"Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

fütüvvet1

Active member
"Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

İşte bu kat’î hakikate binaen, binler feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı hiçbir şüphe, hattâ vesvese vermemek lâzımken, yüz yirmi bin ispat edici ehl-i ihtisas ve muhbir-i sâdıkın ve hadsiz ve nihayetsiz müsbit ve mütehassıs ehl-i hakikat ve ashab-ı tahkikin ittifak ettikleri erkân-ı imaniyede, aklı gözüne inmiş, kalbsiz, mâneviyattan uzaklaşmış, körleşmiş birkaç feylesofun inkârlarıyla şüpheye düşmenin ne kadar ahmaklık ve divanelik olduğunu kıyas ediniz.
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

Bir yerde bu mesele izah edildi ama ikna olunmadı..aceba kaçırdığımız bir manamı varki doyurucu olunmadı..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

İşte bu kat’î hakikate binaen, binler feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı hiçbir şüphe, hattâ vesvese vermemek lâzımken, yüz yirmi bin ispat edici ehl-i ihtisas ve muhbir-i sâdıkın ve hadsiz ve nihayetsiz müsbit ve mütehassıs ehl-i hakikat ve ashab-ı tahkikin ittifak ettikleri erkân-ı imaniyede, aklı gözüne inmiş, kalbsiz, mâneviyattan uzaklaşmış, körleşmiş birkaç feylesofun inkârlarıyla şüpheye düşmenin ne kadar ahmaklık ve divanelik olduğunu kıyas ediniz.


Anladığımızı paylaşalım inşallah.

Her mesleğin bir erbabı vardır biliyoruz. Mesela ekmek nasıl yapılır diye terziye sormak olmaz. Ekmeği pişirme işini en güzel yapan fırıncı ustasıdır. Terzi istediği kadar desin ki yok kardeşim ekmek öyle değil şöyle pişirilir, fırıncının sözü karşısında bir kıymeti yoktur. Çünkü fırıncı o işte ihtisas görmüştür terzide terzilikte. Yine fırıncınında terzilik hakkında söylediklerinin aynı şekilde kıymeti yoktur. Asıl söz hakkı terzilik mesleğinde terzinindir. Diğer meslekleri de buna kıyas edebiliriz.

İşte bu misal gibi filozofluk bir meslektir. Bir filozof hangi dalda ihtisas görmüşse o alanda söz hakkı vardır. Bunun yanında Allahınn varlığı ve birliği ve diğer iman rükünleri hakkında söz hakkı da, o yolun yolcularınındır. Yani peygamberlerin, alim ve evliyaların, müfessirlerin, müçtehidlerin, muhakkiklerin vs... Çünkü bu zikrettiklerimiz, ömürlerini sırf iman rükünleri üzerinde ihtisas görmekle geçirmişler. Ve davalarından hiç taviz vermemeleri, sadık kalmaları da davalarının ayrıca bir delilidir. İşte buna binaen en alim bir filozofun iman rükünlerinde "Bu böyle değildir." demeye hakkı yoktur. Onun sözüne itibar edilmez. Söz hakkı burda o konuda ihtisas görmüş kişilerindir. Bin tane filozofun yalanlaması, onlardan bir tane sadakatli olanının sözüne denk gelmez. Durum böyle iken, bir değil 124 bin peygamber (mucizleriyle) ve yüzyirmidört milyon alim ve evliya vs...(kerametleriyle ve müşahedatıyla) lerin doğru ve kati haberleri varken ve bunlar meşrebleri ve mezhepleri ve de meslekleri bile ayrı ayrı iken, imani meselelerde azami ittifak etmelerine rağmen; maddiyata inanan, maneviyatta gözü kör ve kalpsiz bir filozofun kendi ihtisas alanlarında olmayan, iman rükünleri hakkında (haşa) "Ben Allahı görmedim o zaman yoktur." gibi saçmalıklarına kapılarak, "acaba" diyen ve şüpheye düşen bir insanın ahmaklığı ne derecededir kıyas ediniz...deniyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

Başlığı herkes istifade edebilsin diye değiştim, hakkınızı helal ediniz...
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

Allah Razı olsun Hüseyni abiciğim ..
verdiğiniz cevap güzel..istifade ettim..

ama heralde aynı konuda kafa karışıklığı oldu..bende aynı şeye takldım..

....filozofluk bir meslektir....diyoruz

alim ve evliyaların, müfessirlerin, müçtehidlerin, muhakkiklerin mesleği ile filozofların mesleğinin karşılaştırılması sabık örnek ve geliştirilen mantıkça biraz zayıf gibi..

bu konu nasıldır sizce abiciğim..
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

....filozofluk bir meslektir....diyoruz..filozofların mesleği nedir..?

alim ve evliyaların, müfessirlerin, müçtehidlerin, muhakkiklerin mesleği nedir ?

bu iki meslek erbabının aynı konudaki ifadeleri meslekleri açısından ne ifade ediyor ?

filozofların mesleğinin karşılaştırılması sabık örnek ve geliştirilen mantıkça biraz zayıf gibi..

bu konu nasıldır sizce abiciğim..?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: Şu prağraf ve ihtiva ettiği meseleyi izah edebilirmisiniz..? Şualar yedinci Şua

Şöyle azim bir fark var. Birisi sözün içinde de işaret edildiği gibi maddi cihetle bakar. Aklı gözüne inmiş, gördüğünden fazlasına inanmaz, inansa da asıl yapmaya çalıştığı inkar etmektir. Hal böyle olunca da manevi şeyler maddi şeylerle tam açıklanamayacağından, onların bu itirazları, geçersizdir, hükümsüzdür. Çünkü karşısındaki alimler evliyalar gürühu manen terakki etmiştir. Manevi alanda ihtisas yapmıştır. Haliyle de söz hakkı onlarındır.
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Ben şöyle biliyorum:Feylesoflar materyalistlerden farklı bir düşünceye sahipler..yaratıcı hakkında düşünce sistemi kurmuşlar.. sanki maddeci değiller gibime geliyor..
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Risale-i Nurda iki tür felsefeden bahsediliyor. Birisi herşeyi maddede arayan felsefe, diğeri Kurana tabi olan felsefe. Üstad birincisine muhalif olduğunu beyan ediyor.
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Teyid edelim.

"Âlem-i insaniyette, zaman-ı Âdem'den şimdiye kadar iki cereyan-ı azîm, iki silsile-i efkâr, her tarafta ve her tabaka-i insaniyede dal budak salmış iki şecere-i azîme hükmünde;biri silsile-i nübüvvet ve diyanet, diğeri silsile-i felsefe ve hikmet, gelmiş gidiyor. Her ne vakit o iki silsile imtizaç ve ittihad etmişse, yani silsile-i felsefe silsile-i diyanete dehalet edip itaat ederek hizmet etmişse, âlem-i insaniyet parlak bir surette bir saadet, bir hayat-ı içtimaiye geçirmiştir. Ne vakit ayrı gitmişlerse, bütün hayır ve nur silsile-i nübüvvet ve diyanet etrafında toplanmış ve şerler ve dalâletler felsefe silsilesinin etrafına cem olmuştur” (Sözler)
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Yani darwin filozof mu..?
Risalede bahsedilen filozoflara bir kaç isim verebilirmiyiz..?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

FELSEFE : Madde ve hayatı başlangıç ve gaye bakımında inceleyen ilim.

Yani sebep sonuç ilişkileri içerisinde inceleyen bilime verilen isim. Verdiğiniz cümlede de zaten aklı gözüne inmiş derken kastedilen budur. Buna göre o kategoriye Darwininde girmesi mümkündür. Fakat Darwin haddini de aşmış olup felsefeden ziyade safsata yapmıştır. İnsandan maymuna nasıl bi yol buldu hala anlamış değilim :)
 

fütüvvet1

Active member
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Sanki burdaki tarif başka gibi..?

Felsefe veya düşünbilim, ‘bilgelik sevgisi’ ya da ‘hikmet arayışı’ anlamına gelmiştir. Başlangıçtaki bu özgün anlama göre, her türden bilimsel araştırmacıya "filozof" adı verilmiştir.
Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi konularla ilgili genel ve temel sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır.Felsefe "düşünce bilimi" olarak da bilinir.




Filozoflar genellikle varoluş veya varlık, ahlak veya iyilik, bilgi, gerçek ve güzellik konularıyla ilgilenmişlerdir. Felsefe tarihine göre birçok filozof dini inançlara veya bilime de eğilmiştir. Filozoflar genellikle bilimin dışında kalan bu kavramlarla ilgili kritik sorular sorarlar. Felsefe nedir sorusunun cevabının aranması da bir felsefi uğraştır. Filozoflar genellikle şu soruların cevaplarını ararlar:
  • Gerçek nedir? Bir ifadeyi nasıl veya niye doğru veya yanlış olarak tanımlarız? Nasıl karar veririz?
  • Bilgi mümkün müdür? Bildiğimizi nasıl biliriz? Doğru bilginin kökeni ve sınırları?
  • Ahlaken doğru veya yanlış hareketler (veya değerler, veya kurumlar) arasında bir fark var mıdır? Hangi hareketler doğrudur, hangileri yanlıştır? Değerler mutlak mı, izafi midir? Yani nasıl yaşamak gerekir? Ahlakın kaynağı nedir?
  • Gerçeklik nedir ve neler gerçek olarak nitelendirilebilir? Gerçek olan şeylerin doğası nedir? * Bazı şeyler algımızdan bağımsız olarak var olabilir mi? Zaman ve mekânın doğası nedir? Düşünme ve düşüncenin doğası nedir? Birey olmak ne demektir?
  • Güzel nedir? Güzel şeylerin farkı nedir? Sanat nedir? ("L.N. Tolstoy - Sanat Nedir?" adlı kitap)
  • Estetik izafi midir? Belirli sınırları var mıdır?
  • Din kavramının kökeni nedir? Tanrı insanların korkularından kaynaklanan bir varsayım mıdır? Tanrı var mıdır?
  • Varlık, zaman ve mekân arasında ne tür bir bağ vardır? Esasen bu kavramlar arasında herhangi bir bağ var mıdır?
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

"Din kavramının kökeni nedir? Tanrı insanların korkularından kaynaklanan bir varsayım mıdır? Tanrı var mıdır?"


Bizi ilgilendiren bu ve diğer iman rükünlerini araştıran felsefedir. Ve bunu sebep sonuç ilişkileriyel izaha kalkışan felsefedir ki bu yüzden aklı gözüne inmiş tabiri kullanılıyor...
 

Huseyni

Müdavim
Cevap: "Feylesofların muhalif fikirleri, böyle imanî meselelerde birtek muhbir-i sâdıka karşı..."

Sorularla Risale | Ana Sayfa

"Kâinat nazar-ı Kur’ânî ile bütün mevcudatı huruftur, mânâ-yı harfiyle başkasının mânâsını ifade ediyorlar. Yâni, esmâsını, sıfâtını bildiriyorlar. Ruhsuz felsefe ekseriya mânâ-yı ismiyle bakıyor, tabiat bataklığına saplanıyor." On Altıncı Lem'a

"Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Şöyle ki:"

"Hem felsefe-i sakîmenin şakirtleriyle Kur’ân-ı Hakîmin tilmizlerinin hamiyetkârlık ve fedakârlıklarını bununla muvazene edebilirsin. Şöyle ki: Felsefenin şakirdi, kendi nefsi için kardeşinden kaçar, onun aleyhinde dâvâ açar. Kur’ân’ın şakirdi ise, semâvat ve arzdaki umum salih ibâdı kendine kardeş telâkki ederek, gayet samimî bir surette onlara dua eder. 1 Ve saadetleriyle mes’ut oluyor. Ve ruhunda şedit bir alâkayı onlara karşı hisseder ki, duasında 2اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ لِلْمُؤْمِنيِنَ وَالْمُؤْمِنَاتِ der. Hem en büyük şey olan Arş ve şemsi musahhar birer memur ve kendi gibi bir abd, bir mahlûk telâkki eder." On Yedinci Lem'a
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst