Evlilikte Kıskançlık

Livza

Well-known member
Kıskançlığın yoğun yaşandığı evliliklerde kıskanan da kıskanılan da rahat olamaz. Yersiz kıskanılan kişi, eşinin bu tutumu karşısında nasıl davranacağını bilemez. Her şeyi kafasına takan aşırı kıskanç eş ise zaten en büyük zararı kendisine vermiş olur. Evlilikleri mutluluktan ziyade tartışma ortamında devam eder.

“Seven kıskanır” sözünü kendine siper edinerek eşini tehlikelere karşı koruma eğiliminde olanların bu konuda dengeyi yakalaması gerekiyor. Aksi halde evliliğe canlılık verebilen kıskançlık duygusu aşırı hale gelip ilişkiyi derinden sarsabilir. Prof. Dr. Sefa Saygılı “İdeal evliliklerin temelinde, dozunda kıskançlık ve eşin sadakatine güven duygusu bulunur” sözüyle dengeli kıskançlığı yerinde bulduğunu ifade eder. Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a göre ise az miktarda kıskançlık evlilikte tutkal etkisi yapar, eşler arası bağı güçlendirir, ilişkiyi diri tutar. “Eşim beni ara sıra kıskanmasaydı çok üzülürdüm” diyen hanımların sayısı az değildir. Öte yandan kıskançlık duygusunda aşırıya kaçma tehlikesine karşı uyanık olunmalı. Aksi halde her günü çile içinde geçen çekilmez bir aile yaşantısı ortaya çıkabilir; eşler kıskanarak evliliklerini koruyacaklarını varsaydığı halde tam tersi sonuçlar doğabilir.


Allah Rasulü (s.a.v) “Muhakkak ki yüce Allah bazı kıskançlıkları sever, bazı kıskançlıklara da buğzeder. Sevdiği kıskançlık kocanın bir şüphe neticesinde hanımını kıskanmasıdır. Sevmediği kıskançlık ise ortada herhangi bir şüphe ve leke olmadığı halde kocanın ailesini kıskanmasıdır” sözüyle günümüz tespitlerini asırlar öncesinden duyurmuştur. İslam dini orta yolu tercih eder, insanı aşırılıklardan sakındırır. Kıskançlıkta da aşırılık hoş sonuçlar doğurmaz. Kişi anlamsız karşı çıkışlarla eşini baskı altında tutma eğilimi gösterip sevdiği kişinin etrafına duvar ördüğünde, onun yapması, düşünmesi gereken konular hakkında emirler yağdırdığında kıskanılan eş yakınlaşmaktan ziyade eşinden uzaklaşabilir.


Kıskançlığın yoğun yaşandığı evliliklerde kıskanan da kıskanılan da rahat olamaz. Yersiz kıskanılan kişi, eşinin bu tutumu karşısında nasıl davranacağını bilemez. Her şeyi kafasına takan aşırı kıskanç eş ise zaten en büyük zararı kendisine vermiş olur. Evlilikleri mutluluktan ziyade tartışma ortamında devam eder. Zira kıskanan eş genel olarak suçlama eğilimi gösterirken kıskanılan, kendini savunmak zorunda hissedecektir.

Kıskançlığın altında neler yatar?

Sefa Saygılı’nın patolojik boyuttaki kıskançlık hakkında sözleri şöyle: “Kıskançlık çok aşırıya varmışsa bir paranoya vakası ile karşı karşıyayız demektir. Bu tipler aşırı gururlu, geçimsizdir. Kendisini üstün görür, şüpheci ve evhamlıdır. Her şeyden olmadık anlamlar çıkarırlar. Yolda yürürken bile eşlerini gözaltında tutarlar. Eve gelince perde ile oynanıp oynanmadığını araştırır, pencereden hangi erkeği gözetlediği konusunda hesap sorarlar. Kocası biraz geç gelse, hangi kadınla birlikte olduğu konusunda sorularla onu bunaltırlar.


Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy’a göre kıskançlık çoğunlukla beraberinde başka duyguları da barındırır. Böyle durumlarda kişi kendisinde mi yoksa evlilik ilişkisinde mi eksiklik algıladığını tespit etmeli. “Neden kıskandım?” sorusunu kendisine sorup kaynağına inebilmeli. Somut bir neden var mı? Nedenini bulup ortadan kaldırmaya uğraşmalı, duygularını kendi içinde aşmalı. Kıskançlığın nedeni kendimizde algıladığımız bir eksiklik duygusuyla bağlantılı ise eksik yanlarımızı düzeltmede daha özenli olmamız gerekir. Örneğin kişi eşini, daha ilgili, insan canlısı kişilerden kıskanıyorsa kendisinde bu konuda eksiklik hissediyor olabilir. Yapması gereken şey kıskançlık hezeyanları içinde eşini ve kendini tedirgin etmek değil, eşine karşı biraz daha candan, içten ve ilgili olma gayretini kazanmaktır. Başka bir durumda, ilişkide eksiklik algılanmış olabilir.


Mesela, eşlerden biri diğerinin başka kişilerle sohbetini koyu buluyorsa fakat evliliklerinde tam tersi bir durağanlık yaşanıyorsa bu durumda ilişkide eksiklik, yolunda gitmeyen bir şeyleri sezinleme duygusu hakimdir. Duygusal yoksunluklar kıskançlığa sebebiyet veren önemli unsurlardandır. Yapılması gereken şey yine kıskançlık kapanına kısılmak değil karşıdakini suçlamadan ilişkilerindeki rahatsız olunan duruma yönelmek ve bunu halletmektir. Eşiyle sıkıntıyı paylaşırken biraz daha genelleyerek “Birlikte daha fazla vakit geçirdiğimizde, güzel sohbetler yaptığımızda çok mutlu oluyorum. Zaman zaman senden güzel sözler duymak hoşuma gidiyor. Aksi takdirde gereksiz kıskançlıklara kapılabiliyorum” şeklinde suçlayıcı olmaktan çok, tanımlayıcı bir üslup kullanmak gerekiyor. Zamanlamayı da unutmamalı ve karşımızdakinin dinlemeye hazır, olumlu ruh hali içindeki zaman dilimlerini tercih etmeli.


Demirsoy’un vurguladığı önemli bir nokta ise şöyle: “Duyguların sorumlusu karşıdaki değil kişinin kendisidir; dolayısıyla bu olumsuzluğu ortadan kaldırma eyleminin ilk muhatabı da biziz. Kıskanma duygu hali de bize ait bir hissiyattır. Aşırıya kaçtığında bu durumu ilişkiye olumsuz yansıtmadan halletmenin yollarını bulmak öncelikle kişinin kendisine aittir. Gerektiğinde uzman desteği, eş desteği alınabilir. Unutmamalıdır ki baskıyla bağlılık gerçekleşmez. Bağlılığı geliştirmenin yolu sevgiyi artırmaktır. Cinsel yaşamda sıkıntılar varsa halledilmeli, sevgiyi artırma adına elden gelen gayret gösterilmelidir.


Aşkta kıskançlık var mıdır?

Kıskançlık, yapılan somut bir yanlışa dayanmadığı sürece ve duyguları zedelemediği müddetçe ilişkiyi besleyici ve zenginleştirici bir rol oynar. Evlilikte kıskançlığın normal seviyede var olması değil, yokluğu kötüye işarettir. Böyle bir ortamda özellikle de hanımlar sevilmediklerini düşünebilir. Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy’a göre sevdiğini kaybetme veya başkalarıyla paylaşma kaygısı, evliliğe daha fazla önem vermeye ve eşle iletişimde daha özenli olmaya sevk eder. Eşler arası sevgi paylaşımını canlı tutar. Hiç kıskanmamak da olumlu bir durum değildir. Bu yaklaşım ya kıskançlığa karşı öğrenilmiş bir reddetmedir ya da eşlerin birbirlerine ilgileri sorgulanmalıdır.


S. Muhammed Saki Erol’un kaleme aldığı Aile Saadeti adlı eserin “Aşkta Kıskançlık Vardır” başlıklı yazısında eşlerin birbirlerini gereksiz, boş vesveselere dayanmadıkça kıskanmasının harama giden yolu kapatacağı ifade edilmiştir. Hatta hanımını yabancı erkeklere karşı kıskanmayan erkeğe dinimizce hoş bakılmadığı bildirilir. “Yerinde Kıskançlık” başlıklı kısımda ise Allah Teala’nın razı olduğu ve olmadığı kıskançlıklara yer veriliyor. Burada ise ölçü, kıskanmaya sebebiyet verecek şüpheli bir durumun bulunmasıdır.

Kırılan Tabak

Bir gün Safiye (r.anha) validemiz Peygamber Efendimiz’e (s.a.v), Hz. Aişe (r.anha) annemizin evinde iken bir tabak yemek gönderdi. Güzel yemek yapmasıyla bilinen Safiye annemizi Aişe annemiz kıskandı ve bu duygunun tesiriyle hizmetçinin eline vurarak yemeği yere döktü. Tabak parça parça oldu. Aişe annemiz Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) ay yüzünde öfke bulutlarının kabarmakta olduğunu görünce yaptığına çok pişman oldu, utandı. Heyecanlı bir sesle: “Bugün bana fena bir söz söylemesinden Allah’ın Rasülü’ne sığınırım” diyerek Efendimiz’den özür beyan etti. Kainatın Efendisi hiçbir şey söylemeden yerinden kalktı. Tabağın kırıklarını ve yere dökülen yemekleri toplamaya başladı. Hz. Aişe tekrar boyun büktü. Yaptığı hatayı nasıl bağışlatabileceğini sordu. Efendimiz hizmetçiye kırdığı tabağın aynını vererek göndermesini söyledi.


Burada kıskançlıkla ilgili eşler arası iletişime dair önemli ipuçları yer alıyor. Efendimiz böylesine bir olay karşısında dahi zarif ve nazik şekilde, sadece davranışın yanlışlığını belirtir bir yüz ifadesiyle yanıt veriyor. Eşine kaba ve suçlayan sözlerle hesap sormuyor. Kırılan tabak parçalarını toplamak suretiyle belki de kıskanç davranışı sessizce protesto ediyor.


Öte yandan annemiz kendindeki kıskançlığı ve ani tepkiyi fark edip çabuk toparlanıyor. Eşiyle arasındaki saygı bağının çözülmesini istemediğinden, o daha bir söz söylemeden, kırıcı bir cümle kullanabilir korkusuyla özür beyan ediyor. Aişe (r.anha) annemizin Hz. Hatice (r.anha) validemizi kıskanmasına dair de çeşitli rivayetler vardır. Efendimiz’in bu davranışlar karşısında kıskançlığı onaylamayan, ancak kadın fıtratını bilen olgunlukla verdiği tepkiler hepimiz için birer örnek teşkil eder. Hz. Aişe validemize atılan iftira hadisesinde ise (İfk Hadisesi) Efendimiz (s.a.v), kıskançlık duygularına kapılmayıp Allah Teala’dan açık bir ayet gelinceye kadar hanımının durumuna sabretmiştir.


Kıskançlık duygusunu kontrol etmek için

Prof Dr. Nevzat Tarhan’a göre ise kıskanan kişi şunları yapmalı:


• Bazı kıskanç eşler, hayat arkadaşını eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçiminde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.


• Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.


• Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da arttırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.


• Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın.


Yoksa kıskandın mı?

Hz. Aişe (r.anha) validemiz bir gece Efendimiz’in (s.a.v) sessizce yanından ayrıldığını fark eder. Onun başka bir hanımının yanına gittiği zannıyla kıskançlık duygusuna kapılır. Efendimiz (s.a.v) döndüğünde ondaki sıkıntıyı ve heyecanı fark edip sorar: “Neyin var ya Aişe, yoksa kıskandın mı?” Annemiz kendine duyduğu özgüveni de yansıtan zekice bir cevapla “Benim gibi güzel bir kadın senin gibi birini tabi ki kıskanır!” yanıtını verir. Efendimiz (s.a.v) zanna dayanan bu kıskançlık karşısında kızıp tepki vermese de “Anlaşılan sana şeytanın gelmiş” diyerek hanımını uyarmış olur.

Neslihan Beyhan


Semerkand Aile
 
Üst