Livza
Well-known member
Sizler, sadece günde beş defa mı Allah’ı
düşünüyorsunuz?!
“ Beş vakit namaz kılmak güzeldir ama sizler,
sadece günde beş defa, yani toplam bir saat
mi, Allah’la ilgileniyorsunuz? ” Bu soru bana
bir kez soruldu ve benden bir cevab istendi.
Sözün sahibi garbden gelen garib bir
Avrupalıydı. Doğrudan bana söylenmedi, bir
arkadaşım bana aktardı. Cevabım da budur:
Beden günde üç defa yemek yemeye
muhtactir. Ve ben de yerken yemeği
düşünüyorum ve belli bir zevk alıyorum.
Hatta düşündüğüm kadar bir zevk alıyorum
yediğim yemekten. Yemek yemediğim zaman
çok fazla düşünmüyorum açıkçası. Fakat bazı
“ gurme” denilen insanlar vardır. Bunların işi
yemektir: hangi yemek, hangi miktarda, hangi
kıvamla, hangi baharatla, hangi içecekle ve
hangi sosla iyi gider. Yemek yemediklerinde
bile yemek üzerine tefekkür edip duruyorlar.
Peki bu tefekkür çabasının bedeli nedir?
Yemek yerken ettikleri bu tefekkürü tecrübe
ediyorlar. Ve eminim ki, bu gurmeler benden
en azından bin defa daha derin ve ince bir
zevk alıyorlar yemekten.
Şimdi sorarsanız, “ tamam ama namazla
n’alakası var? ” Ben cevaben derim ki:
Yukarıdaki bahsettiğim Avrupalı aslında
doğru bir şey söylüyor olabilir. Bazen ben de
kendime bakıyorum ve görüyorum ki ben de
sadece namaz kılarken Allah’ı düşünüyorum,
yani günde sadece beş defa! Bu benim
gafletim ve bu şekilde namazdan çok cüzi bir
zevk alabilirim. Fakat aynı zamanda
yukarıdaki gurmenin yemek üzerine ettiği
tefekkürle ben de hakaik-i imaniye üzerine
aynı derece tefekkür edersem namaz
kılarken, namazdan o kadar derin ve ince bir
zevk alabilirim.
Evet, bu da ne demek? Tıpkı yemek yerken
yaptığımız gibi, namaz da ettiğimiz
tefekkürün birikimidir. Gerçekten namazdan
zevk almak istersek “Allah gurmeleri” gibi
tefekkür etmemiz lazım.
Nasıl ki bu gurme yemek yemediği zamanın
tefükkürünü tecrübe eder yemek yerken, ben
de namaz kılmadığım zamanın tefekkürünü
tecrübe ederim namaz kılarken. İşte demek ki
namaz, tefekkürümüzün fıhristesidir.
Tefekkür kitabımızı ne kadar doldurursak o
kadar geniş ve zengin bir fıhristemiz var mı
her namazda görüp hissederiz ve aynı
zamanda cennetteki soframız da o kadar
geniş ve zengin olur.
Ve en son olarak, bu anlayışla gerçekte
mümin için dünyevi bir an olmaması lazım.
Çünkü “dünyevi” işlerimizi tefekkür ile
yaparsak eğer, bunlar aslında uhrevi bir
hüküm kazanıyor. Yoksa, dünyevi-uhrevi bir
ayrım yapmak laik bir anlayıştir. Ve batıda
diyorlar ki; gerçek müslümanlar laik olamaz.
Doğru diyorlar, ama aynı zamanda gerçek bir
gurme, yemeği düşünmüyor da olamaz!
Çünkü yukarıdaki bu anlayışla hareket
edersek, namazla ilgili bir anımız kalmadı ve
dini-milli vecibelerimiz gibi ayrımları yapmak
artık tamamen saçma oldu. Ve bu ayrımlar
zaten, gurbette yaşayan bu Avrupalı gibi,
garbden gelen garib fikirlerden ibarettir.
Bu anlayışla günlerimizi geçirebilir miyiz
ayrıdır; fakat potensiyelimiz vardır,
musaddaktır.
yazar: John Zacharias Crist
düşünüyorsunuz?!
“ Beş vakit namaz kılmak güzeldir ama sizler,
sadece günde beş defa, yani toplam bir saat
mi, Allah’la ilgileniyorsunuz? ” Bu soru bana
bir kez soruldu ve benden bir cevab istendi.
Sözün sahibi garbden gelen garib bir
Avrupalıydı. Doğrudan bana söylenmedi, bir
arkadaşım bana aktardı. Cevabım da budur:
Beden günde üç defa yemek yemeye
muhtactir. Ve ben de yerken yemeği
düşünüyorum ve belli bir zevk alıyorum.
Hatta düşündüğüm kadar bir zevk alıyorum
yediğim yemekten. Yemek yemediğim zaman
çok fazla düşünmüyorum açıkçası. Fakat bazı
“ gurme” denilen insanlar vardır. Bunların işi
yemektir: hangi yemek, hangi miktarda, hangi
kıvamla, hangi baharatla, hangi içecekle ve
hangi sosla iyi gider. Yemek yemediklerinde
bile yemek üzerine tefekkür edip duruyorlar.
Peki bu tefekkür çabasının bedeli nedir?
Yemek yerken ettikleri bu tefekkürü tecrübe
ediyorlar. Ve eminim ki, bu gurmeler benden
en azından bin defa daha derin ve ince bir
zevk alıyorlar yemekten.
Şimdi sorarsanız, “ tamam ama namazla
n’alakası var? ” Ben cevaben derim ki:
Yukarıdaki bahsettiğim Avrupalı aslında
doğru bir şey söylüyor olabilir. Bazen ben de
kendime bakıyorum ve görüyorum ki ben de
sadece namaz kılarken Allah’ı düşünüyorum,
yani günde sadece beş defa! Bu benim
gafletim ve bu şekilde namazdan çok cüzi bir
zevk alabilirim. Fakat aynı zamanda
yukarıdaki gurmenin yemek üzerine ettiği
tefekkürle ben de hakaik-i imaniye üzerine
aynı derece tefekkür edersem namaz
kılarken, namazdan o kadar derin ve ince bir
zevk alabilirim.
Evet, bu da ne demek? Tıpkı yemek yerken
yaptığımız gibi, namaz da ettiğimiz
tefekkürün birikimidir. Gerçekten namazdan
zevk almak istersek “Allah gurmeleri” gibi
tefekkür etmemiz lazım.
Nasıl ki bu gurme yemek yemediği zamanın
tefükkürünü tecrübe eder yemek yerken, ben
de namaz kılmadığım zamanın tefekkürünü
tecrübe ederim namaz kılarken. İşte demek ki
namaz, tefekkürümüzün fıhristesidir.
Tefekkür kitabımızı ne kadar doldurursak o
kadar geniş ve zengin bir fıhristemiz var mı
her namazda görüp hissederiz ve aynı
zamanda cennetteki soframız da o kadar
geniş ve zengin olur.
Ve en son olarak, bu anlayışla gerçekte
mümin için dünyevi bir an olmaması lazım.
Çünkü “dünyevi” işlerimizi tefekkür ile
yaparsak eğer, bunlar aslında uhrevi bir
hüküm kazanıyor. Yoksa, dünyevi-uhrevi bir
ayrım yapmak laik bir anlayıştir. Ve batıda
diyorlar ki; gerçek müslümanlar laik olamaz.
Doğru diyorlar, ama aynı zamanda gerçek bir
gurme, yemeği düşünmüyor da olamaz!
Çünkü yukarıdaki bu anlayışla hareket
edersek, namazla ilgili bir anımız kalmadı ve
dini-milli vecibelerimiz gibi ayrımları yapmak
artık tamamen saçma oldu. Ve bu ayrımlar
zaten, gurbette yaşayan bu Avrupalı gibi,
garbden gelen garib fikirlerden ibarettir.
Bu anlayışla günlerimizi geçirebilir miyiz
ayrıdır; fakat potensiyelimiz vardır,
musaddaktır.
yazar: John Zacharias Crist