Ek Bölümler - Sayfa 329
Bir azm, eğer iman dolu bir kalbe girerse,
İnsan da, o imandaki son sırra ererse,
En azgın ölümler ona zincir vuramazlar;
Volkan gibi coşkun akıyor, durduramazlar...
Rabbimden iner azmine kuvvet veren ilham,
Peygamberi rüyada görür belki her akşam.
Hep nur onun iman dolu kalbindeki mihrap,
Kandil olamaz ufkuna dünyadaki mehtap.
Kar, kış demez, irkilmez, üzülmez, acı duymaz;
Mevsim, bütün ömrünce ılık gölgeli bir yaz.
Cennetteki âlemleri dünyada görür de,
Mahvolsa eğilmez sıra dağlar gibi derde.
En sarp uçurumlar gelip etrafını sarsa,
Ay batsa, güneş sönse, ufuklar da kararsa,
Gökler yıkılıp çökse, yolundan yine dönmez,
Ruhundaki imanla yanan meş’ale sönmez!
Kalbinde yanardağ gibi, iman ne mukaddes!
Vicdanına her an şunu haykırmada bir ses:
Ey yolcu! Şafaklar sökecek, durma, ilerle,
Zulmetlere kan ağlatacak meşalelerle...
Yıldızlara bas, çık yüce âlemlere, yüksel,
İnsanlığı kurtarmaya Cennetten inen el!
Sanki bu mısralar iman kahramanı, büyük mücahid Bediüzzaman Hazretleri için yazılmış. Zira bu yüksek sıfatlar, hep onun sıfatlarıdır. Cenâb-ı Hak şu âyet-i kerimede, bakınız, mücahidlere neler vaad ediyor:
وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا وَاِنَّ اللهَ لَمَعَ الْمُحْسِنِينَ
1
Meâl-i şerifi: “Bizim uğrumuzda mücahede edenlere mutlaka yollarımızı gösteririz. Ve hiç şüphe yok ki, Allah muhsinlerle (Allah’ı görür gibi ibadet eden mücahidlerle) beraberdir.”
Demek ki, iman ve Kur’ân uğrunda candan ve cihandan geçen mücahidlere, büyük Allah, hakikat ve hidayet yollarını göstereceğini vaad buyuruyor. Hâşâ,
[NOT]Dipnot-1 Ankebût Sûresi, 29:69. [/NOT]
Bediüzzaman: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah |
Rab: varlıkları terbiye eden ve her türlü ihtiyacını karşılayan Allah | azm: gayret, kararlılık |
cihan: dünya | hakikat: doğru gerçek |
hidayet: doğru yola eriştirme | hâşâ: asla |
ilham: Allah tarafından kalbe indirilen mânâ | kandil: lâmba |
mehtap: ay ışığı | meâl-i şerif: şerefli, yüce meal, mânâ |
meş’ale: karanlıkları aydınlatmaya yarayan âlet; lâmba | mihrap: câmide cemaatle namaz kılarken imamın bulunduğu yer; bir mekânın en şerefli ve en kıymetli yeri |
mukaddes: kutsal | mücahede eden: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan |
mücahid: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan | sıfat: özellik |
vaad: söz | zulmet: karanlık |
âyet-i kerime: şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi | şafak: güneş doğmadan az önce beliren aydınlık
|