Estetik Ameliyat
İnsan güzele ve güzelliğe meftun yaratılmıştır. Haddizatında insanın başkaları nazarında temiz, düzgün ve güzel giyinmesi dinimizce de tavsiye edilen hususlardandır. Mesela bir ayeti kerimede: “Ey Âdem’in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin” (A’raf Suresi, 7/31) buyrularak insanların toplanma yeri olan mescitlere giderken, kişinin en güzel elbiselerini giymesi istenmektedir. Başka bir ayet-i kerimede de Cenab-ı Hak: “Allah’ın, kulları için yaratıp ortaya çıkardığı zîneti, temiz ve hoş rızıkları haram kılmak kimin haddine?” buyurarak Allah’ın yaratmış olduğu her tür nimetten meşru dairede istifade edilebileceğini göstermiştir. Diğer yandan Efendimiz (s.a.s) güzel giyinme hakkında sorulan bir soruya: “Allah güzeldir, güzelliği sever” (Müslim, Îmân 147) buyurarak aynı hususa işaret etmiştir.
Ancak insan fıtratında bulunan güzelliği sevme ve sahip olduğu güzellikleri başkalarının nazarına arz etme meselesi yine ayet ve hadislerle sınırlandırılmıştır. Mesela, kadınların giydiği elbiselerin hangi vasıfta olacağı açıklanmış, hususiyle kadınların yabancı erkeklerin yanında fitneye sebep olabilecek her türlü hareketten uzak kalmaları istenmiş, tesettüre dair sınırlar getirilmiş, kadınların yabancı erkeklerin yanında güzel koku sürmesi haram kabul edilmiştir.
İşte sırf insanlara daha güzel görünmek için yapılan estetik ameliyat da haram kabul edilen bir fiildir. İnsanın, doğuştan getirdiği tabiî güzelliğini ve yapısını değiştirmeye hakkı yoktur. Bu vücut bize bir emanettir. Öyleyse onda ancak Emanet Sahibi’nin gösterdiği istikamette tasarrufta bulunabiliriz. Nasıl ki, intihar etmemiz, bir organımızı imha etmemiz, parayla kanımızı satmamız vs. caiz değildir. Aynen bunun gibi Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği organlarımızın daha güzel olması için, onların şeklini değiştirmemiz veya onları büyültüp küçültmemiz haramdır. Bu tür ameliyatlar için dökülen yığınla paralar da israftır. Dünyada bunca fakir insan varken, birilerinin daha güzel görüneceğim diye estetik ameliyatlara dünya kadar para dökmesi dinen caiz olmadığı gibi, bunun vicdanen ve insaniyeten de kabul edilebilir bir yanı yoktur. Kaldı ki, dünyada bütün insanlar zengin olsalar, gökten altın gümüş de yağsa, sırf daha güzel olayım diye yapılan estetik ameliyatlara bir kuruş para vermek caiz değildir. Çünkü burada ölçü dünyadaki zenginlik-fakirlik değil, Allah’ın yarattığını değiştirme meselesidir. Fakirlerin varlığı ise, insanı insafa davet eden bir husustur.
Fakat ister yaratılış itibariyle, isterse trafik veya iş kazası gibi değişik yollarla insanda normal olmayan fizikî bir bozukluk oluştuysa, bu arızayı düzeltme adına yapılacak işlem bir tedavi sayılır ve bu muamele fıtratı bozmak değil, aslî fıtrata çevirmektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, şahısların kendi fikirlerinden ziyade, uzman ve dindar doktorların görüşlerine müracaat etmektir. Aksi takdirde heva ve hevesler fikir suretine girerek zaruret miktarınca caiz olan böyle bir uygulamanın kapısı ardına kadar açılmak suretiyle günahlara girilebilir.
Meselenin bir de psikolojik yönü vardır. Yani yaratılış itibariyle organlarda bir bozukluk yoktur. Normal bir şekilde faaliyetlerini yerine getiriyorlardır. Ancak vücudun bir yanı veya herhangi bir organ görünüş itibariyle insanı ciddi rahatsız edecek, onun psikolojisini bozacak ve toplumda onu mahcup hale getirecek bir görünümdedir. Böyle bir durumda da yapılacak müdahale o organı fıtrat-ı aslîyesine irca (döndürme) olarak görülmelidir. Ancak bu tür durumlarda çok dikkatli olunmalı ve mesele bir tedaviden çıkartılarak tamamen bir estetik mülahazaya bağlanmamalıdır. Ve yine önemsiz olan, insanlar tarafından da normal kabul edilen organlardaki ufak-tefek görünüş değişiklikleri daha güzel görüneyim mülahazasıyla ameliyata tabi tutulmamalıdır. Yoksa böyle bir durumda kişi günaha girmiş olur.
İnsan güzele ve güzelliğe meftun yaratılmıştır. Haddizatında insanın başkaları nazarında temiz, düzgün ve güzel giyinmesi dinimizce de tavsiye edilen hususlardandır. Mesela bir ayeti kerimede: “Ey Âdem’in evlatları! Her namaz vaktinde mescide giderken, süsünüz olan elbisenizi giyinin” (A’raf Suresi, 7/31) buyrularak insanların toplanma yeri olan mescitlere giderken, kişinin en güzel elbiselerini giymesi istenmektedir. Başka bir ayet-i kerimede de Cenab-ı Hak: “Allah’ın, kulları için yaratıp ortaya çıkardığı zîneti, temiz ve hoş rızıkları haram kılmak kimin haddine?” buyurarak Allah’ın yaratmış olduğu her tür nimetten meşru dairede istifade edilebileceğini göstermiştir. Diğer yandan Efendimiz (s.a.s) güzel giyinme hakkında sorulan bir soruya: “Allah güzeldir, güzelliği sever” (Müslim, Îmân 147) buyurarak aynı hususa işaret etmiştir.
Ancak insan fıtratında bulunan güzelliği sevme ve sahip olduğu güzellikleri başkalarının nazarına arz etme meselesi yine ayet ve hadislerle sınırlandırılmıştır. Mesela, kadınların giydiği elbiselerin hangi vasıfta olacağı açıklanmış, hususiyle kadınların yabancı erkeklerin yanında fitneye sebep olabilecek her türlü hareketten uzak kalmaları istenmiş, tesettüre dair sınırlar getirilmiş, kadınların yabancı erkeklerin yanında güzel koku sürmesi haram kabul edilmiştir.
İşte sırf insanlara daha güzel görünmek için yapılan estetik ameliyat da haram kabul edilen bir fiildir. İnsanın, doğuştan getirdiği tabiî güzelliğini ve yapısını değiştirmeye hakkı yoktur. Bu vücut bize bir emanettir. Öyleyse onda ancak Emanet Sahibi’nin gösterdiği istikamette tasarrufta bulunabiliriz. Nasıl ki, intihar etmemiz, bir organımızı imha etmemiz, parayla kanımızı satmamız vs. caiz değildir. Aynen bunun gibi Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği organlarımızın daha güzel olması için, onların şeklini değiştirmemiz veya onları büyültüp küçültmemiz haramdır. Bu tür ameliyatlar için dökülen yığınla paralar da israftır. Dünyada bunca fakir insan varken, birilerinin daha güzel görüneceğim diye estetik ameliyatlara dünya kadar para dökmesi dinen caiz olmadığı gibi, bunun vicdanen ve insaniyeten de kabul edilebilir bir yanı yoktur. Kaldı ki, dünyada bütün insanlar zengin olsalar, gökten altın gümüş de yağsa, sırf daha güzel olayım diye yapılan estetik ameliyatlara bir kuruş para vermek caiz değildir. Çünkü burada ölçü dünyadaki zenginlik-fakirlik değil, Allah’ın yarattığını değiştirme meselesidir. Fakirlerin varlığı ise, insanı insafa davet eden bir husustur.
Fakat ister yaratılış itibariyle, isterse trafik veya iş kazası gibi değişik yollarla insanda normal olmayan fizikî bir bozukluk oluştuysa, bu arızayı düzeltme adına yapılacak işlem bir tedavi sayılır ve bu muamele fıtratı bozmak değil, aslî fıtrata çevirmektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, şahısların kendi fikirlerinden ziyade, uzman ve dindar doktorların görüşlerine müracaat etmektir. Aksi takdirde heva ve hevesler fikir suretine girerek zaruret miktarınca caiz olan böyle bir uygulamanın kapısı ardına kadar açılmak suretiyle günahlara girilebilir.
Meselenin bir de psikolojik yönü vardır. Yani yaratılış itibariyle organlarda bir bozukluk yoktur. Normal bir şekilde faaliyetlerini yerine getiriyorlardır. Ancak vücudun bir yanı veya herhangi bir organ görünüş itibariyle insanı ciddi rahatsız edecek, onun psikolojisini bozacak ve toplumda onu mahcup hale getirecek bir görünümdedir. Böyle bir durumda da yapılacak müdahale o organı fıtrat-ı aslîyesine irca (döndürme) olarak görülmelidir. Ancak bu tür durumlarda çok dikkatli olunmalı ve mesele bir tedaviden çıkartılarak tamamen bir estetik mülahazaya bağlanmamalıdır. Ve yine önemsiz olan, insanlar tarafından da normal kabul edilen organlardaki ufak-tefek görünüş değişiklikleri daha güzel görüneyim mülahazasıyla ameliyata tabi tutulmamalıdır. Yoksa böyle bir durumda kişi günaha girmiş olur.