Bediüzzaman: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | Cennet-i âlâ: Cennet katlarının en yükseği |
Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah | Fahr-i Cihan: cihanın, kâinatın övünç kaynağı |
Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.) | ahlâk-ı Peygamberî: Peygamber ahlâkı |
amel etme: iş görme, davranma | asîl: seçkin |
azîmet: dinî kuralları uygulamada çok titiz davranma, en kuvvetli görüşe uyma | beyanat: açıklamalar |
bilâkis: aksine, tersine | binaenaleyh: bundan dolayı |
binnetice: sonuç olarak | cevherî: asıl, temel, öz |
dîdar-ı Mevlâ: Allah’ın cennetliklere cemâlini göstermesi, görünmesi | ebedî: sonu olmayan, sonsuz |
ehl-i hakikat: doğru ve hak yolda olan kimseler | fani olmak: yok olmak |
hakikî: asıl, gerçek | harekât: hareketler |
hülâsa: kısaca, özetle | hüsran: zarar, ziyan, kayıp |
ihtilâf: anlaşmazlık, uyuşmazlık | istihdaf: hedef edinme, gaye edinme, amaçlama |
kaide: kural, prensip | maazallah: Allah korusun, Allah esirgesin |
maksat: amaç, gaye | maksud: kast edilen şey, gaye |
matlub: istek, arzu | mertebe: derece, basamak |
muayyen: belirlenmiş | murakabe: bakma, gözetme |
mutasavvife: mutasavvıflar, tasavvuf ehli olanlar | mutasavvıf: tasavvuf ehli olan, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimse |
mühim: önemli | müyesser: kolay, kolayca elde etmek |
ruhsat: izin; asıl hükmü yerine getirmeyi zorlaştıran veya imkânsız hâle getiren bir sebep dolayısıyla ikinci derecerede olan hüküme uyma | rıza: memnuniyet |
rıza-yı Bârî: herşeye bir kalıp ve bir şekil veren ve güzelce yaratan Allah’ın rızası, hoşnutluğu | tarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, bir şeyhin gözetiminde takip edilen yol |
tasavvuf: kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp, Allah sevgisi ile bağlama yolu | tatbik etmek: uygulamak |
tefekkür: düşünme | ulema: alimler |
ulvî: yüce, büyük | vaz etme: koyma, yerleştirme |
vazife: görev | vird: devamlı yapılan zikir |
vâris: mirasçı | zülcenaheyn: iki kanatlı, dünya ve âhireti de mamur olan |
âlim: bilgili, ilim sahibi | şeriat: Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi |
şâibesiz: lekesiz, kusursuz |
|