Hocaefendi çocukluk hatıralarını anlatıyor:Her evde, şarka mahsus olmak üzere, ahır ve han odaları vardır. Yani odanın birinde atlar bulunurdu. Diğer oda da bunun tabii sıcaklığı ile ısınırdı ki, burası da oturma odası olarak kullanılırdı.
Bazan soba kurulduğu da olurdu. Fakat, bizim ocak dediğimiz şöminelerin kullanılması daha çoktu. Kahvedanlık, cezve ve fincanlar, daima ocağın kenarında hazır bulunurdu. Gelen misafirler, hemen gideceklerse, en azından onlara bir kahve yapılırdı. Hele kış geceleri -ki Erzurum'da dokuz ay kış olur- bu odalar dolar dolar boşalırdı.
Meşâyıh ve ulema bizim evde apayrı bir alaka görürdü. Evimize sık sık gelenler arasında Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi, onun kardeşi Vehbi Efendi; Taği şeyhlerinden Sırrı Efendi, Şehâbeddin Efendi gibi çevrenin en maruf, tanınmış ve sevilen insanları vardı.
Hocalar da gelirdi. Evimizin onlarla da ciddi bir münasebeti vardı. Hatta imam evleri bize ait arsalar üzerine yapılmıştı. Ve bizim ahırda bir delik bulunurdu. Oradan imamın evine geçilirdi. Kur'an öğrenmenin ve öğretmenin yasak olduğu o ceberut dönemlerinde bizim bu ahır çok ciddi hizmetler görmüştü. Ben dört veya beş yaşlarındaydım. Evimize, herkesin hürmet ettiği, iyi molladır, dediği Halil Efendi Hoca namında bir zat gelmişti. Babam onun dizinin dibinden hiç ayrılmazdı. İhtimal babam Kur'an okumayı ondan öğrenmişti. Kıraatı daha sonra Süleyman Efendi adında bir zattan öğrendiğini hatırlıyorum. Halil Hoca, Korucuk'tan ayrılıp Maslahat köyüne gidince babam da yanında gitti. Biz iki sene kış aylarında babasız yetim gibi kaldık. Babam bu iki sene zarfında Arapça ve Farsça okudu ve ilmini ilerletti. İlme karşı çok şiddetli merakı vardı. Babamın bu durumunun benim üzerimde de tesiri büyük oldu. Onun o yaşta ilim adına katlandıkları âdeta beni de olgunlaştırdı. Ben çocukluk ve gençlik dönemlerimde, hiçbir zaman kendi emsalim ve yaşıtlarımla oturup çocukluk ve gençlik yapmadım. Daima büyüklerle beraber oturma ve onların anlattıklarını dinleme bende bir ahlak haline geldi. Bunda da şüphesiz babamın çok büyük tesiri oldu. O sohbetlerde göz ve kulak doldurucu şeyler anlatılırdı. Bilhassa Alvar İmamı'nın sohbetlerine doyum olmazdı. Belki anlatılanları bütünüyle anlayamazdım, fakat hepsinin hafızamda kaldığını söyleyebilirim.
http://www.zaman.com.tr/ara.do?author=
Bazan soba kurulduğu da olurdu. Fakat, bizim ocak dediğimiz şöminelerin kullanılması daha çoktu. Kahvedanlık, cezve ve fincanlar, daima ocağın kenarında hazır bulunurdu. Gelen misafirler, hemen gideceklerse, en azından onlara bir kahve yapılırdı. Hele kış geceleri -ki Erzurum'da dokuz ay kış olur- bu odalar dolar dolar boşalırdı.
Meşâyıh ve ulema bizim evde apayrı bir alaka görürdü. Evimize sık sık gelenler arasında Alvarlı Mehmet Lütfi Efendi, onun kardeşi Vehbi Efendi; Taği şeyhlerinden Sırrı Efendi, Şehâbeddin Efendi gibi çevrenin en maruf, tanınmış ve sevilen insanları vardı.
Hocalar da gelirdi. Evimizin onlarla da ciddi bir münasebeti vardı. Hatta imam evleri bize ait arsalar üzerine yapılmıştı. Ve bizim ahırda bir delik bulunurdu. Oradan imamın evine geçilirdi. Kur'an öğrenmenin ve öğretmenin yasak olduğu o ceberut dönemlerinde bizim bu ahır çok ciddi hizmetler görmüştü. Ben dört veya beş yaşlarındaydım. Evimize, herkesin hürmet ettiği, iyi molladır, dediği Halil Efendi Hoca namında bir zat gelmişti. Babam onun dizinin dibinden hiç ayrılmazdı. İhtimal babam Kur'an okumayı ondan öğrenmişti. Kıraatı daha sonra Süleyman Efendi adında bir zattan öğrendiğini hatırlıyorum. Halil Hoca, Korucuk'tan ayrılıp Maslahat köyüne gidince babam da yanında gitti. Biz iki sene kış aylarında babasız yetim gibi kaldık. Babam bu iki sene zarfında Arapça ve Farsça okudu ve ilmini ilerletti. İlme karşı çok şiddetli merakı vardı. Babamın bu durumunun benim üzerimde de tesiri büyük oldu. Onun o yaşta ilim adına katlandıkları âdeta beni de olgunlaştırdı. Ben çocukluk ve gençlik dönemlerimde, hiçbir zaman kendi emsalim ve yaşıtlarımla oturup çocukluk ve gençlik yapmadım. Daima büyüklerle beraber oturma ve onların anlattıklarını dinleme bende bir ahlak haline geldi. Bunda da şüphesiz babamın çok büyük tesiri oldu. O sohbetlerde göz ve kulak doldurucu şeyler anlatılırdı. Bilhassa Alvar İmamı'nın sohbetlerine doyum olmazdı. Belki anlatılanları bütünüyle anlayamazdım, fakat hepsinin hafızamda kaldığını söyleyebilirim.
http://www.zaman.com.tr/ara.do?author=