Konuya cevap cer

Giriş - Sayfa 42


çok kuvvetli ve kesretli düşmanlara karşı az, fakir ve zayıf olan Risale-i Nur talebelerine kuvve-i mâneviyye, gaybî imdat, teşci, sebat ve metanet vermek için, Risale-i Nur hakkındaki ikram-ı İlâhî ve hizmetin makbuliyetine ait inayet-i Rabbaniyeyi zikretmiş; insafsız hücum ve asılsız iftiralara karşı mecburiyetle müdafaaya geçilmiştir.


Hem Tarihçe-i Hayat’ta geçen bir mektubunda, Bediüzzaman:


“Ben itiraf ediyorum ki, böyle makbul bir eserin mazharı olmaya hiçbir vecihle liyakatim yoktur. Fakat çok ehemmiyetsiz bir çekirdekten koca dağ gibi bir ağacı halketmek kudret-i İlâhiyenin şe’nindendir ve âdetidir ve azametine delildir. Ben kasemle temin ederim ki, Risale-i Nur’u senâdan maksadım, Kur’ân’ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini teyid ve ispat ve neşirdir. Hâlık-ı Rahîmime yüz binler şükür olsun ki, beni kendime beğendirmemiş, nefsimin ayıplarını ve kusurlarını bana göstermiş ve onefs-i emmâreyi başkalara beğendirmek arzusu kalmamış. Kabir kapısında bekleyen bir adamın arkasındaki fâni dünyaya riyakârane bakması, acınacak bir hamakattir ve dehşet verici bir hasarettir. İşte bu hâlet-i ruhiye ile, yalnız hakaik-i imaniyenin tercümanı olan Risale-i Nur’un, Kur’ân’ın malı olarak meziyetlerini izhar ediyorum. Sözlerdeki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur’ân’ındır ve Kur’ân’dan tereşşuh etmiştir. Madem ben faniyim, gideceğim; elbette bâki olacak birşey ve bir eser benimle bağlanmamak gerektir ve bağlanmamalı. Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri kuru çubuğunda aranılmaz. İşte ben de öyle kuru çubuk hükmündeyim.”


Evet, Said Nursî, Risale-i Nur’la dinsizliğe ve İslâmiyet aleyhindeki cereyanlara karşı giriştiği Kur’ân ve iman hizmetinde çok yardımcılara, hükûmet ve milletçe teşvik ve müzaherete muhtaç iken, bilâkis çeşitli iftira, tezvir ve ittihamlarla hapse sürülmek, eserlerini imha etmek, halkı kendinden soğutmak için



Hâlık-ı Rahîm: herbir varlıkta merhamet ve şefkati tecelli eden ve her şeyi yoktan yaratan Allahazamet: büyüklük, yücelik
bilâkis: aksine, tersinebâki: devamlı, kalıcı, ölümsüz
cereyan: hareket, akımehemmiyetsiz: önemsiz
fâni: ölümlü, gelip geçicigaybî: bilinmeyen, gayb âlemine ait
hakaik: gerçekler, doğrularhakaik-i imaniye: iman hakikatleri, esasları
hakikat: gerçek, doğruhalk etmek: yaratmak
hamakat: ahmaklıkhasaret: zarar, ziyan
hâlet-i ruhiye: ruh halihâsiyet: özellik
hükûmet: yönetim, idare, devletin icra mekanizmasıikrâm-ı İlâhî: Allah’ın lütfü, ikramı ve ihsanı
imdat: yardımimha: yok etme
inâyet-i Rabbâniye: Allah’ın inâyeti, yardımıittiham: suçlama
izhar etme: açığa çıkarma, göstermekasem: yemin
kemâlât: mükemmel ve üstün özelliklerkesretli: çok
kudret-i İlâhiye: Allah’ın güç ve iktidarıkuvve-i mâneviyye: manevi kuvvet, moral gücü
liyakat: lâyık olmamakbul: Allah tarafından kabul edilmiş, kabule mazhar olmuş
makbuliyet: Allah tarafından kabul edilmesimazharı olma: ayna gibi yansıtma
mecburiyet: zorunlulukmetanet: sağlamlık, kararlılık
meziyet: üstün özellikmüdafaa: savunma
müzaheret: koruma, yardımnefs: kişinin kendisi
nefs-i emmâre: insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duyguneşir: yayma
riyakârane: gösterişli bir şekilderükün: esas, şart
sebat: kararlılık, sabit olmasenâ: övme, methetme
tarihçe-i hayat: hayat hikayesi, biyografitemin: sağlama
tercüman: tercüme edentereşşuh etme: sızma
teyid: destekleme, kuvvetlendirmetezvir: iftira, yalan-dolan, sahtecilik
teşcî: cesaretlendirmevecih: yön
şe’n: gerek, özellikşükür: nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst