NuruAhsen
Sonsuz Temâþâ
Muaz bin Cebel (radıyallahu anh), Hazret-i Peygamber'den (sallallahu aleyhi ve sellem) şu hadisi rivayet etmektedir :
"Allah, 'Ey gençliğini benim için harcayan, şehvetini benim için terk eden genç! Sen yanımda bazı meleklerim gibisin.' demektedir." (Ebû Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, V, 237)
Bundan daha temiz kalpli kim olabilir? Veya bulûğ çağına vardıktan bu yana günah işlemeyen, Allah'a itaat ve ibadetle gelişen, O'nun hakkına uymayı âdet haline getiren kişiden, yardım ve desteğe kim öncelikli olarak hak kazanabilir? Öyle ise bu işi kendine âdet edinen, bunun zıddına asla yanaşmayan kişiye, Allah hakkına riâyet etmek kolay ve güçlüğü azdır. Allah yolunda çalışması ise uzun sürelidir.
İkinci kısım ise hevâ-yı nefsine uyduktan sonra tövbe eden, cehaletinden dönüp Allah'a yönelen, zamanında işlediği günahlarına pişman olan kimsedir. Allah o kişiye, hiçbir farzı terk etmeme ve geçmişte işlediği hiçbir günaha tekrar dönmeme azim ve gayretini bahşeder. Bu arada nefis, günahta geçici zevki göz önüne getirerek onu alışkanlıklarına devam etmeye ikna etmek için mücadele eder. O, nefsini gemlemek için de mücadele eder, günahtan doğacak azapla korkutur. Düşmanı onu, yapmadığı, dolayısıyla lezzetini kaçırdığı günahlara davet eder. O da günahtaki çirkinliği hatırlatır, Allah'ın onu, hoşa gitmeyen şeylerden çekip, Allah'ın rızasına kavuşturacak şeylere yöneltmesinden dolayı büyük lütufta bulunduğunu hatırlatır... Bu mücadele sürüp giderken Allah onu tasdik ederek, yardımına koşar, nefsinin değerini düşürecek şehvetlerden alıkoyar. Bu yardım, Allah'a itaat etmeyi kolaylaştıracak ana kadar sürer. Nitekim Allah bunu vaad etmiştir: "Hidayet bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara korunmalarını vermiştir." (Muhammed, 47/17) "Ama kendilerine öğütlenenleri yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu. O zaman elbette kendilerine katımızdan mükâfat verirdik." (Nisa, 4/66-67)
"Allah, 'Ey gençliğini benim için harcayan, şehvetini benim için terk eden genç! Sen yanımda bazı meleklerim gibisin.' demektedir." (Ebû Nuaym, Hilyetu'l-Evliya, V, 237)
Bundan daha temiz kalpli kim olabilir? Veya bulûğ çağına vardıktan bu yana günah işlemeyen, Allah'a itaat ve ibadetle gelişen, O'nun hakkına uymayı âdet haline getiren kişiden, yardım ve desteğe kim öncelikli olarak hak kazanabilir? Öyle ise bu işi kendine âdet edinen, bunun zıddına asla yanaşmayan kişiye, Allah hakkına riâyet etmek kolay ve güçlüğü azdır. Allah yolunda çalışması ise uzun sürelidir.
İkinci kısım ise hevâ-yı nefsine uyduktan sonra tövbe eden, cehaletinden dönüp Allah'a yönelen, zamanında işlediği günahlarına pişman olan kimsedir. Allah o kişiye, hiçbir farzı terk etmeme ve geçmişte işlediği hiçbir günaha tekrar dönmeme azim ve gayretini bahşeder. Bu arada nefis, günahta geçici zevki göz önüne getirerek onu alışkanlıklarına devam etmeye ikna etmek için mücadele eder. O, nefsini gemlemek için de mücadele eder, günahtan doğacak azapla korkutur. Düşmanı onu, yapmadığı, dolayısıyla lezzetini kaçırdığı günahlara davet eder. O da günahtaki çirkinliği hatırlatır, Allah'ın onu, hoşa gitmeyen şeylerden çekip, Allah'ın rızasına kavuşturacak şeylere yöneltmesinden dolayı büyük lütufta bulunduğunu hatırlatır... Bu mücadele sürüp giderken Allah onu tasdik ederek, yardımına koşar, nefsinin değerini düşürecek şehvetlerden alıkoyar. Bu yardım, Allah'a itaat etmeyi kolaylaştıracak ana kadar sürer. Nitekim Allah bunu vaad etmiştir: "Hidayet bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini artırmış ve onlara korunmalarını vermiştir." (Muhammed, 47/17) "Ama kendilerine öğütlenenleri yapsalardı, elbette kendileri için daha iyi ve daha sağlam olurdu. O zaman elbette kendilerine katımızdan mükâfat verirdik." (Nisa, 4/66-67)