Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Günâhkârlıktan evliyâlığa
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 347517" data-attributes="member: 1004566"><p><span style="font-family: 'Verdana'">.<span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Hindistan evliyâsının büyüklerinden <strong>Kayyûm-i Zaman</strong> Muhammed Sibgatullah(rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında, Hüsrev Bek isminde hırsızlık ve dolandırıcılıkta meşhûr biri vardı. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bu, güçlü kuvvetli olup, çok cesur ve yiğitti. Hırsızlık ve yankesicilikte zamânın meşhûru idi. Bulunduğu yerin civârındaki köylerde eziyet ve cefâsından kurtulmuş tek bir ev yoktu. Belâ kesilmediği ve ulaşmadığı yer yoktu. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Bir ara Kayyûm-i Zaman hazretleri Meyve Hâtun isimli bir köye gitmişti. Bu meşhûr Hüsrev Bek de oradaydı. Her nasılsa Kayyûm-i Zaman'ın ziyâretine gitti. Birkaç gün sohbette bulundu. Geceleri, arkadaşları ile berâber Yâkûb Türkmân köyünde kalırdı. O günlerde köyün yakınındaki kervansaraya büyük bir kervan gelmişti. Kervanda, Belh şehrinin büyük tüccârları vardı. Bu meşhûr hırsız, kervanın kervansaraya geldiğini haber alıp, bilhassa kervandaki tüccârların mallarının çokluğunu ve bu arada çok kıymetli bir atın da bulunduğunu öğrenince, gece arkadaşları ile beraber kervansaraya doğru yola çıktı. </span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Kervansaray gâyet muhâfazalı ve sağlamdı. Hırsızların reîsi olan Hüsrev Bek kimseye sezdirmeden kervansaraya girdi. Arkadaşlarını da dışarıda bıraktı ve doğruca o çok kıymetli atın bulunduğu yere gitti. Atı çözecekken at kişnedi. Kişnemeyi duyan atın sâhibi kalkıp atın yanına geldi. Hırsız da yakalanmamak için, görünmeyecek şekilde kendini yere attı. O kuytu yerde gizlenirken atın dizgininin daha sağlam olması için sâhibi bir çivi daha çaktı. Çaktığı çivi hırsızın eline geldi. Hırsız bütün ızdırâbına rağmen yakalanmamak için sesini çıkarmadı. Böylece eli duvara mıhlanmış olan hırsız için, artık kaçıp kurtulmak ihtimâli de kalmamıştı. Orada sabaha kadar çok büyük sıkıntılar çekti.</span></span></p><p> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Buna rağmen, bağırmıyor, soğukkanlılığını muhafaza etmeye çalışıyordu. Fakat çok daralmıştı. Yaptığı işin kötülüğünü anladı. Âdetâ, kendi kendinden nefret etmeye başladı. "Bu belâdan kurtulursam ertesi gün Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gideceğim. Tövbe edip talebelerinden olacağım." diye düşündü.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"> Tam bir âcizlik içinde ve büyük bir samîmiyetle böyle düşündüğü için, o anda Kayyûm-i Zaman'ı yanında gördü. Kayyûm-i Zaman o çiviyi çıkardı. "Hadi git. Seni kurtardık." deyip gözden kayboldu. Hüsrev Bek büyük bir ferahlık hissetti ve kervansaraya girdiği yerden dışarı çıktı. Arkadaşları ise hâlâ onu bekliyorlardı. Arkadaşlarına başından geçenleri anlatan Hüsrev Bek; "Ben Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gidip hırsızlıktan tövbe edeceğim ve kabûl buyurursa talebeleri arasına gireceğim." dedi. Arkadaşları da; "Hırsızlıkta bizim reîsimiz olduğun gibi, tövbede de reîsimiz olursun." diyerek tövbe ettiklerini bildirdiler. Böylece hırsız başı olan Hüsrev Bek ve bütün arkadaşları Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gelip tövbe ettiler. Onun muhlis talebelerinden oldular. O ana kadar çaldıkları malları mümkün olduğu kadar yerlerine sâhiplerine ulaştırdılar, yâhut helâllaştılar.</span></span><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Bundan sonra bu büyükler yolunda ilerlemeye başlayıp, kısa zamanda yüksek dereceler, kemâl mertebeler elde eden Hüsrev Bek, hocası Kayyûm-i Zaman hazretlerinden hilâfet ve icâzet aldı. Hocası ona; "Fakîrullah" ismini verdi. Çok gayret gösterdi. Birçok kimse onun vesîlesiyle bu büyükler yoluna girdi. O diyarda bulunan insanlar, zamânımıza kadar onun menkıbe ve fazîletlerini anlatmaktadırlar. Nitekim hadîs-i şerîfte; "Câhiliye zamanında seçkin olanlarınız, İslâmda da seçkinleriniz olur." buyrulmuştur.</span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 347517, member: 1004566"] [FONT=Verdana].[SIZE=3] Hindistan evliyâsının büyüklerinden [B]Kayyûm-i Zaman[/B] Muhammed Sibgatullah(rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri zamânında, Hüsrev Bek isminde hırsızlık ve dolandırıcılıkta meşhûr biri vardı. Bu, güçlü kuvvetli olup, çok cesur ve yiğitti. Hırsızlık ve yankesicilikte zamânın meşhûru idi. Bulunduğu yerin civârındaki köylerde eziyet ve cefâsından kurtulmuş tek bir ev yoktu. Belâ kesilmediği ve ulaşmadığı yer yoktu. Bir ara Kayyûm-i Zaman hazretleri Meyve Hâtun isimli bir köye gitmişti. Bu meşhûr Hüsrev Bek de oradaydı. Her nasılsa Kayyûm-i Zaman'ın ziyâretine gitti. Birkaç gün sohbette bulundu. Geceleri, arkadaşları ile berâber Yâkûb Türkmân köyünde kalırdı. O günlerde köyün yakınındaki kervansaraya büyük bir kervan gelmişti. Kervanda, Belh şehrinin büyük tüccârları vardı. Bu meşhûr hırsız, kervanın kervansaraya geldiğini haber alıp, bilhassa kervandaki tüccârların mallarının çokluğunu ve bu arada çok kıymetli bir atın da bulunduğunu öğrenince, gece arkadaşları ile beraber kervansaraya doğru yola çıktı. Kervansaray gâyet muhâfazalı ve sağlamdı. Hırsızların reîsi olan Hüsrev Bek kimseye sezdirmeden kervansaraya girdi. Arkadaşlarını da dışarıda bıraktı ve doğruca o çok kıymetli atın bulunduğu yere gitti. Atı çözecekken at kişnedi. Kişnemeyi duyan atın sâhibi kalkıp atın yanına geldi. Hırsız da yakalanmamak için, görünmeyecek şekilde kendini yere attı. O kuytu yerde gizlenirken atın dizgininin daha sağlam olması için sâhibi bir çivi daha çaktı. Çaktığı çivi hırsızın eline geldi. Hırsız bütün ızdırâbına rağmen yakalanmamak için sesini çıkarmadı. Böylece eli duvara mıhlanmış olan hırsız için, artık kaçıp kurtulmak ihtimâli de kalmamıştı. Orada sabaha kadar çok büyük sıkıntılar çekti. Buna rağmen, bağırmıyor, soğukkanlılığını muhafaza etmeye çalışıyordu. Fakat çok daralmıştı. Yaptığı işin kötülüğünü anladı. Âdetâ, kendi kendinden nefret etmeye başladı. "Bu belâdan kurtulursam ertesi gün Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gideceğim. Tövbe edip talebelerinden olacağım." diye düşündü. Tam bir âcizlik içinde ve büyük bir samîmiyetle böyle düşündüğü için, o anda Kayyûm-i Zaman'ı yanında gördü. Kayyûm-i Zaman o çiviyi çıkardı. "Hadi git. Seni kurtardık." deyip gözden kayboldu. Hüsrev Bek büyük bir ferahlık hissetti ve kervansaraya girdiği yerden dışarı çıktı. Arkadaşları ise hâlâ onu bekliyorlardı. Arkadaşlarına başından geçenleri anlatan Hüsrev Bek; "Ben Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gidip hırsızlıktan tövbe edeceğim ve kabûl buyurursa talebeleri arasına gireceğim." dedi. Arkadaşları da; "Hırsızlıkta bizim reîsimiz olduğun gibi, tövbede de reîsimiz olursun." diyerek tövbe ettiklerini bildirdiler. Böylece hırsız başı olan Hüsrev Bek ve bütün arkadaşları Kayyûm-i Zaman'ın huzûruna gelip tövbe ettiler. Onun muhlis talebelerinden oldular. O ana kadar çaldıkları malları mümkün olduğu kadar yerlerine sâhiplerine ulaştırdılar, yâhut helâllaştılar.[/SIZE][/FONT][SIZE=3][FONT=Verdana]Bundan sonra bu büyükler yolunda ilerlemeye başlayıp, kısa zamanda yüksek dereceler, kemâl mertebeler elde eden Hüsrev Bek, hocası Kayyûm-i Zaman hazretlerinden hilâfet ve icâzet aldı. Hocası ona; "Fakîrullah" ismini verdi. Çok gayret gösterdi. Birçok kimse onun vesîlesiyle bu büyükler yoluna girdi. O diyarda bulunan insanlar, zamânımıza kadar onun menkıbe ve fazîletlerini anlatmaktadırlar. Nitekim hadîs-i şerîfte; "Câhiliye zamanında seçkin olanlarınız, İslâmda da seçkinleriniz olur." buyrulmuştur.[/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Günâhkârlıktan evliyâlığa
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst