Evliliği Yıkan 10 Ölümcül Düşman!.

Çað1

Member
1. Yıkıcı eleştiride bulunmak
"Sen hep böylesin. Zaten bir gün bile olsun beni dinleme­din. Hep bağırıyorsun. Beceriksizsin. Filânın eşinden ibret al. Beni üzmekten zevk alıyorsun." şeklindeki ifadeler, eşi suçla­yıcı, yargılayıcı ve kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde "ben" di­lini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: "Ben bu sözün­den veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım." Bu ifade daha ince ve yumuşak olduğundan, ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu da olaya yansıttığından eşi olum­lu yönde etkileyebilir.

2. Genellemede bulunmak
"Hep böylesin. Böyle yaparsın. Zaten senden başkası da beklenmez. Bencilsin. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annen­den babandan kapmışsın. Bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?" tarzındaki ifadeler, eşi bir kalıba sokan ve damgala­yan ifadelerdir. Mantıksal olarak düşündüğümüzde, mademki eşiniz söylediğiniz gibi "hep öyle," yıllardır değişmiyor; peki siz ne oranda değiştiniz? Örneğin; siz de yıllardır eşinize aynı cümleleri ve yargılamaları tekrarlayıp duruyorsunuz, o hâlde siz de "hep öylesiniz." Kendinize dönün ve işe kendinizi değiş­tirmekle başlayın. "Herkes önce âlemi değiştirmeye çalışır, ama hiç kimse kendini değiştirmekle işe başlamaz." lâfını unutmayın!
3. Aklını okumak
Evlilikte ilişki bozulmaya ve mutsuzluk ortaya çıkmaya başlayınca araya mesafeler girer. Sürekli kavga, üzüntü bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyalarına iter. Fakat bu­rada sözlü iletişim yerine sözsüz iletişim, yani davranışlardan anlamlar çıkarıp eşi yargılama süreci başlar. "Hah yine kızdın. Bakışlarından anladım. Sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var, çok iyi biliyorum. Senin ne hainlikler nesinde olduğunu tahmin ediyorum." tarzındaki yaklaşımlar, 3Sin jest ve mimiklerinden, hâl ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir. Tabiî ki bunlardan yola çıkarak onun dü­şüncelerini okuma gibi bir yanlışlığın içine girilmiş olunuyor.

4. İşi yokuşa sürmek
Zamanla eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranı­şından vazgeçmiştir; diğer eşin: "10 yıldır sana söyledim, ama beni dinlemezsin; sonunda dediğime geldin. Başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?" biçimindeki konuşmaları, eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır. Oysa: "Bu değişiklikten dolayı çok mutluyum, sevinçliyim; çok hoşuma gitti. Gel beraber plân yapalım; başka nelerimizi değiştirebiliriz, onları konuşalım. Birbirimize yardımcı olalım." tarzında bir diyalog kurulursa olumlu değişiklik pekişmiş ve devamı için de teşvik edilmiş olunur.

5. Sürekli geçmişi getirmek
Herkesin evliliğinde, geçmişte yaşadığı olumsuz bir anısı 'ardır. Aile kavgaları, kırgınlıklar, ihanetler, küçük düşürülme1er, hayal kırıklıkları, vs...
Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürek-i gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunların pekişmesi­ne neden olur. "Evliliğin ilk yıllarında bana yaptıklarını hiç unutamıyorum. Seni affedemiyorum. Annen yüzünden bana Şöyle davranmıştın. Annen baban bana şöyle yapmışlardı ve sen beni yalnız bırakmıştın." biçimindeki iletişimsizlik yerine, varsa olumlu bir davranış şöyle söylenebilir: "Evliliğin ilk dö­nemlerine göre daha farklısın; ben de hatalarımı düzelttim. Şimdi daha iyi bir noktadayız." Bu yaklaşımda olumluya dik­kat çekiliyor, pozitif ortam oluşuyor ve de motivasyon artıyor.

6. Hep kendini haklı görmek
Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı hâlde "Kim daha haklı?" şeklinde âdeta "mahkeme" kurulur. "Evlili­ğimiz boyunca kavgaları hiç ben başlatmadım. Sen hep bana kötü davrandın, beni aşağıladın. Bütün sorunlar senden kay­naklanıyor." Bu tarz kalıp sözler, tıkanan evliliklerin klâsik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız ve "Ben nerede ha­ta yapıyorum, yanlışım ne olabilir?" diye düşünmek gerekir. Sürekli karşı tarafı haksız görmek işin kolaycı yönüdür ve so­runları çözmez; böylelikle hatalarımızı örtbas ederiz ve kendi­mizi "temize" çıkarmış oluruz.

7. Sorumluluk almamak
Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokup gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeksizin yapılacak işleri ortaklaşa yapmaya gayret et­mek gerekir. Diğer yandan, ilişkideki bozulmadan dolayı "Sen beni zorluyorsun, çıldırtıyorsun; bu yüzden öfkeleniyorum." yerine "Seninle ilişkimde zorlanıyor ve bazen öfkemi kontrol edemiyorum." tarzında konuşulsa, kişi kendisini de ortaya ko­yuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor; böylece eşi suçlamı­yor, var olan soruna dikkat çekip üzerinde düşünülmesi gerek­tiği mesajını veriyor.

8. Mantıksal yaklaşmak
"Ya bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt ya da beni kabul et." "Bana geçerli ve mantıksal bir neden bul; her şeyini yapayım." yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yak­laşımıdır. Evlilikte roller, duygular, cinsellik ve birçok değiş­ken rol oynar. Kendimizi "temize çıkarma"da mantık olayını ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir. Kendimiz­de kusur aramıyorsak, biz değişime kapalı bir insanızdır veya kendimize güvenimiz eksiktir veyahut kendimizle yüzleşmek­ten korkuyoruzdur.

9. Sözünü kesmek ve sesi yükseltmek
İletişimde en önemli husus, konuşan insanı sonuna kadar dinlemek, çok gerekliyse aralarda girmektir. Dinlememiz, an­lamamız ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek ve ses tonunu yükseltmemektir, kişiyi baskı altına almamaktır.

10. Kendini terapist yerine koymak
"Senin hasta olduğunu, bunun nedenlerini de biliyorum. Senin ne zayıflıkların var, hepsini keşfettim. Ne yapman ge­rektiğini söylüyorum, ama sen beni dinlemiyorsun. Beni dinlesen doktora falan ihtiyaç olmaz. Ne gereği var? Doktorun yaptığını ben sana hem de bedava yaparım; o parayla da gi­dip yemek yeriz!" Eş, ne kadar bilgili ve tecrübeli olursa ol­sun, kendisini doktor yerine koymamalı; çünkü bir şey değiş­mez, eşi kendisini dinlemez ve dirençle karşılaşır. Bu yüzden "iyi bir eş, arkadaş, dost, sevgili, maşuk" nasıl olursa, ona öy­le davranmalıdır.

Nihat Kaya
 
Üst