Konuya cevap cer

.




Hindistan'ın büyük velîlerinden Muînüddîn-i Çeştî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin huzûruna biri  geldi. Edebli bir tavırla oturup; "Çoktan beri sizin sohbetinize kavuşmak  isterdim, hamdolsun ki bugün bu büyük saâdet nasib oldu." dedi. 


Adamın bu sözü  üzerine, Muînüddîn-i Çeştî ona doğru bakıp tebessüm etti. Bir müddet durduktan  sonra da; "Haydi, buraya ne maksatla gelmişsen onu yapsana!" dedi. Adam bu sözü  işitince, maksadının anlaşıldığının farkına varıp, şiddetle titremeye başladı. Başını yerlere koyup durmadan yalvarıyordu. 


Sonra şöyle dedi: "Ey efendim! Beni  bir kimse buraya sizi öldürmem için gönderdi. Siz onu da kerâmetinizle  bilirsiniz. Benim, aslında size bir kastım ve düşmanlığım yoktu." dedi. Sonra  elini koynuna sokup bir bıçak çıkardı ve orada bulunanların önüne attı. Ortaya  çıkıp, Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin ayaklarına kapandı ve; "Bana dilediğiniz  cezâyı verin!" dedi. Bunun üzerine Muînüddîn-i Çeştî; "Bizim yolumuzda, bize  kötülük yapana biz iyilik yaparız!" buyurdu. Sonra yerde perişân bir hâlde  ezilip, büzülen, pişmanlığından ne yapacağını şaşıran adamı tutup kaldırdı.  "Seni buraya gönderen kimsenin de ismini açıklama" buyurdu. Sonra; "Ey yüce  Allah'ım! Bu kuluna iyilikler ve muvaffakiyet ihsân eyle." diyerek, ona duâ  etti. 


Bu adam, tövbe edip Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin duâsını aldıktan sonra  ona talebe oldu. Aldığı duânın bereketiyle, çok nîmetlere kavuştu. Kendisine  kırk beş defâ hac yapmak nasîb oldu. Nihâyet Kâbe'nin civârında vefât etti ve  Mekke-i mükerremede mücâvirlerin defnedildiği kabristana defnedildi.





Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst