Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Günâhkârlıktan evliyâlığa
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 347521" data-attributes="member: 1004566"><p>.</p><p></p><p></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span></p><p><span style="font-size: 12px"></span><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Evliyânın büyüklerinden <strong>Yûsuf Kâmitî</strong> (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak şöyle anlatılır:</span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"></span></span></span></p><p> <span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Şam’da Şeref-ül-Akta’ diye bilinen bir genç vardı. Babası meşhûr ve büyük bir tüccar idi. Bu tüccar, oğlunu evlendirdi, çok iyiliklerde bulundu. Bu genç gittikçe hırçınlaşarak, aksileşen bir hâl alıyordu. Atılgan idi. Sokakta rastladığı kimselerin sarıklarını, elbiselerini zorla alır, etrâfına sıkıntı verirdi.</span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"></span></span></span></p><p> <span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Babası kendisine her ne kadar nasîhat ettiyse de kabûl ettiremedi. Bir türlü uslanmıyordu. Babası, oğlu kimin bir şeyini almış ise iâde eder, o şey telef olmuş ise öderdi. “Bu miskin çocuk uslanmayacak gâliba, eli kesilmeden evvel ölmeyecek. Yâni hırsızlık yaptığı için kendisine elinin kesilmesi cezâsı verilecek.” derdi. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Nihâyet bu tüccar bir gün vefât etti. Bundan sonra daha da azgınlaşan genç, nihâyet bir yolkesici olup çıktı. Artık eşkıyâ idi. Bu yolda arkadaşları da vardı. Bir gün reisleri buna; “Arkadaşlarınızdan birisini çok zayıf görüyorum. Sultânın adamlarından birinin eline geçse, az bir zorlama ile bizi açığa verir. Aramızdan ayırsak yine bizi ele verir. Yine bizim için tehlikeli olur. En iyisi sen onu tenhâ bir yerde öldür!” dedi. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'"></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Verdana'">Eskıyâbaşının bu emri karşısında, Şeref-ül-akta’ diye bilinen o kimse, bildirilen şahsı tâkib etmeye başladı. Bundan sonrasını kendisi şöyle anlatır:</span></span><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"> “Issız bir yerde bir fırsatını bulup, o eşkıyâ arkadaşımızı öldürdüm. Reisin yanına geldiğimde durumu kendisine anlattım. Reis bu sefer de; “Cesedi görenler tanırlar ve bizim öldürdüğümüz anlaşılır. Yüzünün derisini soy, burnunu da kes ki tanınmasın.” dedi. Ben tekrar gidip bildirileni yaptım. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Evime geldiğim zaman, öldürdüğüm kimsenin hanımı ve çocukları bana gelip onun hâlinden sordular. Ben, gelecek dedim. Fakat sanki içime bir ateş düşmüştü. Yaptıklarıma pişmân oldum. Tövbe ettim. Yûsuf-i Kâmitîhazretlerinin talebelerinden olmaya, âhirete yarar işler yapmaya niyet ettim. </span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px"></span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 12px">Yûsuf-i Kâmitî'nin yanına geldim. Hiç yanından ayrılmıyordum. O nereye gitse, ben de oraya gidiyordum. Başbaşa kaldığımız bir gün bana karşı; “Arkadaşını öldür, yüzünün derisini soy, burnunu kes, ondan sonra da buraya gel. Bu nasıl oluyor?” dedi. Ben hayretler içerisinde, binbir mahcubiyet, kırıklık ve pişmanlık içinde buyurduklarını dinliyordum. Başımı önüme eğip çok pişmân olduğumu, tövbe ettiğimi, bundan sonra sâlih ameller işlemeğe, sâlihlerin sohbet ve hizmetlerinde bulunup hiç ayrılmamaya, kötü yollara düşmemeye, insanlara sıkıntı vermemeye, sâlihler gibi olmaya kat'î karar verdiğimi bildirdim</span></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'"></span></span></p><p><span style="font-size: 10px"><span style="font-family: 'Verdana'">. <span style="font-size: 12px">Bunun üzerine; “Bizden hiç ayrılma! Kendini belli etmeden, o kimsenin âilesine, çoluk çocuğuna yardımda bulun.” buyurdu. Ben, gençliğin verdiği heyecan ve kötü arkadaşların tesiriyle babamın sözlerini dinlemeyip onu üzdüğüm, kötü yollara düşüp eşkıyâlara karıştığım, o cinâyeti işlediğim, hayâtımın baharı olan gençliğimi uygunsuz işlere harcadığım için ömrüm boyunca üzüntü ve pişmanlık içinde yaşadım. Göz yaşları içinde Allahü teâlâya yalvararak, âkıbetimin iyi olması için duâ ve niyâzda bulundum.”</span></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 347521, member: 1004566"] . [SIZE=3] [/SIZE][SIZE=2][SIZE=3][FONT=Verdana]Evliyânın büyüklerinden [B]Yûsuf Kâmitî[/B] (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak şöyle anlatılır: Şam’da Şeref-ül-Akta’ diye bilinen bir genç vardı. Babası meşhûr ve büyük bir tüccar idi. Bu tüccar, oğlunu evlendirdi, çok iyiliklerde bulundu. Bu genç gittikçe hırçınlaşarak, aksileşen bir hâl alıyordu. Atılgan idi. Sokakta rastladığı kimselerin sarıklarını, elbiselerini zorla alır, etrâfına sıkıntı verirdi. Babası kendisine her ne kadar nasîhat ettiyse de kabûl ettiremedi. Bir türlü uslanmıyordu. Babası, oğlu kimin bir şeyini almış ise iâde eder, o şey telef olmuş ise öderdi. “Bu miskin çocuk uslanmayacak gâliba, eli kesilmeden evvel ölmeyecek. Yâni hırsızlık yaptığı için kendisine elinin kesilmesi cezâsı verilecek.” derdi. Nihâyet bu tüccar bir gün vefât etti. Bundan sonra daha da azgınlaşan genç, nihâyet bir yolkesici olup çıktı. Artık eşkıyâ idi. Bu yolda arkadaşları da vardı. Bir gün reisleri buna; “Arkadaşlarınızdan birisini çok zayıf görüyorum. Sultânın adamlarından birinin eline geçse, az bir zorlama ile bizi açığa verir. Aramızdan ayırsak yine bizi ele verir. Yine bizim için tehlikeli olur. En iyisi sen onu tenhâ bir yerde öldür!” dedi. Eskıyâbaşının bu emri karşısında, Şeref-ül-akta’ diye bilinen o kimse, bildirilen şahsı tâkib etmeye başladı. Bundan sonrasını kendisi şöyle anlatır:[/FONT][/SIZE][FONT=Verdana][SIZE=3] “Issız bir yerde bir fırsatını bulup, o eşkıyâ arkadaşımızı öldürdüm. Reisin yanına geldiğimde durumu kendisine anlattım. Reis bu sefer de; “Cesedi görenler tanırlar ve bizim öldürdüğümüz anlaşılır. Yüzünün derisini soy, burnunu da kes ki tanınmasın.” dedi. Ben tekrar gidip bildirileni yaptım. Evime geldiğim zaman, öldürdüğüm kimsenin hanımı ve çocukları bana gelip onun hâlinden sordular. Ben, gelecek dedim. Fakat sanki içime bir ateş düşmüştü. Yaptıklarıma pişmân oldum. Tövbe ettim. Yûsuf-i Kâmitîhazretlerinin talebelerinden olmaya, âhirete yarar işler yapmaya niyet ettim. Yûsuf-i Kâmitî'nin yanına geldim. Hiç yanından ayrılmıyordum. O nereye gitse, ben de oraya gidiyordum. Başbaşa kaldığımız bir gün bana karşı; “Arkadaşını öldür, yüzünün derisini soy, burnunu kes, ondan sonra da buraya gel. Bu nasıl oluyor?” dedi. Ben hayretler içerisinde, binbir mahcubiyet, kırıklık ve pişmanlık içinde buyurduklarını dinliyordum. Başımı önüme eğip çok pişmân olduğumu, tövbe ettiğimi, bundan sonra sâlih ameller işlemeğe, sâlihlerin sohbet ve hizmetlerinde bulunup hiç ayrılmamaya, kötü yollara düşmemeye, insanlara sıkıntı vermemeye, sâlihler gibi olmaya kat'î karar verdiğimi bildirdim[/SIZE] . [SIZE=3]Bunun üzerine; “Bizden hiç ayrılma! Kendini belli etmeden, o kimsenin âilesine, çoluk çocuğuna yardımda bulun.” buyurdu. Ben, gençliğin verdiği heyecan ve kötü arkadaşların tesiriyle babamın sözlerini dinlemeyip onu üzdüğüm, kötü yollara düşüp eşkıyâlara karıştığım, o cinâyeti işlediğim, hayâtımın baharı olan gençliğimi uygunsuz işlere harcadığım için ömrüm boyunca üzüntü ve pişmanlık içinde yaşadım. Göz yaşları içinde Allahü teâlâya yalvararak, âkıbetimin iyi olması için duâ ve niyâzda bulundum.”[/SIZE][/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
İslamiyet
Alimler ve Evliyalar
Günâhkârlıktan evliyâlığa
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst