Konuya cevap cer

Az hizmetinizin mükafatı çoktur...

             04 Mayıs 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi...

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    Aziz, sıddık kardeşlerim ve Nurun genç kahramanları,

    Evvelâ: Ruh u canımızla sizin Ankara gibi yerde harika bir tarzda hizmet-i Nuriyenizi tebrik ediyoruz.

    Hakikaten ümidimizin fevkınde ehl-i maarif ve mektepliler kısmında çok ehemmiyetli bir intibaha vesile oldunuz.

     Bir senede Ankara gibi bir yerde bu hizmetiniz on senede ancak  yapılacak. Az bir zamanda bu vazife-i imaniyeyi yaptığınıza kanaat edip  kuvve-i mâneviyeniz ehemmiyetsiz hâdiselerle kırılmasın. Belki daha  şiddetli çalışmanıza vesile olsun.

    O gibi yerlerde dahilden ve  hariçten gelen yirmi kadar siyasî ve içtimaî cereyanların hodfuruşâne ve  garazkârâne çarpıştıkları bir zamanda Kur’ân ve imana hizmetiniz ve  Üniversitelilerin Nurlara takdirkârâne sahip çıkmaları, bütün Nurcuları  sevindirdiği gibi, ileride inşaallah âlem-i İslâmı da sevindirecek.

    Sizlerin az hizmetinizde mükâfat çoktur.

     Bazan askerlikte ağır şerait altında bir saat nöbet, bir sene ibadet  hükmünde olduğu gibi, sizler ve İstanbul Üniversiteli Nurcuları dahi, az  zamanda çok vazife gördünüz. Mesainizin semeresi az da olsa kanaat  ediniz.

    Mücahede cephesinde bazı zaiflerin geri çekilmesi  cesurlarda daha ziyade kahramanlık damarını tahrik ettiği gibi, Nur  fedakârları, vehhamların çekilmesiyle daha ziyade gayret ve sebata,  belki şevkle daha ziyade çalışmaya sebep olmak gerektir.

    Evet, Risale-i Nur’un mühim bir hakikatinden siz fıtraten bir ders aldınız. Yine o hakikatı nazar-ı dikkate alınız. O da şudur:

    Vazifemiz ihlâs ile iman ve Kur’ân’a hizmet etmektir.

     Amma bizi muvaffak etmek ve halka kabul ettirmek ve muarızları kaçırmak  ise, o vazife-i İlâhiyedir. Biz buna karışmayacağız. Mağlûp da olsak,  kuvve-i mâneviyeye ve hizmetimize noksanlık vermeyecek. O noktada kanaat  etmek lâzımdır.

    Meselâ, bir zaman İslâmın büyük bir kahramanı Celâleddin Harzemşah’a demişler: “Cengiz’e karşı muzaffer olacaksın.”

    O demiş: “Vazifemiz cihad etmektir. Bizi galip etmek vazife-i İlâhiyedir. Ona karışmam.”

     Sizin şimdiye kadar sarsılmadan hâlis hizmetinizin delâletiyle, siz de  bu kahramana iktida etmişsiniz. Binden bir iki adam sizden kabul etse,  yine sarsılmamak gerektir. Bazan bir iki adam, bine mukabil geliyor.

     Saniyen: Ankara’da bu sırada nazarlar dünyaya ziyade çevrilmiş. Ve  iktidar kısmı daha tam prensibini kabul etmeye vakit bulamamış.

    Müteaddit partiler kendine tarafdar bulmak için veya kabahatlerini setretmek için elbette çok çalışıyorlar.

     Ve İslâmiyet ve Kur’ân aleyhindeki hariçteki cereyanlar elbette dahilde  bazılarını bulmuşlar ki, Kur’ân lehinde cidden çalışanları uçurmak,  kaçırmak, evham vermek gibi propagandalarla hakikî fedakâr olmayan veya  dünya ile ve fazla dostlarla alâkadar olanları evhamlandırıyorlar. Ve  Nurcuların da kuvve-i mâneviyelerini kırmaya çalışıyorlar. (Emirdağ  Lahikası 2, 51. Mektup)

    Bediüzzaman Said Nursî

    LÜGAT:

    Âlem-İ İslâm : İslâm Dünyası

    Aziz : Çok Değerli, İzzetli

    Cereyan : Akım, Hareket

    Cereyan : Akım, Hareket

    Cihad Etmek : Allah İçin, Kutsal Değerleri Korumak İçin Savaşmak

    Dahil : İç

    Dahilde : İçeride

    Delâlet : Delil, İşaret

    Ehl-İ Maarif : Eğitimciler; İlim Ve İrfan Ehli Olanlar

    Fevkinde : Üstünde

    Fıtraten : Yaratılış Gereği

    Galip Etmek : Üstün Kılmak

    Garazkârâne : Garaz Edercesine, Kin Güderek

    Hakikat : Gerçek

    Hakikaten : Gerçekten

    Hâlis : İçten, Katıksız, Samimi

    Hariç : Dış

    Hariçte : Dışarıda

    Hizmet-İ Nuriye : Risale-i Nur Hizmeti

    Hodfuruşâne : Kendini Beğendirmeye Çalışarak

    İçtimaî : Sosyal, Toplumsal

    İhlâs : İbadet Ve Davranışlarda Sadece Allah Rızasını Gözetme; Samimiyet

    İktida Etmek : Uymak

    İktidar : Güç, İktidar

    İnşaallah : Allah Dilerse

    İntibah : Uyanma

    İttihad-I İslâm : İslâm Birliği

    Kanaat Etme : Razı Olma

    Kanaat Etmek : Razı Olmak, Yetinmek

    Kuvve-İ Mâneviye : Mânevî Kuvvet, İmandan Gelen Moral Gücü

    Mağlûp Olmak : Yenilmek

    Meb’us : Milletvekili

    Mesai : Çalışma, Emek

    Muarız : Karşı Çıkan, Karşıt

    Mukabil : Karşılık

    Muvaffak : Başarılı Olma, Erişme

    Muzaffer : Zafer Kazanmış, Galip

    Mücahede : Cihat Etme, Düşmana Karşı Koyma

    Müellif : Telif Eden, Kitap Yazan

    Mükâfat : Ödül

    Müsadere : El Koyma

    Müteaddit : Bir Çok, Çeşitli

    Nazar : Bakış, Dikkat

    Nazar-I Dikkat : Dikkate Alma, Dikkatle Bakma

    Ruh U Can : Ruh Ve Can; Bütün İçtenlik

    Sâdisen : Altıncısı

    Saniyen : İkinci Olarak

    Sebat : Kararlı Olma

    Seddetmek : Engel Olmak

    Semere : Meyve, Netice

    Sıddık : Çok Doğru Ve Bağlı

    Şerait : Şartlar

    Tahrik Etme : Harekete Geçirme

    Takdirkârâne : Takdir Edercesine

    Umum : Bütün, Genel

    Vazife-İ İlâhiye : Allah’a Ait Olan İş

    Vazife-İ İmaniye : İman Vazifesi

    Vehham : Çok Vehimli, Fazla Şüphe Eden


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst