Konuya cevap cer

Ek Bölümler - Sayfa 340


harekâtına tatbik etmeye çalışan ve büyük bir âlim olan bir zâta sordum:


“Efendi Hazretleri, ulema ile mutasavvife arasındaki gerginliğin sebebi nedir?”


“Ulema, Resul-i Ekrem Efendimizin ilmine, mutasavvıflar da ameline vâris olmuşlar. İşte bu sebepten dolayıdır ki, Fahr-i Cihan Efendimizin hem ilmine ve hem ameline vâris olan bir zâta ‘zülcenaheyn,’ yani ‘iki kanatlı’ deniliyor. Binaenaleyh, tarikattan maksat, ruhsatlarla değil, azîmetlerle amel edip ahlâk-ı Peygamberî ile ahlâklanarak bütün mânevî hastalıklardan temizlenip Cenâb-ı Hakkın rızasında fani olmaktır. İşte bu ulvî dereceyi kazanan kimseler, şüphesiz ki ehl-i hakikattirler. Yani, tarikattan maksud ve matlub olan gayeye ermişler demektir. Fakat bu yüksek mertebeyi kazanmak, her adama müyesser olamayacağı için, büyüklerimiz matlub olan hedefe kolaylıkla erebilmek için muayyen kaideler vaz eylemişlerdir. Hülâsa, tarikat, şeriat dairesinin içinde bir dairedir. Tarikattan düşen şeriata düşer, fakat—maazallah—şeriattan düşen ebedî hüsranda kalır.”


Bu büyük zatın beyanatına göre, Bediüzzaman’ın açtığı nur yolu ile, hakikî ve şâibesiz tasavvuf arasında cevherî hiçbir ihtilâf yoktur. Her ikisi de rıza-yı Bârîye ve binnetice Cennet-i âlâya ve dîdar-ı Mevlâya götüren yollardır.


Binaenaleyh, bu asîl gayeyi istihdaf eden herhangi mutasavvıf bir kardeşimizin, Risale-i Nur Külliyatını seve seve okumasına hiçbir mani kalmadığı gibi, bilâkis Risale-i Nur, tasavvuftaki “murakabe” dairesini Kur’ân-ı Kerim yoluyla genişleterek, ona bir de tefekkür vazifesini en mühim bir vird olarak ilâve etmiştir.



Bediüzzaman: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)Cennet-i âlâ: Cennet katlarının en yükseği
Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi AllahFahr-i Cihan: cihanın, kâinatın övünç kaynağı
Resul-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)ahlâk-ı Peygamberî: Peygamber ahlâkı
amel etme: iş görme, davranmaasîl: seçkin
azîmet: dinî kuralları uygulamada çok titiz davranma, en kuvvetli görüşe uymabeyanat: açıklamalar
bilâkis: aksine, tersinebinaenaleyh: bundan dolayı
binnetice: sonuç olarakcevherî: asıl, temel, öz
dîdar-ı Mevlâ: Allah’ın cennetliklere cemâlini göstermesi, görünmesiebedî: sonu olmayan, sonsuz
ehl-i hakikat: doğru ve hak yolda olan kimselerfani olmak: yok olmak
hakikî: asıl, gerçekharekât: hareketler
hülâsa: kısaca, özetlehüsran: zarar, ziyan, kayıp
ihtilâf: anlaşmazlık, uyuşmazlıkistihdaf: hedef edinme, gaye edinme, amaçlama
kaide: kural, prensipmaazallah: Allah korusun, Allah esirgesin
maksat: amaç, gayemaksud: kast edilen şey, gaye
matlub: istek, arzumertebe: derece, basamak
muayyen: belirlenmişmurakabe: bakma, gözetme
mutasavvife: mutasavvıflar, tasavvuf ehli olanlarmutasavvıf: tasavvuf ehli olan, kalbi dünyanın gelip geçici işlerinden ayırıp Allah sevgisi ile bağlayan tarikat ehli kimse
mühim: önemlimüyesser: kolay, kolayca elde etmek
ruhsat: izin; asıl hükmü yerine getirmeyi zorlaştıran veya imkânsız hâle getiren bir sebep dolayısıyla ikinci derecerede olan hüküme uymarıza: memnuniyet
rıza-yı Bârî: herşeye bir kalıp ve bir şekil veren ve güzelce yaratan Allah’ın rızası, hoşnutluğutarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, bir şeyhin gözetiminde takip edilen yol
tasavvuf: kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp, Allah sevgisi ile bağlama yolutatbik etmek: uygulamak
tefekkür: düşünmeulema: alimler
ulvî: yüce, büyükvaz etme: koyma, yerleştirme
vazife: görevvird: devamlı yapılan zikir
vâris: mirasçızülcenaheyn: iki kanatlı, dünya ve âhireti de mamur olan
âlim: bilgili, ilim sahibişeriat: Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
şâibesiz: lekesiz, kusursuz


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst