nurunalanur
Well-known member
Evlilik hayatında ihlâs
Derya GÜNEY
“İnsanlar helak olur, bilenler kurtulur. Bilenler de helak olur, bildiklerini yaşayanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helak olur, ihlaslı olanlar kurtulur; ihlaslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır” buyurur âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Kutlu Rasul... Bilginin ve amelin, sadece Allah’a has kılınmış bir niyet ve kasıt olmaksızın, kurtuluş vesilesi olamayacağını söyler; bilgi ve amel iplerine tutunup, necat bulacağını sanan ümmetine. Bilmek, önemlidir. Bildiğini yaşamak, daha âlâ. Hepsinin muhtaç olduğu şey ise ihlâs... O ise, hafif bir rüzgarda uçuveren tüy gibi salınır durur gönül penceremizin kıyısında. Her daim yerinde mi diye kontrol etmek için, pencereye çevirmek gerekir dikkati. Çünkü o, ancak uçmasından endişe edenlere, bırakıp gitmesin diye yana yakıla dua edenlere vefalıdır çünkü.
Hayat her yönü ve her yeriyle ihlasa muhtaç. Çünkü hayatımızın her anından hesaba çekileceğiz. Evlilik hayatımız, eşimizle olan münasebetlerimiz de dahil bu çerçeveye elbette. İnanan insanlar olarak, hayatın farklı noktalarında olaması gerektiğine inandığımız ihlas, evimizde, eşimizle birlikte olduğumuz dakikalarda göz ardı edebildiğimiz bir hakikat. Evlilikle gelen imtihan sorularımıza doğru cevaplar vermemize engel olan, bakışımızı muhatabımıza kilitleyip, göğe kaldırmaktan alıkoyan hayatî bir ihmal... Kızgınlık, öfke, kin, hırs ve gurur eşliğinde, “ben”lik iddiasına kapılıp gitmek an meselesi. Tek ilaç, haksızlık etmekten korkmak; Hak nazarıyla bakmak ve davranmak derdine düşmek... Mutlu bir evlilik için değil, O’nun rızası için.
Bize düşen her daim “Bir mü’min olarak şimdi nasıl davranmalıyım?” sorusunu sormaktır kendimize. Karşılıklı tartışmalarımız, anlamak ve anlaşılmak için çabalayıp dururken, önemli olan hakikatin ortaya çıkmasıdır. Babanzade Ahmet Naim Efendi’nin İslam ahlakını anlattığı eserinde, İmam Şafii’nin şu sözü nakledilir: “‘Hiçbir tartışmaya girmedim ki, gerçeğin karşımdaki muhatabım tarafından aydınlanmasını dilemiş olmayayım.’ Anlaşılıyor ki, İmam Şafii Hazretlerinin münazaraya (gerçeğe ulaşmak kastıyla yapılan gerekçeli, delilli tartışmaya) girmekten maksadı, karşısındaki muhatabını ne pahasına olursa olsun, altetmek değil, gerçeğin meydana çıkmasıdır. Bundan da önemli olan gerçeğin hasım eliyle ortaya çıkarılması, başarılmasıdır. Çünkü maksat, münazarada yenmek veya yenilmek değil, münazara sonunda hak ve hakikati belirtmek ve bu sayede yeni ufuklar açmaktır.”
İhlas öylesi bir ruhtur ki, niyetimizi canlandırır. Niyetlerimiz, fiillerimizi harekete geçirir. Fiillerimiz ise yeni bir ruha dönüşerek, daha hayırlı yapıp etmelere zemin oluşturur.
Eşlerimizle bir araya getirilişimiz bir tesadüf değil; ilâhi iradenin bir tecellisi ve aynı zamanda bu dünya hayatındaki sınav sorularımızdır. Yaşanan her gün, çekilen her sıkıntı iman ve ibadet penceresinden baktığımızda kemale ulaşma, yanlışlarımızı farketme ve geri adım atma konusunda birer fırsattır. Kadın ya da erkek, her insan Allah’ın kuludur ve bize üstünlük kazandıracak olanın ancak takvamızdır. Takva, Allah’a karşı bir sorumluluk bilinci ve bu bilince uygun yaşama gayretinde olmaksa; hayatımızın her yönü gibi, evlilik hayatımızı da böylesi bir anlayışla yaşamaya çalışmak gerekir. O nedenle, karşımıza çıkan sorunlar, bizden ya da eşimizden kaynaklanan haksızlıklar konusunda, önce kendimize sorular sormalı ve Rabbimizden hak üzere bakabilmek noktasında yardım istemeliyiz.