Livza
Well-known member
Eşinizin Mutlu Olması İçin Bazen Kaybedin...
Efendimiz bir gün Hz. Aişe Validemiz ile çölde yürüyorlar. Aişe Validemiz genç ve son derece heyecanlı. Peygamberimiz bunu fark ediyor ve “Haydi Aişe seninle bir yarış yapalım” diyor. Aişe Validemiz çoktan hazır, “Hemen” diyor ve efendimizi yarışta geçiyor. Beyi tarafından takdir edilmek de Aişe Validemiz’i ayrıca mutlu ediyor.
Bir sene sonra, aynı çölden yine geçerlerken Efendimiz, “Ya Aişe geçen yıl burada sen beni geçmiştin. Yine yarışalım mı?” diye sorar. Hz. Aişe kabul eder. Bu sefer Efendimiz Hz. Aişe’yi geçiyor. Ama Efendimiz, Hz Aişe mahzun olunca bu durumu kullanmak yerine, "Üzülme üzülme geçen sefer sen geçmiştin şimdi de ben geçtim. Eşit olduk ödeştik" diye eşini taltif ediyor. Ne önceki durumunu kullanarak geri kaldığını üzüntü vesilesi yapıyor ne de ileri geçtiğini şımarma vesilesi yaparak eşini incitiyor.
Duygusallık zayıflık değil
Çölde hanımını geçemeyen Efendimiz Miraç’ta yaptığı yolculukta bir noktadan öteye gidemeyen Cebrail’i geçiyor. Gökte Cebrail'i geçen Efendimiz yerde hanımını geçemiyor. Burada şöyle bir mesaj veriyor Efendimiz: “Hanımınızı ezmeyiniz, üzmeyiniz. Onun duygu dünyasına şefkat dünyasına girin hatta bazen onun mutlu olması için kaybedin. Bazen de siz kazanırsanız onu teselli edin ki onun duygu dünyasına hitap edin.”
Biz beyler Efendimiz’in bu mesajını alıyor muyuz? En ufak bir meselede hanımınızla tartışmaya giriyor musunuz?
Hanımlar şefkat yüklü yaratılmıştır. Bediüzzaman bu sebeble hanımlar için "şefkat kahramanı" demiştir. Eğer bu duygu olmasaydı, içinde çocuklarının bütün sıkıntısını çekemez, katlanamazdı. Beyefendiler hanımın bu yüklerinden dolayı Rabbi tarafından verilen duygusallıktan ötürü onu eleştirmemeli tam tersine anlayışla hürmet etmelidir. Bir atasözünde “Erkekte akıl kadında his hâkimdir” denilir. Bazı erkekler bunu üstünlük olarak görürler. Hâlbuki bu üstünlük değil bir yükümlülük getirir. Bu yüklendikleri görevin neticesidir. Eğer erkekte akıl hâkimse akıllı davranıp muhatabını rencide etmemelidir. Duygusallığına hürmet gösterip “Yüklendiği görevi icabıdır” demelidir.
Her zaman eşitlik
Peygamberimizle ilgili bir başka hatıraya geçmek istiyorum. Efendimiz Bedir Savaşı’na gidiyor. Ama yolda deve sayısı yüz ise insan sayısı üç yüz. Peygamberimiz devesi olanlar devesi olmayanlardan adam alsın diyor ve hesap ediliyor ki deve başına üç adam düşüyor. Peygamberimizin devsine de üç adam düşüyor ve sırası gelince adamları çağırıp kendisi yaya yürüyor. Sırası gelen diğer iki kişi binmek istemiyor ve “Ya Rasulallah biz senin yanında yürüyelim” diyorlar. Efendimiz de, “Eğer yürümek insanı yorarsa siz de insansınız siz de yorulursunuz. Yok, eğer yürümede bir sevap varsa ben de insanım benim de sevaba ihtiyacım var.” Her iki halde de kendisine ayrı bir muamele yapılamasını istemiyor.
Burada çok önemli bir mesaj var: “Ey ümmetim çevrenizle olan münasebetinizde eşitlik ölçüsünü kaybetmeyin.” O her zaman halkı ile eşitlik örneği vermiştir. Bu örnekte de kendimize ne kadar hak tanıyorsak başkalarına da aynı hakkı kullandırmamızın gereğine dikkat çekiyor.
“Vahiy mi, sizin emriniz mi?”
Bedir’e vardıklarında bir dağın dibinde konaklamak üzere yükler indirilirken Bedir'de çobanlık yapan Habbab isimli bir adam geliyor. Çoban, “Ya Resulallah burayı seçmeniz vahyin emri ile mi yoksa sizin emriniz midir” diyor? Resulullah, “Bu benim fikrimdir” deyince, “Ya Resulallah ben burada çobanlık yaptım. İleride su var. Biz oraya gitmezsek oraya düşman gider ve su ile de kuvvet bulur. Biz gidelim orada konaklayalım hem bizim için faydalı olur hem de düşmanı kuvvetsiz bırakmış oluruz.”
Peygamberimiz çobanın dediği yere gidiyor ve suyun yanına konaklıyorlar. Düşman orayı işgal niyeti ile geldiği için sudan da mahrum kalıp kuvvetsiz kalıyor. Burada dikkat çeken husus, Peygamberimiz’in herhangi bir önyargıya sahip olmaksızın çobanın fikrini dinlemesi ve hatta makul görerek uygulamasıdır. Çevresindeki insanları dinlemek ve makul olan fikirleri uygulamak da sünnettir. İnsan hep enaniyetini desteklememeli. Sünnet sadece namazların önünde kıldığımız sünnetler değil peygamberimizin hayatındaki uygulamaları da sünnettir.
kaynak : Moral Dergisi
Efendimiz bir gün Hz. Aişe Validemiz ile çölde yürüyorlar. Aişe Validemiz genç ve son derece heyecanlı. Peygamberimiz bunu fark ediyor ve “Haydi Aişe seninle bir yarış yapalım” diyor. Aişe Validemiz çoktan hazır, “Hemen” diyor ve efendimizi yarışta geçiyor. Beyi tarafından takdir edilmek de Aişe Validemiz’i ayrıca mutlu ediyor.
Bir sene sonra, aynı çölden yine geçerlerken Efendimiz, “Ya Aişe geçen yıl burada sen beni geçmiştin. Yine yarışalım mı?” diye sorar. Hz. Aişe kabul eder. Bu sefer Efendimiz Hz. Aişe’yi geçiyor. Ama Efendimiz, Hz Aişe mahzun olunca bu durumu kullanmak yerine, "Üzülme üzülme geçen sefer sen geçmiştin şimdi de ben geçtim. Eşit olduk ödeştik" diye eşini taltif ediyor. Ne önceki durumunu kullanarak geri kaldığını üzüntü vesilesi yapıyor ne de ileri geçtiğini şımarma vesilesi yaparak eşini incitiyor.
Duygusallık zayıflık değil
Çölde hanımını geçemeyen Efendimiz Miraç’ta yaptığı yolculukta bir noktadan öteye gidemeyen Cebrail’i geçiyor. Gökte Cebrail'i geçen Efendimiz yerde hanımını geçemiyor. Burada şöyle bir mesaj veriyor Efendimiz: “Hanımınızı ezmeyiniz, üzmeyiniz. Onun duygu dünyasına şefkat dünyasına girin hatta bazen onun mutlu olması için kaybedin. Bazen de siz kazanırsanız onu teselli edin ki onun duygu dünyasına hitap edin.”
Biz beyler Efendimiz’in bu mesajını alıyor muyuz? En ufak bir meselede hanımınızla tartışmaya giriyor musunuz?
Hanımlar şefkat yüklü yaratılmıştır. Bediüzzaman bu sebeble hanımlar için "şefkat kahramanı" demiştir. Eğer bu duygu olmasaydı, içinde çocuklarının bütün sıkıntısını çekemez, katlanamazdı. Beyefendiler hanımın bu yüklerinden dolayı Rabbi tarafından verilen duygusallıktan ötürü onu eleştirmemeli tam tersine anlayışla hürmet etmelidir. Bir atasözünde “Erkekte akıl kadında his hâkimdir” denilir. Bazı erkekler bunu üstünlük olarak görürler. Hâlbuki bu üstünlük değil bir yükümlülük getirir. Bu yüklendikleri görevin neticesidir. Eğer erkekte akıl hâkimse akıllı davranıp muhatabını rencide etmemelidir. Duygusallığına hürmet gösterip “Yüklendiği görevi icabıdır” demelidir.
Her zaman eşitlik
Peygamberimizle ilgili bir başka hatıraya geçmek istiyorum. Efendimiz Bedir Savaşı’na gidiyor. Ama yolda deve sayısı yüz ise insan sayısı üç yüz. Peygamberimiz devesi olanlar devesi olmayanlardan adam alsın diyor ve hesap ediliyor ki deve başına üç adam düşüyor. Peygamberimizin devsine de üç adam düşüyor ve sırası gelince adamları çağırıp kendisi yaya yürüyor. Sırası gelen diğer iki kişi binmek istemiyor ve “Ya Rasulallah biz senin yanında yürüyelim” diyorlar. Efendimiz de, “Eğer yürümek insanı yorarsa siz de insansınız siz de yorulursunuz. Yok, eğer yürümede bir sevap varsa ben de insanım benim de sevaba ihtiyacım var.” Her iki halde de kendisine ayrı bir muamele yapılamasını istemiyor.
Burada çok önemli bir mesaj var: “Ey ümmetim çevrenizle olan münasebetinizde eşitlik ölçüsünü kaybetmeyin.” O her zaman halkı ile eşitlik örneği vermiştir. Bu örnekte de kendimize ne kadar hak tanıyorsak başkalarına da aynı hakkı kullandırmamızın gereğine dikkat çekiyor.
“Vahiy mi, sizin emriniz mi?”
Bedir’e vardıklarında bir dağın dibinde konaklamak üzere yükler indirilirken Bedir'de çobanlık yapan Habbab isimli bir adam geliyor. Çoban, “Ya Resulallah burayı seçmeniz vahyin emri ile mi yoksa sizin emriniz midir” diyor? Resulullah, “Bu benim fikrimdir” deyince, “Ya Resulallah ben burada çobanlık yaptım. İleride su var. Biz oraya gitmezsek oraya düşman gider ve su ile de kuvvet bulur. Biz gidelim orada konaklayalım hem bizim için faydalı olur hem de düşmanı kuvvetsiz bırakmış oluruz.”
Peygamberimiz çobanın dediği yere gidiyor ve suyun yanına konaklıyorlar. Düşman orayı işgal niyeti ile geldiği için sudan da mahrum kalıp kuvvetsiz kalıyor. Burada dikkat çeken husus, Peygamberimiz’in herhangi bir önyargıya sahip olmaksızın çobanın fikrini dinlemesi ve hatta makul görerek uygulamasıdır. Çevresindeki insanları dinlemek ve makul olan fikirleri uygulamak da sünnettir. İnsan hep enaniyetini desteklememeli. Sünnet sadece namazların önünde kıldığımız sünnetler değil peygamberimizin hayatındaki uygulamaları da sünnettir.
kaynak : Moral Dergisi