Hitler ve Stalin
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin değil mi diye sorar. Barmen "Evet, onlar" der.
Sonra adam onlara dogru yürür ve sorar:
"Selam, ne yapıyorsunuz?"
Hitler cevaplar:
"3. Dünya savaşını planlıyoruz."
Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"
Hitler: "Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der.
Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!"
Hitler Stalin'e döner ve der ki:
"Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim
Şapkası gelsin kendisi kalsın
Atatürk Kastamonu’da başına geçirdiği şapkayı bütün Türkiye’de yaygınlaştırmak için trene binip Ankara’ya hareket ettiğinde bu niyetinden kimsenin haberi yoktu. Ancak Vakit Gazetesi’nde çalışan Mecdi Bey müstesna... O gazeteci olduğu için haberi duymuş ve binbir zahmetle bulduğu bir şapkayı kafasına geçirerek istasyonun yolunu tutmuştu.
Mecdi Bey eski meclis binasının önünden geçerken, meclis binasının balkonunda oturan Kel Ali (Çetinkaya) kendisini gördü. Ve onun kim olduğunu sorduktan sonra, yakalatıp huzuruna çıkarttı. Mecdi Bey korkudan bir şey söyleyemiyordu. Kel Ali:
- Bu gâvur şapkasını giymekten utanmıyor musun? diye bağırıp çağırdıktan sonra, kendisinin zindana atılmasını emretti.
Daha sonra Atatürk’ün Kastamonu’daki konuşması Ali Çetinkaya’ya ulaştı. Şapka bulabilen herkes onu istasyonda karşılayacaktı. Çetinkaya, mosmor olmuş bir vaziyette kel kafasına geçirecek bir şapka arayıp dururken, aklına birden zindana attırdığı Mecdi Bey geldi. Gözleri parlıyordu.
- Bana Mecdi’nin şapkasını getirin, dedi. Ama kendisi içeride kalsın.
Ve Kel Ali, Mustafa Kemal’i ilk defa bu ŞAPKA ile karşılar!..
( Tercüman Gazetesi, 10 Mayıs 1989)
kaplumbağalar....
Hikaye bu ya, bir zaman gelmiş ve kaplumbağalar ülkesinde su tükenmiş. napıcaz ne edicez diye düşünmeye başlamışlar. aralarından en yaşlı ve bilge olanı "şu dağı görüyor musunuz?? onun arka tarafında büyük bir göl var. "demiş. ee koca dağı hepsi birden aşamazlar..arada yaşlı olanlar var. bunun üzerine oraya gidip su getirmeleri için en genç 2 kaplumbağa seçilmiş. genç kaplumbağalar 25 yıl sora göle ulaşmışlar. (ohaa demeyin..ancak çıkmışlar dağı. hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar.) ve o anda farketmişler. suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unutmuşlar. kaplumbağalardan biri;
-ee napıcaz şimdii?? birimizin gidip kap alması lazım. diğerimizde burda bekleyelim ki kimse gelip içmesin sudan!! en iyisi sen git!
-olmazzz... ben gidicem sen ya suyu içersen. o zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz susuzluktan!
-yok valla bak yemin ederim ağzımı sürmiycem. sen git al gel kabı bekliycem. söz veriyorum!
bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış. orda kalanda beklemeye başlamış. aradan 30 yıl geçmiş. 50 yıl. 60 yıl... sonunda bekleyen kaplumbağa bu böyle olmıycak demiş... galiba gelmiycek bu. köydekiler de öldü heralde susuzluktan... en iyisi ben biraz su içeyim de bari ben hayatta kalayım... kaplumbağaların soyu devam etsin. tam eğmiş kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş...
-bak böyle yaparsan gitmem amaaa!!!!!!!!!!
ÖLECEKMİŞSİNAdam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve:
- "Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız" der.
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve işe mutlu gitmesini sağlayın.
2- Öğleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesini yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince dinlenmesini sağlayın.
- "Eğer bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kacanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak" der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar:
- Ne dedi doktor sana?
Kadın cevaplar:
"ÖLECEKMİŞSİN!"
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin değil mi diye sorar. Barmen "Evet, onlar" der.
Sonra adam onlara dogru yürür ve sorar:
"Selam, ne yapıyorsunuz?"
Hitler cevaplar:
"3. Dünya savaşını planlıyoruz."
Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"
Hitler: "Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der.
Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!"
Hitler Stalin'e döner ve der ki:
"Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim
Şapkası gelsin kendisi kalsın
Atatürk Kastamonu’da başına geçirdiği şapkayı bütün Türkiye’de yaygınlaştırmak için trene binip Ankara’ya hareket ettiğinde bu niyetinden kimsenin haberi yoktu. Ancak Vakit Gazetesi’nde çalışan Mecdi Bey müstesna... O gazeteci olduğu için haberi duymuş ve binbir zahmetle bulduğu bir şapkayı kafasına geçirerek istasyonun yolunu tutmuştu.
Mecdi Bey eski meclis binasının önünden geçerken, meclis binasının balkonunda oturan Kel Ali (Çetinkaya) kendisini gördü. Ve onun kim olduğunu sorduktan sonra, yakalatıp huzuruna çıkarttı. Mecdi Bey korkudan bir şey söyleyemiyordu. Kel Ali:
- Bu gâvur şapkasını giymekten utanmıyor musun? diye bağırıp çağırdıktan sonra, kendisinin zindana atılmasını emretti.
Daha sonra Atatürk’ün Kastamonu’daki konuşması Ali Çetinkaya’ya ulaştı. Şapka bulabilen herkes onu istasyonda karşılayacaktı. Çetinkaya, mosmor olmuş bir vaziyette kel kafasına geçirecek bir şapka arayıp dururken, aklına birden zindana attırdığı Mecdi Bey geldi. Gözleri parlıyordu.
- Bana Mecdi’nin şapkasını getirin, dedi. Ama kendisi içeride kalsın.
Ve Kel Ali, Mustafa Kemal’i ilk defa bu ŞAPKA ile karşılar!..
( Tercüman Gazetesi, 10 Mayıs 1989)
kaplumbağalar....
Hikaye bu ya, bir zaman gelmiş ve kaplumbağalar ülkesinde su tükenmiş. napıcaz ne edicez diye düşünmeye başlamışlar. aralarından en yaşlı ve bilge olanı "şu dağı görüyor musunuz?? onun arka tarafında büyük bir göl var. "demiş. ee koca dağı hepsi birden aşamazlar..arada yaşlı olanlar var. bunun üzerine oraya gidip su getirmeleri için en genç 2 kaplumbağa seçilmiş. genç kaplumbağalar 25 yıl sora göle ulaşmışlar. (ohaa demeyin..ancak çıkmışlar dağı. hem nasıl olsa uzun yıllar yaşıyorlar.) ve o anda farketmişler. suyu alıp götürmek için yanlarına kap almayı unutmuşlar. kaplumbağalardan biri;
-ee napıcaz şimdii?? birimizin gidip kap alması lazım. diğerimizde burda bekleyelim ki kimse gelip içmesin sudan!! en iyisi sen git!
-olmazzz... ben gidicem sen ya suyu içersen. o zaman köy susuz kalır ve hepimiz ölürüz susuzluktan!
-yok valla bak yemin ederim ağzımı sürmiycem. sen git al gel kabı bekliycem. söz veriyorum!
bunun üzerine diğer kaplumbağa yola çıkmış. orda kalanda beklemeye başlamış. aradan 30 yıl geçmiş. 50 yıl. 60 yıl... sonunda bekleyen kaplumbağa bu böyle olmıycak demiş... galiba gelmiycek bu. köydekiler de öldü heralde susuzluktan... en iyisi ben biraz su içeyim de bari ben hayatta kalayım... kaplumbağaların soyu devam etsin. tam eğmiş kafasını göle doğru bir yudum alacakken çalıların arkasından bir ses duyulmuş...
-bak böyle yaparsan gitmem amaaa!!!!!!!!!!
ÖLECEKMİŞSİNAdam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve:
- "Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız" der.
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve işe mutlu gitmesini sağlayın.
2- Öğleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesini yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince dinlenmesini sağlayın.
- "Eğer bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kacanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak" der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar:
- Ne dedi doktor sana?
Kadın cevaplar:
"ÖLECEKMİŞSİN!"