Efendimiz (a.s.m.) Hakkında Bunları Biliyor muydunuz?

LEVLAK

Well-known member
Aile Büyükleri

Nûr-i Dilâra* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Gönlü süsleyip avutan Nur



Peygamberimiz’in (sas) dedelerinden Kusay bin Kilab’ın, Huzaa’lılardan Kâbe emanetlerini alarak, iyi idaresi ile kendi kabilesini saygın bir konuma getirip, Kâbe etrafında topladığını... Bundan dolayı onun kabilesine Kureyş (toplamak, birleştirmek) ismi verildiğini...


Hz. Peygamber’in (sas) dedesinin babası Haşim’in Mekke’den kışın Yemen’e, yazın Şam’a ticaret seferlerini ilk başlatan zat olduğunu... Hatta Bizans imparatoru ile anlaşma sağlayarak Kureyş tacirlerinin Bizans topraklarında ticaret vergilerinden muaf tutulmasını sağladığını...


Resulullah’ın dedesi Abdülmuttalib’in uzun boylu, sarışın ve sevimli bir sakal sahibi olduğunu.


Peygamberin (s.a.s.) babaannesinin isminin Fatıma olduğunu...


Efendimiz’in (s.a.s.) anneannesinin adının Berre olduğunu...


Hz. Peygamber’in öz amcalarının Ebu Talip ve Zübeyr olmak üzere iki tane olduğunu, diğer amcalarının üvey olduğunu...


Hz. Abbas’ın Efendimiz’den 3 yaş büyük olduğunu...


Peygamberimiz’in dayısının olmadığını...


Amcası Ebu Talip’in Resulullah daha gençken ve kendisine nübüvvet verilmeden evvel O’nun hakkında bir şiirinde “Tertemiz yüzü aşkı için yağmur talep edilen, dulların hâmisi, yetimlerin sığınağı” dediğini.


İbn-i Habib adlı müellifin “Ümmehatu’n-Nebi” adıyla bize 20 nesil boyunca Resulullah’ın ninelerini gösteren calib-i dikkat bir çalışma bıraktığını…


Efendimiz’in (sas) amcalarının isimlerinin; Haris, Zübeyr, Ebu Talip, Hamza, Ebu Lehep, Gaydak, Mukavvem, Saffar, Abbas olduğunu...


Efendimiz’in (sas) halalarının isimlerinin; Ümm-ü Hakim, Berra, Atike, Safiyye, Erma, Ümeyre olduğunu...



Doğumu, Çocukluğu

Rûh-u Seyyidi'l Enâm* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Bütün mahlûkatın efendisi



Efendimizin (s.a.s.) doğumunun miladi olarak 20 Nisan 571 olduğunu. Kameri olarak 12 Rebiulevvel sabaha karşı doğduğunu...


Cahiliye Araplarının mukaddes kitaplardan Muhammed isminde bir nebinin zuhur edeceğini bildiklerinden, bazı kimselerin çocuklarına “ileride o peygamber olabilir” ümidiyle Muhammed ismini koyduğunu…


Peygamberimizin (s.a.s.) doğumundan önce Arabistan’da Ahir zaman Peygamberinin doğumunun yaklaşıp, adının Muhammed olacağı söylentisinin yaygınlaştığını… Bundan dolayı Kinane, Süleym gibi kabilelerin ve Medine’de Temim kabilesinin Muhammed ismini çocuklarına vermesinin çokça görüldüğünü…


İbn-i Hacer’in Feth-ul Bari’de nakline göre cahiliye devrinde Muhammed bin Adiyy bin Rebia’nın babasının bir Suriye seyahatinde tanıştığı bir papazdan, “Arabistan’da bir peygamber doğacağını ve isminin de Muhammed olacağını” öğrenmesi üzerine Adiyy bin Rebia ailesinden doğan bütün çocuklara Muhammed isminin konulduğunu…


Hind kutsal metinlerinden Puranalar’da Efendimize işaret sadedinde; “Dünyanın sonlarına doğru çölde bir adamın doğacağı, annesinin ismi güvenilir (Âmine), babasının isminin Allah’ın kulu olacağı, bu zatın yurdundan kuzeye göç etmek zorunda bırakılacağı ve sonra on bin adam yardımıyla kendi yurdunu fethedeceğinin yazılı olduğunu…


Annesi Âmine’nin Efendimizi (s.a.s.) ancak 1 hafta emzirdiğini...


Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe’nin Efendimiz’in (s.a.s.) ilk sütannesi olduğu gibi, Hz Hamza’nın da sütannesi olduğunu ve Efendimiz’in (s.a.s.) bu aziz amcası ile aynı zamanda sütkardeşi olduğunu...


Resul-i Kibriya (s.a.s.) ile Hz. Hamza’nın hem Ebu Leheb’in azadlısı Süveybe, hem de Halime b. Ebu Züeyb tarafından emzirildikleri için, iki kanalla sütkardeş olduklarını...


Resulullah’ın (s.a.s.) yedi yaşında bir göz hastalığına tutulduğunu, Mekke’nin tabipleri tedavi edemeyince, Ukaz civarındaki bir Hıristiyan tabibin hazırladığı ilaçla iyileştiğini...


Peygamberimiz’in (s.a.s.) yüzmeyi 6 yaşında annesiyle gittiği Medine’de, akrabaları Adiyy bin Neccaroğullarının havuzunda öğrendiğini...


Nebiyy-i Zişan’ın (s.a.s.) Ebu Talip’le ilk Suriye seyahatinde 9 yaşında olduğunu…





Gençliği

Risâlet-Penâh* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Peygamberliğine sığınılacak zat



Peygamber-i Zişan’ın (s.a.s.) Hz. Hatice’den önce Ebu Talib’in kızı Fahite (Ümm-ü Hani) ile izdivaç düşündüğünü… Amcasının ise, onu Mahzumoğullarından Hübeyre’ye verdiğini…


Belazuri’nin nakline göre Efendimiz (s.a.s.) gençliğinde bir gün amcaları Ebu Talib ile Ebu Leheb kavga ederken, Ebu Leheb’in Ebu Talib’in üzerine çıkıp onu hırpalaması üzerine koşarak onu ittiğini, bunun üzerine Ebu Talib’in Ebu Leheb’in üzerine çıkıp onu bir güzel dövdüğünü... Kavga bittikten sonra Ebu Leheb’in “Ya Muhammed! Ben de Ebu Talib gibi senin amcanım. Yapacağını bana yaptın. Niçin ona da aynı şekilde hareket etmedin? Neden? Vallahi gönlüm seni asla sevmeyecek, asla.” dediğini…


Efendimizin (s.a.s.) yirmili yaşlarında katıldığı Ficar harplerinde bizzat savaşmadığını… Bu konuda; Ben amcalarıma gelen okları bertaraf etmeye çalışıyordum.’ buyurduğunu…


Merhum Muhammed Ebu Zehra’nın belirttiğine göre Hz. Hatice’nin Aleyh-i ekmel-it tahaya (s.a.s.) ile evlenme yaşının 40 olduğu hususunda siyer uleması arasında ittifak olduğunu...





Mekke'de İlk Yıllar

Bu Kâinatın Ayetü'l Kübrası* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Bu kâinatta, Allah’ın varlığını ispat eden en büyük ayet ve nişan



Hz. Osman’ın vahyin ilk ışıklarının Hicaz’a yayıldığı günlerde ticaret için gittiği Suriye’den dönerken çölde bir gece; “Ey uyuyanlar! Uyanın! Çünkü Mekke’ye Ahmed geldi” şeklinde bir ses ile uyandığını… Döndüğünde bunu Hz. Ebubekir’e danıştığında, onun eliyle İslam’a girdiğini…


Hz. Talha bin Ubeydullah’ın da aynı günlerde gittiği Busra adlı kasabada bir rahiple karşılaştığını. Rahibin ona “Ahmed’in zuhur edip etmediğini sorduğunu. Hz. Talha’nın “Ahmed de kim?” diye şaşırması üzerine: “Abdülmuttalip’in oğlu Abdullah’ın oğlu… Bu ay onun çıkacağı ay ve o peygamberlerin sonuncusudur.” dediğini…


Allah Resulüne (s.a.s.) iman eden ikinci hanımın Hz. Abbas’ın hanımı Ümm-ü Fadl olduğunu…


Kureyşlilere göre vahyin en şaşırtıcı ve etkileyici yönünün Rahman isminin ayetlerde çokça geçmesi olduğunu… Hatta onların bunu Peygamberin (s.a.s.) ilham aldığı bir adam zannederek; “Sana öğretilen her şeyin Yemameli Rahman adındaki bir adamdan kaynaklandığını duyduk. Biz Rahman’a kesinlikle inanmayız” dediklerini…


Kureyş kâfirlerinin Efendimizin (s.a.s.) mübarek ismi “Muhammed: Övülen”e karşılık ona “Muzamman: Suçlanan” ismini taktıklarını.


Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) amcalarından Ebu Leheb’in İslam’a en çok düşmanlık eden iki kişiden (diğeri Ebu Cehil) biri olduğunu. Bir gün yanındakilere; “Muhammed bir takım şeyler vaat ediyor ve onların öldükten sonra olacağını zannediyor. Benim elime ne koydu?” deyip iki eline üflediğini ve “tebben li haza’d din” (Bu dine yuf olsun.) dediğini...


Rehber-i Ekmelimizin (s.a.s.) ilk davet yıllarında bir gün yakın akrabalarını evinde topladığını… İçlerinde sadece küçük yaştaki Hz. Ali’nin O’na (s.a.s.) davasında sahip çıkacağını söylediğini. Bunun üzerine Ebu Leheb’in kahkahalar atarak Ebu Talib’e; “Tebrikler! Artık bundan sonra oğlunun emrine gireceksin!” dediğini... Ebu Talib’in bu manzara karşısında çok utandığını ve bu durumun kendisini İslam’a girmekten alıkoyduğunu.


Tarık Muharibi’nin Nebi-i Zişan’ı (s.a.s.) ilk görmesini anlatırken; “Zül Mecaz panayırında rastladım, bir adam; “Allah’tan başka ilah yoktur diyen felah bulur” diyordu. Arkasından bir adam ona taş atıyordu, ökçelerini kanatmıştı... Kim olduklarını sordum. ‘Muhammed ve amcası Ebu Leheb’ dediler” dediğini…


Nebiyy-i Rahme’nin (s.a.s.) Mekke döneminde gizlice Müslümanları eğitmek için Erkam bin Ebil Erkam el Mahzumi (ra)’nin Safa tepesindeki evini (Dâr-ül Erkam) nübüvvetin 5. yılından itibaren kullanmaya başladığını...




Habeşistan Göçü

Muhbir-i Sâdık* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) En doğru beyanlı haber verici



Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.) Habeşistan’a ilk hicret eden kızı Rukiyye ve damadı Hz. Osman (ra) için; “Bu ikisi Hz. İbrahim ve Lut’tan sonra Allah yolunda hicret eden ilk ailedir” buyurduğunu...


Resulullah’ın (s.a.s.) amcaoğlu Hz. Cafer’in 27 yaşında hicret ettiği Habeşistan’dan 40 yaşında döndüğünü...


Tarihçi Suheyli’ye göre Habeş Necaşi’sinin bir zamanlar zorba amcasının zulmünden Arabistan’a iltica ettiğini ve bir süre Bedir’de kaldığını... Bunun daha sonra gelen Arap mültecileri bağrına basmasında mühim bir etken olduğunu…


Nebi-i Zişan’ın (a.s.m.) bir meselede Cafer bin Ebi Talib lehinde bir karar vermesi üzerine Hz. Cafer’in sevinçten onun etrafında dans ederek bir daire çizdiğini... Efendimiz’in (sas) gülümseyerek bunun ne olduğunu sorması üzerine; “Habeşlilerin krallarına yaptıkları bir şeref gösterisi. Necaşi ne zaman birine sevineceği bir şey verse, o adam ayağa kalkar ve onun etrafında dans eder.” dediğini…


Zübeyir bin Avvam’ın Habeş iç savaşında Necaşi ordusunda gösterdiği kahramanlıklardan dolayı Necaşi Ashama bin Erma tarafından kendisine pek kıymetli bir mızrak armağan edildiğini... Onun da bunu Efendimiz’e (a.s.m.) hediye ettiğini... Allah Resulü (s.a.s.)’nün de bu mızrağı ömrü boyunca resmi merasimlerde yanında hazır bulundurduğunu...


Habeşistan’a hicret eden bazı hanım sahabelerin burada Santa Maria adlı ve içinde dinî resim ve tablolar bulunan bir kiliseyi ziyaret ettiklerinden bahsettiklerinde Resulullah’ın (s.a.s.) onlara bu resimlerin onların azizlerinin suretleri olduğunu ve Müslümanların asla onlar gibi din büyüklerine perestiş etmemeleri lazım geldiğini söylediğini…


Hüzün senesi


Hz. Hatice’nin, (ra) Ebu Talib’in ölümünden üç gün(bir başka rivayette iki ay) sonra dar-ı bekaya irtihal ettiğini…





Çile Dönemi

Mahbûb-u Kibriya* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Azamet ve kudret sahibi Allah’ın sevgilisi



Hz. Ebu Zer’in Efendimiz (s.a.s.)’i bulmak için geldiği Mekke’de Kureyşlilerce çok kötü dövüldüğünü, hatta “Kendime geldiğimde akan kanlarla kızıla boyanmış bir puta döndüğümü gördüm.” dediğini…


Abdullah bin Mesud’un Kâbe’de ilk defa Kur’an okuyan insan olup, bunun üzerine Ebu Cehil tarafından yüzünden kılıçla yaralandığını...


Müslüman olduğunu açıkladığı için ailesinden ilk eziyet gören sahabenin Hz. Osman olduğunu...


Hz. Enes’ten rivayete göre Allah Resulü’nün (s.a.s.); “Allah yolunda hiç kimseye bana yapılan eziyet yapılmamış ve hiç kimse benim kadar baskıya maruz kalmamıştır. Öyle bir otuz gün, otuz gece geçirdim ki, ne benim ne de yanımda bulunan Bilal’in yiyecek bir şeyimiz yoktu. Bilal’in yalnız omuzlarını örten bir gömleği mevcuttu.” buyurduğunu…


Makrizi’nin bildirdiğine göre Mekke döneminde Allah Resulü’nün (a.s.m.) Mekke serserilerince bunaltıldığında Ebu Süfyan’ın evine sığındığını… Onun da her defasında -müşrik olmasına rağmen- serserileri kovduğunu ve azarladığını… Onun bu cemilesine karşılık Mekke fethedilirken onun evine sığınanların emniyete alındığını…


Resul-i Ekrem (a.s.m.)’in Ebu Talib’in himayesini anlatma babında; “Ebu Talib ölünceye kadar Kureyş bana pek dokunamadı.” buyurduğunu...


Ukbe bin Muayt adlı bir kâfirin Mekke döneminde Resulullah Kâbe’de namaz kılarken, elbisesiyle onu boğmaya çalıştığını...


İlk tebliğ yıllarında Müslümanların alabildiğine zorlandığını... Hatta Sad bin Ebi Vakkas’ın “Bütün bir yıl boyunca İslam’ı saklamaya çalıştık. Ve namazlarımızı kapılar arkasından sürgülü olduğu halde evlerde ve şehir civarındaki dağ aralıklarında kıldık.” dediğini…


Ebu Cehil’in eziyetlerinden bunalan Allah Resulü’nün bir gün onu boğazından tutup sarstığını ve “Azaba layık olasın azaba. Yine azaba layık olasın azaba (Kıyame: 34–35)” ayetini okuduğunu. Ebu Cehil’in ise; “Beni tehdit mi ediyorsun ya Muhammed! Vallahi ne sen, ne de Rabb’in hiçbir şey yapamazsınız. Ben bu iki dağ arasında yaşayan en şerefli kişiyim.” dediğini...


Hz. Ömer’in 27 yaşında, Peygamberliğin 6. senesinde Müslüman olduğunu... Hz. Ömer’in (ra), Hz. Hamza’nın (ra) İslam’la şereflenmesinden üç gün sonra Müslüman olduğunu...


İbn-i Mesud’un (ra) rivayetine göre, Mekke’de Müslüman olduklarını ilk açıklayanların yedi kişi olduğunu… (Resulullah (a.s.m.), Hz. Ebubekir, Hz. Ammar ve annesi Hz. Sümeyye, Hz. Suheyb, Hz. Bilal ve Hz. Mikdat)




Tebliğ Zorlukları

Habîb-i Edib* hakkında bunları biliyor muydunuz?
(*) Allah’a ve insanlara karşı çok edepli, Allah’ın sevgilisi



Server-i Ekrem’in (s.a.s.) Mekke döneminde, hac için gelen kabileleri yanında birkaç kişiyle gece ilerleyen saatlerde ziyaret etmeye başlayarak Kureyşlileri atlattığını…


Resul-i Ekrem’in Mekke devrinde hac kafilelerini ziyaret edip davasına sahip çıkacak insanlar ararken şöyle dediğini; “Beni kavmine götürecek bir kimse yok mu? Zira Kureyş benim Rabbimin kelamını tebliğ etmemi engelledi.”


Allah Resulü’ne (s.a.s.) İkinci Akabe biatında ilk biat eden zatın Bera bin Marur olduğunu...


Sahabenin Medine’ye hicreti


Medine’ye ilk göç eden Müslüman’ın Ebu Talib’in yeğeni Ebu Seleme olduğunu…


Efendimiz’in (s.a.s.) İslam davetçisi olarak Medine’ye gönderdiği Hz. Musab bin Ümeyr el Abderi’nin bu şehirde “El Mukri” (Güzel Kur’an okuyan) lakabıyla tanındığını...


Taif yolculuğu


Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) İslam’a davet etmek için 619 yılının Şevval’inde gittiği Taif’te 10 gün kaldığını...



Taif dönüşünde azatlısı Zeyd’in; “Onlar (Kureyş) seni memleketinden çıkardıkları halde tekrar nasıl onların yanına gidebiliyorsun?” dediğinde Masum Nebi’nin (s.a.s.) kıyamete kadar gelecek davet erlerine şaşmaz bir ölçü olacak şu sözleri söylediğini: “Ya Zeyd! Şüphesiz Allah bu sıkıntıları bizim için rahatlık vesilesi ve çıkış yolu yapacaktır. Şüphesiz Allah dinine yardımcı olacak, peygamberini muzaffer edecektir.”
(Ailem Dergisi-Salih OKUR)

 
Üst