Kýrýk Testi
Well-known member
Kur’ân-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden olan Hz. Eyyûb (a.s.) “Sabır Kahramanı” olarak bilinir. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu İshak’ın (a.s.) torunudur. Annesi Lût’un (a.s.) kızıydı. Hz. Yakup (a.s.) zamanında yaşamış ve Hz. Yusuf’un kızı Rahmet ile evlenmişti. Hz. Eyyûb’un (a.s.) dini de dedesi İbrahim (a.s.) gibi tevhid diniydi.
Hz. Eyyûb’a (a.s.) dedesi İshak’ın (a.s.) duasıyla büyük servet ve kalabalık bir nesil bahşedilmişti. Rivayete göre Şam’ın Beseniye Köyünün doğu ve batısı arasında bulunan her şey Hz. Eyyûb’a (a.s.) aitti. Çoğunlukla insanların gaflete düşmesine sebep olan zenginlik, Hz. Eyyûb’u (a.s.) kulluk vazifesinden bir an bile çevirememişti.
Belâ ve musibetlerin her türlüsüne uğrayan Eyyûb (a.s.) önce mülk cihetinden imtihana çekildi. Serveti elinden gitti, evi yıkıldı ve çocukları vefat etti. Elinden alınan servet ve evlâtları için şöyle dediği rivayet edilir: “Zaten onlar Allah’a aitti. Onları bize emanet olarak vermişti. Onları ister bırakır, ister geri alır. Ben çıplak olarak doğdum, toprağa da çıplak olarak döneceğim. ”
Daha sonra Eyyûb (a.s.) çok şiddetli bir hastalığa tutuldu. İyice takatten düşen, yürüyemez hâle gelen Hz. Eyyûb’un (a.s.) çevresindekiler zamanla ondan yüz çevirmişlerdi. Köy halkı kendisini ıssız bir yere bırakmışlardı. Yanına sadece hanımı uğruyordu. Bir gün hanımı, Allah’a şifa için dua etmesini isteyince Hz. Eyyûb(a.s.) şöyle demişti: “Biz yetmiş yıl nimetler içinde yaşadık. Bırak da yetmiş yıl da belâ içinde bulunalım. ”
En son Hz. Eyyûb’un (a.s.) hastalığı diline ve kalbine iliştiğinde Allah’tan şifa duasında bulundu: “Ya Rab! Zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime (kulluğuma) halel veriyor. ” Cenâb-ı Hak da istirahat için değil, sırf kendisine kulluk için yaptığı bu duayı kabul etti ve şöyle buyurdu: “Ona ayağını yere vur, dedik. İşte sana yıkanmak ve içmek için soğuk bir su. ” (Sa’d Sûresi: 42) Hz. Eyyûb (a.s.) bu İlâhî vahiy üzerine hemen ayağını yere vurdu. Çıkan berrak sudan bol bol içti ve yıkandı. Böylelikle şifâ buldu.
Hz. Eyyûb’a (a.s.) dedesi İshak’ın (a.s.) duasıyla büyük servet ve kalabalık bir nesil bahşedilmişti. Rivayete göre Şam’ın Beseniye Köyünün doğu ve batısı arasında bulunan her şey Hz. Eyyûb’a (a.s.) aitti. Çoğunlukla insanların gaflete düşmesine sebep olan zenginlik, Hz. Eyyûb’u (a.s.) kulluk vazifesinden bir an bile çevirememişti.
Belâ ve musibetlerin her türlüsüne uğrayan Eyyûb (a.s.) önce mülk cihetinden imtihana çekildi. Serveti elinden gitti, evi yıkıldı ve çocukları vefat etti. Elinden alınan servet ve evlâtları için şöyle dediği rivayet edilir: “Zaten onlar Allah’a aitti. Onları bize emanet olarak vermişti. Onları ister bırakır, ister geri alır. Ben çıplak olarak doğdum, toprağa da çıplak olarak döneceğim. ”
Daha sonra Eyyûb (a.s.) çok şiddetli bir hastalığa tutuldu. İyice takatten düşen, yürüyemez hâle gelen Hz. Eyyûb’un (a.s.) çevresindekiler zamanla ondan yüz çevirmişlerdi. Köy halkı kendisini ıssız bir yere bırakmışlardı. Yanına sadece hanımı uğruyordu. Bir gün hanımı, Allah’a şifa için dua etmesini isteyince Hz. Eyyûb(a.s.) şöyle demişti: “Biz yetmiş yıl nimetler içinde yaşadık. Bırak da yetmiş yıl da belâ içinde bulunalım. ”
En son Hz. Eyyûb’un (a.s.) hastalığı diline ve kalbine iliştiğinde Allah’tan şifa duasında bulundu: “Ya Rab! Zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime (kulluğuma) halel veriyor. ” Cenâb-ı Hak da istirahat için değil, sırf kendisine kulluk için yaptığı bu duayı kabul etti ve şöyle buyurdu: “Ona ayağını yere vur, dedik. İşte sana yıkanmak ve içmek için soğuk bir su. ” (Sa’d Sûresi: 42) Hz. Eyyûb (a.s.) bu İlâhî vahiy üzerine hemen ayağını yere vurdu. Çıkan berrak sudan bol bol içti ve yıkandı. Böylelikle şifâ buldu.