Daha ortaokul sıralarındayken arkadaşlarımdan bazıları delikanlı olduklarını ispat için sigara içmeye başladılar. Askerî okulu bitirdim, memleketime gittim. Arkadaşlarım, mezuniyetimi kutlamak için bir bağda sofra kurmuşlar, beni de davet ettiler. Gittim...
Çay bardaklarına rakı doldurmuşlar. Peynir ekmek gibi yiyecekler de var. "Ben içmem" dedim. Onlardan biri tepeme dikildi, "içmezsen eğer, bu şişeyi başından aşağıya boşaltacağım!" dedi. "Boşalt" dedim. Israrlar, tehditler birbirini takip etti. "Biz seni arkadaşımız biliyoruz. Mezuniyetini tebrik için böyle hazırlık yaptık. Sen şimdi hepimizi mahcup ettin, olmaz böyle şey!" dediler. Özür dileyerek yanlarından ayrıldım.
"Yarın ben iyi insan olacağım diyen, bugün kötü adamdır." Niye bugün değil de yarın? "Yarın iyi olacağım" diyoruz; bu emri veren benim! Hayatımızı Kur'an ölçüsünde yaşamaya bugünden başlayacağız.
Organlarımız bizi Kur'an caddesine çekiyor. Allah okuyan göz vermiş, okunacak kitabı da göndermiş. Allah kulak vermiş, dinlenecek alimleri de göndermiş. Eğer bu organlarımızın isteklerini yerine getirmezsek, can sıkıntısı başlar. O sıkıntıdan kurtulmanın çaresi, ya kitap okumak, ya bir alimi dinlemek, yani ibadet etmektir. Diyorlar ki, "İbadet ediyoruz amma can sıkıntısı devam ediyor. İbadetten lezzet alamıyoruz." Bunun sebebi, ibadet ederken hayallerde gezinmek, ibadetin şuurunda olmamaktır.
İsterseniz Asr-ı Saadet'e gidelim. Sahabenin az olduğu devirleri düşünelim. Her tarafı müşrikler doldurmuşken, bir avuç sahabenin durumunu hayal edelim. Bunlardan biri diyebilir ki: "Ben bir insanım. Benim cürmüm ne ki hükmüm ne olsun? Koskoca dünyada İslamiyet'i yayma davasını nasıl güdebilirim?" Ama böyle dememişler. Onlar, "mademki ben Müslüman'ım, öyleyse İslamiyet'i öğrenmeliyim ve yaşamalıyım" diyerek, tek başlarına da kalsalar, İslamiyet'i öğrenmek ve anlamak gayesiyle yaşamışlar. Allah'ın rızasını bunda aramışlar, bu gaye onların hayatını doldurmuş. Her genç ben ne olacağım demelidir. Ve bir hedef tayin etmelidir. Futbol oyununda gol kelimesinin manası, hedeftir. Yani o oyunda hedef olduğu için oyuncular koşuyor. Hedef olmasa hiçbiri koşmaz. İşte insanın da hayatında hedefler olmalıdır. Mesela gençlik yıllarımda 'ben sefil perişan olmayacağım' diye kendi kendime konuşurdum. Bu sebeple gençler kahveye giderken ben derse gittim. Amacım oraya gidenlerden farklı olmaktı. Kendi kendime İngilizce, Osmanlıca öğrendim. Kitaplar okudum, kitapları anlamaya çalıştım. Çünkü benim bir hedefim vardı. Gençlere tavsiyem, gelecekteki hayatlarını daha iyi şartlarda yaşamak istiyorlarsa bugünden hazırlansınlar. Önce eğitim veya sanat üzerinde durmalı ki ekonomik bir sıkıntı yaşamasın. Ayrıca ilim ve irfan için eğitim almalı... Bugünün gençleri alimlerin dizinin dibinde oturacak, başka türlü olmaz...
Hekimoğlu İSMAİL ZAMAN
Çay bardaklarına rakı doldurmuşlar. Peynir ekmek gibi yiyecekler de var. "Ben içmem" dedim. Onlardan biri tepeme dikildi, "içmezsen eğer, bu şişeyi başından aşağıya boşaltacağım!" dedi. "Boşalt" dedim. Israrlar, tehditler birbirini takip etti. "Biz seni arkadaşımız biliyoruz. Mezuniyetini tebrik için böyle hazırlık yaptık. Sen şimdi hepimizi mahcup ettin, olmaz böyle şey!" dediler. Özür dileyerek yanlarından ayrıldım.
"Yarın ben iyi insan olacağım diyen, bugün kötü adamdır." Niye bugün değil de yarın? "Yarın iyi olacağım" diyoruz; bu emri veren benim! Hayatımızı Kur'an ölçüsünde yaşamaya bugünden başlayacağız.
Organlarımız bizi Kur'an caddesine çekiyor. Allah okuyan göz vermiş, okunacak kitabı da göndermiş. Allah kulak vermiş, dinlenecek alimleri de göndermiş. Eğer bu organlarımızın isteklerini yerine getirmezsek, can sıkıntısı başlar. O sıkıntıdan kurtulmanın çaresi, ya kitap okumak, ya bir alimi dinlemek, yani ibadet etmektir. Diyorlar ki, "İbadet ediyoruz amma can sıkıntısı devam ediyor. İbadetten lezzet alamıyoruz." Bunun sebebi, ibadet ederken hayallerde gezinmek, ibadetin şuurunda olmamaktır.
İsterseniz Asr-ı Saadet'e gidelim. Sahabenin az olduğu devirleri düşünelim. Her tarafı müşrikler doldurmuşken, bir avuç sahabenin durumunu hayal edelim. Bunlardan biri diyebilir ki: "Ben bir insanım. Benim cürmüm ne ki hükmüm ne olsun? Koskoca dünyada İslamiyet'i yayma davasını nasıl güdebilirim?" Ama böyle dememişler. Onlar, "mademki ben Müslüman'ım, öyleyse İslamiyet'i öğrenmeliyim ve yaşamalıyım" diyerek, tek başlarına da kalsalar, İslamiyet'i öğrenmek ve anlamak gayesiyle yaşamışlar. Allah'ın rızasını bunda aramışlar, bu gaye onların hayatını doldurmuş. Her genç ben ne olacağım demelidir. Ve bir hedef tayin etmelidir. Futbol oyununda gol kelimesinin manası, hedeftir. Yani o oyunda hedef olduğu için oyuncular koşuyor. Hedef olmasa hiçbiri koşmaz. İşte insanın da hayatında hedefler olmalıdır. Mesela gençlik yıllarımda 'ben sefil perişan olmayacağım' diye kendi kendime konuşurdum. Bu sebeple gençler kahveye giderken ben derse gittim. Amacım oraya gidenlerden farklı olmaktı. Kendi kendime İngilizce, Osmanlıca öğrendim. Kitaplar okudum, kitapları anlamaya çalıştım. Çünkü benim bir hedefim vardı. Gençlere tavsiyem, gelecekteki hayatlarını daha iyi şartlarda yaşamak istiyorlarsa bugünden hazırlansınlar. Önce eğitim veya sanat üzerinde durmalı ki ekonomik bir sıkıntı yaşamasın. Ayrıca ilim ve irfan için eğitim almalı... Bugünün gençleri alimlerin dizinin dibinde oturacak, başka türlü olmaz...
Hekimoğlu İSMAİL ZAMAN