Ek Bölümler - Sayfa 337
“Bir nefer nöbette iken, başkumandan da gelse, silâhını bırakmayacak. Ben de Kur’ân’ın bir hizmetkârı ve bir neferiyim. Vazife başındayken karşıma kim çıkarsa çıksın, hak budur derim, başımı eğmem...”
Vazife başında ve cihad meydanındayken şu mısralar lisan-ı halidir:
Şahlanan bir ata benzer, kırarım kanlı gemi,
Sinsi düşmanlara, hâşâ, satamam benliğimi.
Benliğimden uzak olmaktır esaret bence,
Böyle bir zillete düşmek ne hazin işkence!
Ebedî vuslatın aşkıyla geçer her ânım,
Dest-i kudretle yapılmış kaledir imanım,
Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşâdım,
Görmek ister beni Cennette şehid ecdadım.
Ruhum oldukça müebbed, ebedîdir ömrüm,
En büyük vuslata Allah’a çıkan yoldur ölüm.


Kitaba girmezden evvel, Üstadı ilmî, fikrî, tasavvufî ve edebî cepheleriyle demütalâa etmek isterdim. Fakat çok derin ve pek şümullü olan bu mevzuların birkaç sayfayla hulâsa edilemeyeceğini kat’î bir surette idrak ettikten sonra, artık adı geçenmevzulara birkaç cümleyle temas etmeyi münasip gördüm.
Rabbim imkânlar lûtfederse, bu derin mevzuları, Risale-i Nur Külliyatı ve Nur talebeleri ile birlikte, büyük ve müstakil bir eserle, tahlilî bir surette tetkik ve mütalâaetmeyi bütün ruhumla arzu ediyorum. Bu hususta, büyük Üstadımızın ve azizkardeşlerimin kıymetli dualarını niyaz eylerim.
Üstadın ilmî cephesi:
Merhum Ziya Paşa, şu
Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde
beytiyle nesilden nesile bir düstur halinde intikal edecek olan çok büyük bir hakikatı ifade etmiştir.
Rab: bütün varlıkları terbiye eden ve idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah | Ziya Paşa: (bk. bilgiler) |
aziz: çok değerli, izzetli | benlik: gurur |
cephe: yön | cihad: din uğrunda çaba harcama, mücadele |
dest-i kudret: Allah’ın kudret eli | dilşâd: gönül hoşluğu |
düstur: kâide, kural | ebedî: sonu olmayan, sonsuz |
ecdad: atalar, dedeler | edebî: edebiyata dair |
emel: arzu, istek | esaret: esirlik |
fikrî: düşünceye ait, düşünceyle ilgili | hak: doğru gerçek |
hazin: hüzün veren, acıklı | hizmetkâr: hizmet yapan kimse |
hulâsa: özet | hâşâ: asla öyle değil |
ilmî: ilim ile ilgili | intikal: varma, ulaşma |
lisan-ı hal: hâl ve beden dili | lûtuf: ihsan, bağış |
merhum: rahmete kavuşmuş, vefat etmiş | mevzu: bahis, konu |
mukaddes: kutsal | müebbed: ebedî, daimî, sonsuz |
münasip: uygun | müstakil: bağımsız, başlı başına |
mütalâa etmek: dikkatle okumak, incelemek | nefer: asker |
niyaz etme: isteme, yalvarma | rütbe-i akıl: aklın derecesi |
sinsi: kötülük yaparken gizli ve kurnaz olan | suret: şekil, biçim |
surette: şekilde | tahlilî: çözümleyici, araştırarak |
tasavvufî: tasavvufla alâkalı, tasavvufa ait | tetkik etme: inceleme, araştırma |
vuslat: kavuşmak | zillet: hor, hakir, aşağılanma |
Üstad: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | âyine: ayna |
şümullü: kapsamlı |
|