Kýrýk Testi
Well-known member
Resul-i Ekremin (a.s.m.) öz amcası olan Ebû Tâlib, Abdülmuttalib’in vefatından sonra o sıralar yedi yaşlarında bulunan Peygamber Efendimizi (a.s.m.) himâyesine almıştı. Aynı zamanda Hâşimoğullarının reisi de olan Ebû Tâlib, Kureyş içinde önde gelen, sözü dinlenen bir kimseydi. Son derece merhametli bir insandı. Fakat oldukça fakirdi. Aile efradı kalabalıktı ve geçim yönünden sıkıntı içindeydi.
Ebû Tâlib, yeğeni Hz. Muhammed’i (a.s.m.) çok sever, üzerine titrer, onsuz sofraya bile oturmazdı. Gittiği her yere yeğenini de götürürdü. Ebû Tâlib yaşayışı bakımından da Cahiliye Devrinin çirkinliklerinden uzaktı. Kureyşli müşriklerin su gibi içtikleri içkiyi, babası Abdülmuttalib gibi o da asla kullanmazdı. Ebû Tâlib, kardeşi Zübeyr’den devraldığı Rifâde (Kâbe perdedarlığı) ve Sikâye (hacıların su ihtiyacını karşılama) görevlerini de yürütüyordu. Ancak bir müddet sonra bu vazifeyi fakirliği sebebiyle kardeşi Hz. Abbas’a devretmek zorunda kaldı.
Ebû Tâlib, yeğeni Muhammed’e (a.s.m.) peygamberlik geldikten sonra onun ve oğlu Ali’nin (r.a.) namaz kıldıklarını öğrenince, atalarının dinini bırakamayacağını söyledi. Ama ömrünün sonuna kadar da yeğenini koruyacağını bildirdi.
Müşrikler Resul-i Ekreme (a.s.m.) ve Müslümanlara zulmetmeye başladığında Ebû Tâlib, Hâşim ve Muttaliboğullarını Peygamber Efendimizi (a.s.m.) korumak üzere yardıma çağırdı. Ebû Leheb dışındaki yakınları Ebû Tâlib’in etrafında toplandılar ve uzun süre sıkıntı içinde yaşadılar.
Peygamberliğin onuncu yılında Ebû Tâlib hastalandı ve ölüm döşeğine düştü. Peygamber Efendimiz (a.s.m.), amcasının hidâyete ermesini candan arzu ediyordu. Lâkin Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ısrarlı tekliflerini Ebû Tâlib hep cevapsız bırakmıştı. Resulullahın (a.s.m.) Müslüman olma teklifine olumlu cevap vermeden vefat etti.
Ebû Tâlib, yeğeni Hz. Muhammed’i (a.s.m.) çok sever, üzerine titrer, onsuz sofraya bile oturmazdı. Gittiği her yere yeğenini de götürürdü. Ebû Tâlib yaşayışı bakımından da Cahiliye Devrinin çirkinliklerinden uzaktı. Kureyşli müşriklerin su gibi içtikleri içkiyi, babası Abdülmuttalib gibi o da asla kullanmazdı. Ebû Tâlib, kardeşi Zübeyr’den devraldığı Rifâde (Kâbe perdedarlığı) ve Sikâye (hacıların su ihtiyacını karşılama) görevlerini de yürütüyordu. Ancak bir müddet sonra bu vazifeyi fakirliği sebebiyle kardeşi Hz. Abbas’a devretmek zorunda kaldı.
Ebû Tâlib, yeğeni Muhammed’e (a.s.m.) peygamberlik geldikten sonra onun ve oğlu Ali’nin (r.a.) namaz kıldıklarını öğrenince, atalarının dinini bırakamayacağını söyledi. Ama ömrünün sonuna kadar da yeğenini koruyacağını bildirdi.
Müşrikler Resul-i Ekreme (a.s.m.) ve Müslümanlara zulmetmeye başladığında Ebû Tâlib, Hâşim ve Muttaliboğullarını Peygamber Efendimizi (a.s.m.) korumak üzere yardıma çağırdı. Ebû Leheb dışındaki yakınları Ebû Tâlib’in etrafında toplandılar ve uzun süre sıkıntı içinde yaşadılar.
Peygamberliğin onuncu yılında Ebû Tâlib hastalandı ve ölüm döşeğine düştü. Peygamber Efendimiz (a.s.m.), amcasının hidâyete ermesini candan arzu ediyordu. Lâkin Peygamber Efendimizin (a.s.m.) ısrarlı tekliflerini Ebû Tâlib hep cevapsız bırakmıştı. Resulullahın (a.s.m.) Müslüman olma teklifine olumlu cevap vermeden vefat etti.