Huseyni
Müdavim
Ecnebî Filozofların Kur’ân’ı Tasdiklerine Dair Şehadetleri
(Bu filozofların Kur’ân hakkındaki senalarının bir hülâsası küçük Tarihçe-i Hayat’ta ve Nur Çeşmesi Mecmuasında yazılmıştır.)
Sana muasır bir vücut olamadığımdan müteessirim,
ey Muhammed (a.s.m.)
Muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı Lâhutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için, hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. Bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin Muhammedîlerin (a.s.m.) Kur’ân’ı, bu kayıttan âzâdedir. Ben, Kur’ân’ı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. Muhammedîlerin (a.s.m.) düşmanları, bu kitap Muhammed’in (a.s.m.) zâde-i tab’ı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle harikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak mânâsını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kabil-i telif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki, Muhammed (a.s.m.) mümtaz bir kuvvettir. Destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.ey Muhammed (a.s.m.)
Sana muasır bir vücut olamadığımdan dolayı müteessirim, ey Muhammed (a.s.m.)! Muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o Lâhutîdir. Bu kitabın Lahutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar
Muhammedîler: Müslümanlar; Muhammed Aleyhisselâma tabi olanlar | Nur Çeşmesi: Bediüzzaman’ın eserlerinden biri |
Prens Bismarck: (bk. bilgiler – Bismarck) | beyanat: açıklamalar, izahlar |
beşeriyet: insanlık | butlan: bâtıl, geçersiz, asılsız olma |
cemiyet: toplum, topluluk | cihet: taraf, yön |
destgâh-ı Kudret: Allah’ın kudret eli, kudret tasarrufu | dimağ: akıl, beyin |
ecnebî: yabancı | filozof: felsefe ile uğraşan, felsefeci |
garaz: kötü maksat ve istek | hikmet: fayda, gaye; ilim, yüksek bilgi |
hülâsa: öz, özet | ihtimal: olasılık |
imkân: varlık âlemi, kâinat; bir şeyin var veya yok olabilme ihtimallerini içine alan daire | inkâr etme: reddetme, kabul etmeme |
kàbil-i telif: bağdaşabilir, uyuşması mümkün | lâhutî: İlâhî; Allah tarafından olan |
lâkin: ama, fakat | mahiyet: temel nitelik, esas özellik |
mecmua: belli konuların toplanmasından oluşan derleme eser, kitap | mevzu ilimler: hali hazırda bulunan beşerî ilimler |
muallim: öğretici, terbiye edici | muasır: çağdaş, aynı dönemde yaşayan |
muhtelif: farklı, değişik | mümtaz: seçkin, üstün |
münzel: indirilmiş, indirilen | müteessir: üzgün, üzüntülü |
mütekâmil: olgun, mükemmel | nâşir: neşreden, yayan |
saadet: mutluluk | semâvî: vahiyle gelen, İlâhî |
senâ: övme, medih | tahrif olunma: değiştirilme, bozulma |
taraf-ı Lâhutî: Allah tarafı, İlâhî taraf | tasdik: doğrulama, onaylama |
temin etme: sağlama, güvence altına alma | tetkik: inceleme, araştırma |
vücut olma: bulunma, var olma | zuhur: ortaya çıkma |
zâde-i tâb: bir kimsenin düşünce mahsûlü olarak kaleminden çıkan, doğan | âzâde: hariç, serbest, hür |
şehadet: şahidlik, tanıklık |