Konuya cevap cer

Ek Bölümler - Sayfa 331


Böyle bir yüksek iman ve ihlâs şuuruna malik olan insan, hiç şüphesiz ki, zaman ve mekân mefhumlarının fâniler üzerinde bıraktığı yaldızlı tesirleri kesif madde âleminde bırakarak, ruhuyla mâneviyat âleminin pırıl pırıl nurlar saçan ufuklarına yükselmiş bir haldedir.


Büyük mutasavvıfların (r.a.) fenâ fillâh, bekabillâh diye tarif ve tavsif buyurdukları yüksek mertebe, işte bu kudsî şerefe nail olmaktır.


Evet, her mü’minin kendine mahsus bir huzur, huşû, tefeyyüz, tecerrüd ve istiğrakhali vardır. Ve herkes, iman ve irfanı, salâh ve takvâsı, feyiz ve mânevîyatı nisbetinde bu İlâhî hazdan feyizyâb olabilir. Lâkin bu güzel hal, bu tatlı visal ve bu emsalsiz haz, geçen âyet-i kerimedeki ihsan erbabı olan o büyük mücahidlerde her zaman devam ediyor. Ve işte onlar, bu sebepten dolayıdır ki, Mevlâyı unutmak gafletine düşmüyorlar. Nefisleriyle, arslanlar gibi bütün ömürleri boyunca çarpışıyorlar. Ve hayatlarının her lâhzası, en yüksek terakki ve tekâmül hatıraları kaydediyor. Ve bütün varlıkları, o cemâl, kemâl ve celâl sıfatlarıyla muttasıf olan Rabbü’l-Âlemînin rızasında erimiş bulunuyorlar.


Mevlâ, bizleri de o bahtiyarlar zümresine ilhak eylesin. Âmin.







Yukarıdaki sayfalarda, büyük Üstadın, dostlarını meftun ve hayran ettiği kadar da, düşmanlarını dehşetler içerisinde bırakan azametli imanından bahsettik. Biraz da mümtaz şahsiyeti nurdan bir hâle halinde sarmakta olan üstün meziyetlerinden, ahlâk ve kemâlâtından bahsedelim.





Mevlâ: efendi, sahip, koruyucu AllahRabbü’l-Âlemîn: âlemlerin Rabbi; bütün âlemleri idare ve terbiye eden Allah
azamet: çok büyükbahtiyar: talihli, mutlu
bekabillâh: Allah ile var olmacelâl: büyüklük, azamet, haşmet
cemâl: sonsuz derecede güzellikemsalsiz: benzersiz
fenâfillah: kulun kişilik ve sıfatlarından vazgeçip bütünüyle Allah’ın Zât ve sıfatlarında yok olmasıfeyiz: mânevî gıda, bereket
feyizyâb: feyiz almafâni: geçici
gaflet: Allah’tan ve âhiretten habersiz olma, dikkatsizlikhaz: zevk, hoşlanma
huzur: sürekli olarak Allah’ın huzurunda bulunduğunun bilinci içinde olmahuşû: korkuyla karışık sevgiden gelen edepli hâl
ihlâs: ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyetihsan erbabı: Allah’ı görür gibi ibadet edenler
ilhak eyleme: dahil etme, eklemeirfan: bilme, anlayış
istiğrak: kulun Allah aşkıyla dünyayı unutup bütün bütün kendinden geçmesikemâl: fazilet, kusursuzluk, mükemmellik
kemâlât: mükemmellikler, üstün özelliklerkesif: katı; şeffaf olmayan, yansıtmayan
kudsî: kutsallâhza: an, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman
lâkin: fakat, amamahsus: has, özel
mefhum: bir sözden çıkarılan anlammeftun: düşkün
meziyet: üstün özellikmutasavvıf: tasavvuf ehli, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimseler
muttasıf: vasıflanmışmâlik: sahip
mâneviyat: mânevî âleme ait olan şeylermücahid: cihad eden, din uğrunda çaba harcayan
mümtaz: seçkin, üstünmü’min: iman eden; Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
nefis: insanı daima kötülüğe, haram olan zevk ve isteklere sevk eden duygunisbetinde: ölçüsünde
rıza: memnuniyet, hoşnutluksalâh: iyileşme, düzelme
sıfat: özellik, vasıftakvâ: Allah’ın emir ve yasaklarına titizlikle uyma
tavsif: vasıflandırma, özelliklerini anlatmatecerrüd: soyutlanma; herşeyden vazgeçip Allah’a yönelme
tefeyyüz: feyizlenme; mânevî bereketten yararlanmatekâmül: ilerleme, mükemmelleşme
terakki: yükselme, ilerlemetesir: etki
visal: kavuşmayaldızlı: parlak
zümre: sınıf, toplulukÜstad: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)
âmin: kabul eyle, ey Allah’ımâyet-i kerime: şerefli âyet, Kur’ân’ın herbir cümlesi
İlâhî: Allah tarafından olan


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst