Hedefe ulaşmak, önce hayal etmekle başlar. İdeallerimize zihnimizde planlamadan ve gereken iradeyi, çalışma ve gayreti sergilemeden ulaşamayız. Hedefe ulaşma adına hayal etme elbette yeterli değildir. Hayaller gerekli olan maddi ve manevi donanımla desteklenmezse hedefe ulaşılması imkansızdır. İstanbul fatihi, Fatih Sultan Mehmet daha çocuk yaşta bu yola gönül koymuş, duygu ve düşünce dünyasını fetih hayalleriyle süslemiş, oyunlarında İstanbulu bir değil belki yüzlerce kere fethetmişti. Fatih, İstanbulu fetheden muzaffer bir kumandan olmasının yanında, medresede kendisine ayrı oda tahsis edilecek seviyede ilim ve aynı ölçüde bir kalp ve ruh insanıydı. Bir diğer ifadeyle o, madde ve manayı birbiri içinde bütünleştirip bünyesinde barındıran bir alperendi. Şu tek örnek, onun tevazu ve edebini göstermek için yeter ve artar: Hocası Akşemseddinin olsun, devrinin ışık insanlarından Molla Hüsrev ve Molla Güraninin olsun, hocalarının yanında, bir talebenin hocasına karşı takınması gerekli tavrı takınır, saygılı davranır ve edep içinde onların huzurlarında otururdu. Zaten bizim dünyamızdaki fetihler, hep böyle ruh, mana, edep ve aksiyon insanlarının elinde gerçekleşmiş ve insanlığa armağan edilmişlerdir.
[SIZE=+1]O, HEP BÜYÜK DÜŞÜNMÜŞTÜ[/SIZE]
Fatih, nimel emir-ne güzel komutanmadalyasıyla şereflenirken niyetindeki büyüklükle doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz tarafından taltif edilmiştir. O, bu müjdeye nail olabilmek için İstanbulun fethini daha çocuk yaşlarında planlıyordu. Hep büyük düşünüyordu, büyüklerle beraber oluyor, onlarla istişare ediyor ve yaptığı işin büyüklüğüyle kıyaslandığında küçük denecek bir yaşta büyük işler başarıyordu.
Fatihin değeri, dikkat edilince anlaşılabilecek bir mazhariyettir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) İslamın izzetini bayraklaştıran, Bizans ve Avrupanın üstüne tırmanıp çıkan Fatihi bizzat ve çok önceden müjdelemiştir. Fatih bu zamanda 21-22 yaşında bulunuyordu ki bu yaşlar aynı zamanda beşerî arzuların baskısının en çok hissedildiği bir döneme tevafuk etmektedir. Zamanımızda bu yaştaki çocuklar ya liseye ya da üniversiteye gitmesine rağmen o, devletin başında bulunan bir idarecidir. Bu çok büyük bir pâyedir ve Fatih bu pâyeyi, niyetinin sağlamlığıyla beraber, ruhunu güzel kullanmak ve iradesinin hakkını vermek sûretiyle liyakatle kazanmıştır.
***
[SIZE=+1]EFENDİMİZ NİYE FATİHİ ÖVÜYOR?[/SIZE]
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bize göre 14, ona göre ise 7-8 asır evvel, İstanbulu fetheden emir, ne güzel emir, onu fetheden asker, ne güzel askerdir!buyuruyor. O ordunun içinde Akşemseddin de vardır. Onun da muhakkak ki o büyük sultanın İstanbulu fethinde büyük hizmetleri olmuştur. Ama Efendimizin övgüsü Fatihe olmuştur. Çünkü Fatihin kanatları, altında Akşemseddinler, Molla Güraniler gibi pek çok ilim adamı ve Allah dostu yetiştirmeye müsaittir. Nitekim o ilme ve ilim adamlarına çok ehemmiyet vermiş, onları korumuş, İstanbulu bütün dünyaya ilim ışıkları saçan bir merkez haline getirmişti.
İslamın izzeti için kendinden 7-8 asır evvel yaşamış Zâtı (aleyhisselâm) kendisine rehber yapmış ve Onun adıyla ayrıca bir şeref kazanmış olan Fatih, Rumeli Hisarını yaptırırken, onun mimarisini, Nebinin yüce adını hisara işlemek için, yukarıdan bakıldığında Arapça Muhammedyazılacak şekilde planlatarak, hisarı o mübarek ada benzetmeye çalışmış ve ruhuna işlediği Efendimizin yüce adını denizin kenarına da işlemiş ve hayatı boyunca milli-manevi değerlerini çok aziz tutmuştur.
Şimdi biz de aynı sorumluluk altında bulunuyoruz. Bir müminin hedefi Rabbimizin yüce adını ve İnsanlığın İftihar Tablosunun nurlu mesajlarını güneşin doğup battığı her yere ulaştırmaktır. Bu yönüyle himmetler, cehdler ve azimler âli tutulmalıdır. Çünkü Allah, öte âlemde muamele yaparken bu niyetimize göre bize muamele yapacaktır. Zira müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır ve müminin niyetinin ufku çok geniş olmalıdır.
[SIZE=+1]O, HEP BÜYÜK DÜŞÜNMÜŞTÜ[/SIZE]
Fatih, nimel emir-ne güzel komutanmadalyasıyla şereflenirken niyetindeki büyüklükle doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz tarafından taltif edilmiştir. O, bu müjdeye nail olabilmek için İstanbulun fethini daha çocuk yaşlarında planlıyordu. Hep büyük düşünüyordu, büyüklerle beraber oluyor, onlarla istişare ediyor ve yaptığı işin büyüklüğüyle kıyaslandığında küçük denecek bir yaşta büyük işler başarıyordu.
Fatihin değeri, dikkat edilince anlaşılabilecek bir mazhariyettir. Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) İslamın izzetini bayraklaştıran, Bizans ve Avrupanın üstüne tırmanıp çıkan Fatihi bizzat ve çok önceden müjdelemiştir. Fatih bu zamanda 21-22 yaşında bulunuyordu ki bu yaşlar aynı zamanda beşerî arzuların baskısının en çok hissedildiği bir döneme tevafuk etmektedir. Zamanımızda bu yaştaki çocuklar ya liseye ya da üniversiteye gitmesine rağmen o, devletin başında bulunan bir idarecidir. Bu çok büyük bir pâyedir ve Fatih bu pâyeyi, niyetinin sağlamlığıyla beraber, ruhunu güzel kullanmak ve iradesinin hakkını vermek sûretiyle liyakatle kazanmıştır.
***
[SIZE=+1]EFENDİMİZ NİYE FATİHİ ÖVÜYOR?[/SIZE]
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bize göre 14, ona göre ise 7-8 asır evvel, İstanbulu fetheden emir, ne güzel emir, onu fetheden asker, ne güzel askerdir!buyuruyor. O ordunun içinde Akşemseddin de vardır. Onun da muhakkak ki o büyük sultanın İstanbulu fethinde büyük hizmetleri olmuştur. Ama Efendimizin övgüsü Fatihe olmuştur. Çünkü Fatihin kanatları, altında Akşemseddinler, Molla Güraniler gibi pek çok ilim adamı ve Allah dostu yetiştirmeye müsaittir. Nitekim o ilme ve ilim adamlarına çok ehemmiyet vermiş, onları korumuş, İstanbulu bütün dünyaya ilim ışıkları saçan bir merkez haline getirmişti.
İslamın izzeti için kendinden 7-8 asır evvel yaşamış Zâtı (aleyhisselâm) kendisine rehber yapmış ve Onun adıyla ayrıca bir şeref kazanmış olan Fatih, Rumeli Hisarını yaptırırken, onun mimarisini, Nebinin yüce adını hisara işlemek için, yukarıdan bakıldığında Arapça Muhammedyazılacak şekilde planlatarak, hisarı o mübarek ada benzetmeye çalışmış ve ruhuna işlediği Efendimizin yüce adını denizin kenarına da işlemiş ve hayatı boyunca milli-manevi değerlerini çok aziz tutmuştur.
Şimdi biz de aynı sorumluluk altında bulunuyoruz. Bir müminin hedefi Rabbimizin yüce adını ve İnsanlığın İftihar Tablosunun nurlu mesajlarını güneşin doğup battığı her yere ulaştırmaktır. Bu yönüyle himmetler, cehdler ve azimler âli tutulmalıdır. Çünkü Allah, öte âlemde muamele yaparken bu niyetimize göre bize muamele yapacaktır. Zira müminin niyeti amelinden daha hayırlıdır ve müminin niyetinin ufku çok geniş olmalıdır.