müdavim
Üye Sorumlusu
[h=1]Gerçek dost nasıl olur, gerçek hayat nasıl yaşanırmış?..[/h]
Ahmed Şahin
Şam’ın büyük alim ve velisi Bilal’in babası Saad, sahabedendi.
Efendimiz (sas) Hazretleri, baba Saad’ın Medine’de başını okşayarak dua etmişti. Bu duadan sonra Saad’ın oğlu Bilal’in Şam’daki manevî hayatı kısa zamanda inkişaf etmiş, ‘Şam’ın Hasan Basri’si’ diye söylenir hale gelmişti.. Şam’daki evini öğrenci yurdu haline getiren Hazret-i Bilal’in bir dost tarifi vardır. İşte bu dost tarifine bir bakalım isterseniz. Gerçek dost nasıl olurmuş bir görelim. Çünkü gerçek dosta ihtiyacımız var gerçekten de. Yetiştirdiği öğrencilerine gerçek dostu şöyle tarif ediyordu Şam’ın büyük velisi:
-Her karşılaştığında senin avucuna bir altın koyan değildir gerçek dost. Her karşılaştığında senin dindarlığını bir kat daha artıran kimsedir gerçek dost!.. Bu tarifin açıklamasını da şöyle yapıyor:
-Çünkü diyor; dünyada avucuna konan bir altın, ahirette geçer akçe değildir. Ama gerçek dostunun sana kazandırdığı dindarlık, ahirette geçer akçedir. Orada seni altınların değil dindarlığın kurtarır. Öyle ise, dindarlığınızı kuvvetlendiren gerçek dostlar yetiştirin, faydaları ahirete kadar uzanan gerçek dostlar kazanın, sonra da kazandığınız böyle gerçek dostlara ömür boyu sahip çıkın, kaybetmemeye bakın!..
Ne dersiniz, bizim de her görüştüğümüzde dindarlığımızı bir kat daha kuvvetlendiren gerçek dostlara ihtiyacımız var mı? Bu konuyu bir düşünsek mi?
****
Şimdi bir de hicri 200’de yine Şam’da vefat ettikten sonra da tasarrufu devam eden yedi büyük veliden biri olan Maruf-u Kerhi’ye bakalım. Hayatımızı değerlendirme konusunda neler anlatıyor bir de onu dinleyelim. Ariflerin kutbu Maruf-u Kerhi diyor ki:
1- Hayatımızı İslam’a hizmet ederek yaşamaya öylesine adamalıyız ki, bu sırada dünyamızı kaybetsek de üzülmemeli, kazansak da sevinmemeliyiz. Bu hayatın hedefi, dünyayı değil ahireti kazanmaktır! Ahiretini kazanan hiçbir şeyini kaybetmemiş demektir. Kaybeden ise hiçbir şey kazanmamış sayılmaktadır!..
2- İslam’a sadece sözle değil, halle yaşayarak da hizmet edileceğine dikkat çeken Maruf Hazretleri, bu konudaki ikazını da şöyle yapar:
-Bir kul niyetini düzeltir de ihlaslı yaşamaya yönelirse, Allah ona davranışıyla örnek olma kapısını açar, dilinden önce hali konuşur! Zaten insanı kurtaran da ‘sadece diliyle iddia ettiği değil; haliyle de ifade ettiğidir!’ Bu sebeple yaşayarak örnek olma hizmetinin önceliği hiç unutulmamalıdır!.
3- Maruf-u Kerhi, hizmet hayatı boyunca maruz kaldığı sıkıntıları tevekkül ve teslimiyetiyle yendiğini anlatırken de şu tavsiyede bulunur:
- Hayatınızda Allah’a öylesine tevekkül edin ki, bütün sıkıntılarınızda dayanak ve desteğiniz yalnız Allah olsun. Kullar bundan sonra sizin desteğinize koşar.
4- Çok mütevazı yaşayan Maruf Hazretleri bir gün yol kenarına oturmuş elindeki ekmeğini yerken karşısına dikilen bir aç köpeğin gözlerini kendisine diktiğini görünce ekmeği tek başına yemekten utanır da, bir ucundan kendisi ısırır, öteki ucunu da gözünü dikmiş bekleyen aç köpeğe uzatır, birlikte yemeye başlarlar. Bu sırada uzaktan yaklaşan bir adam:
-Utanmıyor musun elindeki ekmeği köpekle birlikte yemeye, der.
-Utanmaz olur muyum der, utandığımdan dolayı tek başıma yiyemedim de onunla birlikte yemeye başladım. Şöyle sorar:
-Sen olsan utanmaz mıydın aç bir köpek karşısında iştiha ile karnını doyururken onun açlığına ilgisiz kalmaktan?
5- Hayatını İslam’a hizmete adadığından dolayı dünya malı adına hiçbir şeye sahip olmayan büyük veli, meşhur talebesi Seriyyü’s-Sakati’ye son anda vasiyetini şöyle yapar:
- Vefatım kesinleşince hemen gömleğimi çıkarıp bir yoksula verin, dünyaya nasıl geldi isem ahirete de öyle gitmek istiyorum, hesabını vermek zorunda kalacağım bir gömleğim dahi olmasın üzerimde!.
- Ne dersiniz, düşünmeye değer mi bu örnekler?
Ahmed Şahin
Şam’ın büyük alim ve velisi Bilal’in babası Saad, sahabedendi.
Efendimiz (sas) Hazretleri, baba Saad’ın Medine’de başını okşayarak dua etmişti. Bu duadan sonra Saad’ın oğlu Bilal’in Şam’daki manevî hayatı kısa zamanda inkişaf etmiş, ‘Şam’ın Hasan Basri’si’ diye söylenir hale gelmişti.. Şam’daki evini öğrenci yurdu haline getiren Hazret-i Bilal’in bir dost tarifi vardır. İşte bu dost tarifine bir bakalım isterseniz. Gerçek dost nasıl olurmuş bir görelim. Çünkü gerçek dosta ihtiyacımız var gerçekten de. Yetiştirdiği öğrencilerine gerçek dostu şöyle tarif ediyordu Şam’ın büyük velisi:
-Her karşılaştığında senin avucuna bir altın koyan değildir gerçek dost. Her karşılaştığında senin dindarlığını bir kat daha artıran kimsedir gerçek dost!.. Bu tarifin açıklamasını da şöyle yapıyor:
-Çünkü diyor; dünyada avucuna konan bir altın, ahirette geçer akçe değildir. Ama gerçek dostunun sana kazandırdığı dindarlık, ahirette geçer akçedir. Orada seni altınların değil dindarlığın kurtarır. Öyle ise, dindarlığınızı kuvvetlendiren gerçek dostlar yetiştirin, faydaları ahirete kadar uzanan gerçek dostlar kazanın, sonra da kazandığınız böyle gerçek dostlara ömür boyu sahip çıkın, kaybetmemeye bakın!..
Ne dersiniz, bizim de her görüştüğümüzde dindarlığımızı bir kat daha kuvvetlendiren gerçek dostlara ihtiyacımız var mı? Bu konuyu bir düşünsek mi?
****
Şimdi bir de hicri 200’de yine Şam’da vefat ettikten sonra da tasarrufu devam eden yedi büyük veliden biri olan Maruf-u Kerhi’ye bakalım. Hayatımızı değerlendirme konusunda neler anlatıyor bir de onu dinleyelim. Ariflerin kutbu Maruf-u Kerhi diyor ki:
1- Hayatımızı İslam’a hizmet ederek yaşamaya öylesine adamalıyız ki, bu sırada dünyamızı kaybetsek de üzülmemeli, kazansak da sevinmemeliyiz. Bu hayatın hedefi, dünyayı değil ahireti kazanmaktır! Ahiretini kazanan hiçbir şeyini kaybetmemiş demektir. Kaybeden ise hiçbir şey kazanmamış sayılmaktadır!..
2- İslam’a sadece sözle değil, halle yaşayarak da hizmet edileceğine dikkat çeken Maruf Hazretleri, bu konudaki ikazını da şöyle yapar:
-Bir kul niyetini düzeltir de ihlaslı yaşamaya yönelirse, Allah ona davranışıyla örnek olma kapısını açar, dilinden önce hali konuşur! Zaten insanı kurtaran da ‘sadece diliyle iddia ettiği değil; haliyle de ifade ettiğidir!’ Bu sebeple yaşayarak örnek olma hizmetinin önceliği hiç unutulmamalıdır!.
3- Maruf-u Kerhi, hizmet hayatı boyunca maruz kaldığı sıkıntıları tevekkül ve teslimiyetiyle yendiğini anlatırken de şu tavsiyede bulunur:
- Hayatınızda Allah’a öylesine tevekkül edin ki, bütün sıkıntılarınızda dayanak ve desteğiniz yalnız Allah olsun. Kullar bundan sonra sizin desteğinize koşar.
4- Çok mütevazı yaşayan Maruf Hazretleri bir gün yol kenarına oturmuş elindeki ekmeğini yerken karşısına dikilen bir aç köpeğin gözlerini kendisine diktiğini görünce ekmeği tek başına yemekten utanır da, bir ucundan kendisi ısırır, öteki ucunu da gözünü dikmiş bekleyen aç köpeğe uzatır, birlikte yemeye başlarlar. Bu sırada uzaktan yaklaşan bir adam:
-Utanmıyor musun elindeki ekmeği köpekle birlikte yemeye, der.
-Utanmaz olur muyum der, utandığımdan dolayı tek başıma yiyemedim de onunla birlikte yemeye başladım. Şöyle sorar:
-Sen olsan utanmaz mıydın aç bir köpek karşısında iştiha ile karnını doyururken onun açlığına ilgisiz kalmaktan?
5- Hayatını İslam’a hizmete adadığından dolayı dünya malı adına hiçbir şeye sahip olmayan büyük veli, meşhur talebesi Seriyyü’s-Sakati’ye son anda vasiyetini şöyle yapar:
- Vefatım kesinleşince hemen gömleğimi çıkarıp bir yoksula verin, dünyaya nasıl geldi isem ahirete de öyle gitmek istiyorum, hesabını vermek zorunda kalacağım bir gömleğim dahi olmasın üzerimde!.
- Ne dersiniz, düşünmeye değer mi bu örnekler?