Konuya cevap cer

İkinci hikâye: Şu senede işittim ki, bir hâdise olmuş. O  hâdisenin vukuundan sonra, yalnız icmâlen vukuunu işittiğim halde, o  vakıa ile ciddî alâkadarmışım gibi bir muamele gördüm. Zaten muhabere  etmiyordum; etsem de, pek nadir olarak bir mesele-i imaniyeyi bir  dostuma yazardım. Hattâ dört senede kardeşime bir tek mektup yazdım. Ve  ihtilâttan hem ben kendimi men ediyordum, hem de ehl-i dünya beni men  ediyordu. Yalnız bir iki ahbapla haftada bir defa görüşebiliyordum. Köye  gelen misafirler ise, ayda bir ikisi, bazı bir iki dakika, bir mesele-i  âhirete dair benimle görüşüyordu. Bu gurbet halimde, garip, yalnız,  kimsesiz, nafaka için çalışmaya benim gibilere muvafık olmayan bir  köyde, herşeyden, herkesten men edildim. Hattâ, dört sene evvel, harap  olmuş bir camii tamir ettirdim. Memleketimde imamlık ve vaizlik vesikam  elimde olduğundan, o camide dört senedir Allah kabul etsin imamlık  ettiğim halde, şu mübarek geçen Ramazan’da mescide gidemedim. Bazan  yalnız namazımı kıldım, cemaatle kılınan namazın yirmi beş sevabından ve  hayrından mahrum kaldım.


İşte, başıma gelen bu iki hâdiseye  karşı, aynen iki sene evvel o memurun bana karşı muamelesine gösterdiğim  sabır ve tahammülü gösterdim. İnşaallah devam da ettireceğim. Şöyle de  düşünüyorum ve diyorum ki:


Eğer ehl-i dünya tarafından başıma  gelen şu eziyet, şu sıkıntı, şu tazyik, ayıplı ve kusurlu nefsim için  ise, helâl ediyorum. Benim nefsim belki bununla ıslah-ı hal eder; hem  ona keffâretüzzünub olur. Dünya misafirhanesinin safâsını çok gördüm.  Azıcık cefâsını görsem, yine şükrederim. Eğer imana ve Kur’ân’a  hizmetkârlığım cihetiyle ehl-i dünya beni tazyik ediyorsa, onun  müdafaası bana ait değil. Onu, Azîz-i Cebbâra havale ediyorum.


Eğer  asılsız ve riyaya sebep ve ihlâsı kıracak bir şöhret-i kâzibeyi kırmak  için teveccüh-ü âmmeyi hakkımda bozmak murad ise, onlara rahmet! Çünkü  teveccüh-ü âmmeye mazhar olmak ve halkların nazarında şöhret kazanmak,  benim gibi adamlara zarardır zannederim. Benimle temas edenler beni  bilirler ki, şahsıma karşı hürmet istemiyorum, belki nefret ediyorum.  Hattâ kıymettar mühim bir dostumu, fazla hürmeti için belki elli defa  tekdir etmişim. Eğer beni çürütmek ve efkâr-ı âmmeden düşürtmek, iskat  ettirmekten muradları, tercümanlık ettiğim hakaik-i imaniye ve  Kur’âniyeye ait ise, beyhudedir. Zira Kur’ân yıldızlarına perde  çekilmez. Gözünü kapayan, yalnız kendi görmez; başkasına gece yapamaz.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst