Konuya cevap cer

Dünyada  unutulmaması gereken bir şey var. Her şeyi unutsan da onu  unutmasan  korku yok. Fakat her şeyi yerine getirsen, hatırlasan,  unutmasan da onu  unutsan hiçbir şey yapmamış olursun. Hani bir padişah  seni belli bir iş  için bir köye yollasa, sen de gitsen de o işten başka  yüzlerce iş  başarsan, hangi iş için gittiysen onu yapmadın, başarmadın  ya, hiçbir iş  başarmamış sayılırsın. Şu halde insan dünyaya bir tek iş  için  gelmiştir, maksat odur. Onu başarmadı mı, hiçbir iş başarmamış  demektir.


“Şüphesiz  biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif  ettik de onlar onu  yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan  yüklendi. Çünkü o çok  zalimdir, çok cahildir.”  (Ahzab/72)


O  emaneti göklere arzettik,  kabul edemedi. Bir bak da gör, göklerden aklı  şaşırtan ne işler meydana  gelmede. Taşları lâl, yakut yapıyor; dağları  altın, gümüş madeni haline  getiriyor. Bitkileri, yeryüzünü coşturuyor,  diriltiyor, ölümsüz cennete  döndürüyor. Yeryüzü de tohumları  benimsiyor, meyveler veriyor, ayıpları  örtüyor, anlatılmasına imkân  bulunmayan yüz binlerce şaşılacak işler  başarıyor, şaşılacak şeyler  meydana getiriyor. Dağlar da çeşit çeşit  madenler veriyor. Bütün  bunları yapıyorlar, yapıyorlar amma onlardan o  bir tek iş meydana  gelmiyor da o tek işi insan görüyor, başarıyor, "And  olsun ki  Âdemoğullarını ululadık" dedi, "Göğü, yeri aluladık" demedi. Şu  halde  insanın elinden bir iş geliyor ki ne göklerin elinden geliyor o  iş, ne  yerlerin, ne dağların. O işi de gördü mü, onda ne zalimlik  kalıyor, ne  bilgisizlik. Amma sen, o işi görmüyorsam bunca iş görüyorum  ya dersin;  dersin amma seni öbür işler için yaratmadılar ki. 



Bu, şuna  benzer:  Padişahların hazinelerinde bulunabilen, değer biçilmez bir çelik  Hint  kılıcını tutmuşsun da kokmuş öküz etine satır olarak kullanıyor,  sonra  da boşu boşuna bırakmadım ya, böylesine bir işe kullanıyorum onu   diyorsun. Yahut da zerresiyle yüzlerce tencere alınabilen bir altın   tencereyi getirmişsin, içinde şalgam pişiriyorsun. Yahut da   mücevherlerle bezenmiş bir bıçağı kırık bir kabağa mıh yapmışsın da   diyorsun ki; İş görüyorum; kabağı ona asıyorum, şu bıçağı öylece   bırakmıyorum ya. Acınacak, gülünecek işler değil de nedir bunlar? O   kabak, bir pul değerindeki bir tahta yahut demir çiviye de asılabilirken   yüz dinarlık bıçağı bu işe kullanmak, akıl işi midir ki?


Yüce   Mevlâ sana pek büyük bir değer vermiştir. Buyurdu ki: "Gerçekten de   Allah, cennet karşılığı olarak inananların canlarını, mallarını satın   almıştır." (Tevbe/111)


Değer bakımından iki dünyadan da artıksın;

Fakat neyleyeyim ki değerini sen bilmiyorsun


Kendini   ucuz satma; çünkü değerin pek fazla senin. Yüce Allah buyuruyor ki:   Sizi de, soluklarınızı da, vakitlerinizi de, mallarınızı da, zamanınızı   da satın aldım ben; bana harcarsanız, bana verirseniz karşılığı ölümsüz   cennettir; değerin budur işte bence. Fakat sen, tutar da kendini   cehenneme satarsan kendine zulmetmiş olursun. Hani o yüz dinarlık bıçağı   duvara saplayıp ona bir kabak yahut bir testi asan kişi gibi.”   “Yazıktır denize varıp da bir parçacık su içmeyi yahut bir testi su   almayı yeter bulmak. Denizden inciler, mücevherler, kuvvet veren yüz   binlerce şeyler elde ederlerken denizden su alıp götürmenin ne değeri   vardır ki? Aklı olanlar bununla övünür mü hiç, ne yapmıştır ki bu işi   yapan? 



Hatta dünya, bir köpüğüdür bu denizin; denizse erenlerin   bilgileridir. İnci de nerede? Bu dünya, çerçöple dolu bir köpüktür amma o   dalgaların çıkıp batması, yürüyüp dönmesi, denizin coşup kabarması,   köpürüp kükremesi yüzünden o köpük, bir güzellik elde eder. “Kadınlar,   oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi   nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya   hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın   katındadır.” (Âl-i İmrân/14) Süslü gösterildi, buyurdu ya, demek ki o   güzel değildir. "Güzellik, eğretidir onda, başka bir yerdendir. O, altın   suyuna batırılmış, yaldızlanmış kalp paradır; yâni bir köprücükten   ibaret olan şu dünya kalptır, kadri, değeri yoktur; fakat biz onu   altınla kaplamışız; çünkü "insanlar için bezenmiştir, süslenmiştir."



Hz.Pîr Mevlana Celaleddin..



[SES]http://www.divshare.com/flash/audio_embed?data=YTo2OntzOjU6ImFwaUlkIjtpOjQ7czo2OiJmaWxlSWQiO2k6MTU5MTAzMjI7czo0OiJjb2RlIjtzOjEyOiIxNTkxMDMyMi1hNWEiO3M6NjoidXNlcklkIjtpOjIzNjQ5MDM7czoxMjoiZXh0ZXJuYWxDYWxsIjtpOjE7czo0OiJ0aW1lIjtpOjEzMTgzNjExNTU7fQ[/SES]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst