Konuya cevap cer

DÖRDÜNCÜ ŞÜPHELİ SUAL: Ehl-i dünya diyorlar ki: “O kadar belâlar  gördük ki, kimseye emniyetimiz kalmadı. Sana nasıl emin olabiliriz ki,  fırsat senin eline geçse, arzu ettiğin gibi karışmazsın?”


Elcevap:  Evvelki noktalar size emniyet vermekle beraber, memleketimde, talebe ve  akrabam içinde, beni dinleyenlerin ortasında, heyecanlı hâdiseler  içinde dünyanıza karışmadığım halde, diyar-ı gurbette ve yalnız, tek  başıyla, garip, zayıf, âciz, bütün kuvvetiyle âhirete müteveccih,  ihtilâttan, muhabereden kesilmiş, iman ve âhiret münasebetiyle uzaktan  uzağa yalnız bazı ehl-i âhireti dost bulan ve başka herkese yabanî ve  herkes de ona yabanî nazarıyla bakan bir insan, semeresiz, tehlikeli  dünyanıza karışsa, muzaaf bir divane olmak gerektir.


BEŞİNCİ NOKTA


Beş küçük meseleye dairdir.


BİRİNCİSİ: Ehl-i  dünya bana diyorlar ki: “Bizim usul-ü medeniyetimizi, tarz-ı hayatımızı  ve suret-i telebbüsümüzü niçin sen kendine tatbik etmiyorsun? Demek  bize muarızsın.”


Ben de derim: Hey efendiler! Ne hakla  bana usul-ü medeniyetinizi teklif ediyorsunuz? Halbuki siz, beni hukuk-u  medeniyetten iskat etmiş gibi, haksız olarak beş sene bir köyde  muhabereden ve ihtilâttan memnu’ bir tarzda ikamet ettirdiniz. Her  menfiyi şehirlerde dost ve akrabasıyla beraber bıraktınız ve sonra  vesika verdiğiniz halde, sebepsiz beni tecrid edip, bir iki tane  müstesna, hiçbir hemşehriyle görüştürmediniz. Demek beni efrad-ı  milletten ve raiyetten saymıyorsunuz. Nasıl kanun-u medeniyetinizin bana  tatbikini teklif ediyorsunuz? Dünyayı bana zindan ettiniz. Zindanda  olan bir adama böyle şeyler teklif edilmez. Siz bana dünya kapısını  kapadınız. Ben de âhiret kapısını çaldım; rahmet-i İlâhiye açtı. Âhiret  kapısında bulunan bir adama, dünyanın karma karışık usul ve âdâtı ona  nasıl teklif edilir? Ne vakit beni serbest bırakıp, memleketime iade  edip hukukumu verdiniz; o vakit usulünüzün tatbikini isteyebilirsiniz.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst