Ek Bölümler - Sayfa 326
Bugüne kadar âcizane yazdığım manzum ve mensur yazılarımın hiçbirisinde bu kadar acz ve hayret içerisinde kalmamıştım. Binaenaleyh, bu eseri derin bir zevk,İlâhî bir neş’e ve coşkun bir heyecanla okuyacak olanlar, hayranlıkla görecekler ki,Bediüzzaman, çocukluğundan beri müstesna bir şekilde yetişen ve bütün ömrü boyunca İlâhî tecellilere mazhar olan bam başka bir âlim ve mümtaz bir şahsiyettir.
Ben, bu büyük zatı, eserlerini ve talebelerini inceden inceye tetkik edip de o nur âleminde hissen, fikren ve ruhen yaşadıktan sonra, büyük ve eski bir Arap şairinin, bir beytiyle çok derin bir hakikatı ifade ettiğini öğrendim: “Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak Cenâb-ı Hakka zor gelmez.”


Gayesinin ulviyetinden, dâvâsının ihtişamından ve imanının azametinden feyiz veilham alan bu kutbun câzibesine takılanların adedi günden güne çoğalmaktadır.
Akıllara hayret veren bu ulvî hadise, münkirleri kahrettiği gibi, mü’minleri de şâd vemesrur eylemekte devam edip gidiyor.
İmanlı gönüllerde mânevî bir rabıta halinde yaşayan bu İlâhî hâdiseyi, büyük birmücahid, kalbleri vecd içinde bırakan bir üslûpla, bakınız, nasıl ifade ediyor:
“Ahlâksızlık çirkefinin bir tufan halinde her istikamete taşıp uzanarak her fazileti boğmaya koyulduğu kara günlerde, onun, yani Bediüzzaman’ın feyzini bir sır gibi kalbden kalbe mukavemeti imkânsız bir hamle halinde intikal eder görmekle tesellî buluyoruz. Gecelerimiz çok karardı; ve çok kararan gecelerin sabahları pek yakın olur.”
Evet, bir sır gibi kalbden kalbe mukavemeti imkânsız bir halde yayılıp dağılan bu nurun, memleketin her köşesinde feyiz ve tesirini görenler, hayret ve dehşetler içinde sormaya başladılar: “Şöhreti memleketimizin her tarafını kaplayan bu zat kimdir? Hayatı, eserleri, meslek ve meşrebi nedir? Tuttuğu yol bir tarikat mı, bircemiyet mi, yoksa siyasî bir teşekkül müdür?”
Bediüzzaman: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah |
acz: güçsüzlük | azamet: büyüklük |
binaenaleyh: bundan dolayı | cemiyet: örgüt; topluluk |
câzibe: çekim gücü | fazilet: değer, üstün özellik |
feyiz: mânevî bereket, bolluk | fikren: düşünce olarak |
hissen: duygu olarak | hâdise: olay |
ihtişam: görkem | ilham: Allah tarafından kalbe gönderilen mânâ |
intikal etmek: geçmek, ulaşmak | istikamet: doğruluk |
kahretmek: ezmek, mahvetmek | kutub: önder, rehber |
manzum: şiir şeklinde yazılmış | mazhar olan: erişen, nail olan |
mensur: nesir halindeki yazı, düzyazı | meslek: gidilen yol, usul |
mesrur: mutlu | meşreb: hareket tarzı, metod |
mukavemet: dayanma, karşı koyma | mücahid: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan |
mümtaz: seçkin, üstün | münkir: Allah’a inanmayan, inkar eden |
müstesna: seçkin | rabıta: bağlantı |
ruhen: ruh olarak, ruh bakımdan | tarikat: tasavvufa dayalı, mânevî derecelere ulaşmayı esas alan yol ve yöntemler |
tecelli: görünüm, yansıma | tesir: etki |
tetkik etmek: incelemek | teşekkül: oluşum |
tufan: çok şiddetli ve her tarafı kaplayan yağmur; büyük felaket | ulviyet: yücelik |
ulvî: yüce | vecd: coşku |
âcizane: âciz bir şekilde, güç yeteden anlamında kullanılan bir tevazu ifadesi | âlim: bilgili, ilim sahibi |
çirkef: pis ve bulanık su; iğrenç | üslûp: ifade tarzı |
İlâhî: Allah tarafından olan, Allah’a ait | şahsiyet: kişi, şahıs |
şâd: neşeli, memnun |
|