Mevlâ: efendi, sahip, koruyucu Allah | Rabbü’l-Âlemîn: âlemlerin Rabbi; bütün âlemleri idare ve terbiye eden Allah |
azamet: çok büyük | bahtiyar: talihli, mutlu |
bekabillâh: Allah ile var olma | celâl: büyüklük, azamet, haşmet |
cemâl: sonsuz derecede güzellik | emsalsiz: benzersiz |
fenâfillah: kulun kişilik ve sıfatlarından vazgeçip bütünüyle Allah’ın Zât ve sıfatlarında yok olması | feyiz: mânevî gıda, bereket |
feyizyâb: feyiz alma | fâni: geçici |
gaflet: Allah’tan ve âhiretten habersiz olma, dikkatsizlik | haz: zevk, hoşlanma |
huzur: sürekli olarak Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilinci içinde olma | huşû: korkuyla karışık sevgiden gelen edepli hâl |
ihlâs: ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet | ihsan erbabı: Allah’ı görür gibi ibadet edenler |
ilhak eyleme: dahil etme, ekleme | irfan: bilme, anlayış |
istiğrak: kulun Allah aşkıyla dünyayı unutup bütün bütün kendinden geçmesi | kemâl: fazilet, kusursuzluk, mükemmellik |
kemâlât: mükemmellikler, üstün özellikler | kesif: katı; şeffaf olmayan, yansıtmayan |
kudsî: kutsal | lâhza: an, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman |
lâkin: fakat, ama | mahsus: has, özel |
mefhum: bir sözden çıkarılan anlam | meftun: düşkün |
meziyet: üstün özellik | mutasavvıf: tasavvuf ehli, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimseler |
muttasıf: vasıflanmış | mâlik: sahip |
mâneviyat: mânevî âleme ait olan şeyler | mücahid: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan |
mümtaz: seçkin, üstün | mü’min: iman eden; Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan |
nefis: insanı daima kötülüğe, haram olan zevk ve isteklere sevk eden duygu | nisbetinde: ölçüsünde |
rıza: memnuniyet, hoşnutluk | salâh: iyileşme, düzelme |
sıfat: özellik, vasıf | takvâ: Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uyma |
tavsif: vasıflandırma, özelliklerini anlatma | tecerrüd: soyutlanma; herşeyden vazgeçip Allah’a yönelme |
tefeyyüz: feyizlenme; mânevî bereketten yararlanma | tekâmül: ilerleme, mükemmelleşme |
terakki: yükselme, ilerleme | tesir: etki |
visal: kavuşma | yaldızlı: parlak |
zümre: sınıf, topluluk | Üstad: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) |
âmin: kabul eyle, ey Allah’ım | âyet-i kerime: şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi |
İlâhî: Allah tarafından olan |
|