,
hayatın boyunca da ölümün için tedbir al!’
__________________
Mevlam Senin Razı geldiğin bir Yaşam ve Senin Razı geldiğin bir ölüm nasip et.(AMİN)
Offline