Konuya cevap cer

Namaz kılmayan ne kadar da zarar eder...

             11 Mayıs 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi...

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

    Namaz  dinin direğidir. (Hadîs-i şerif: Keşfü'l-Hafâ, 2:3; Hadîs no: 1621;  Tirmizî, İmân: 8; İbn-i Mâce, Fiten: 12; Müsned, 5:231, 237.)

     Namaz ne kadar kıymettar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masrafla  kazanılır; hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu iki  kere iki dört eder derecesinde kat’î anlamak istersen, şu temsîlî  hikâyeciğe bak, gör:

    Bir zaman, bir büyük hâkim, iki  hizmetkârını, herbirisine yirmi dört altın verip, iki ay uzaklıkta has  ve güzel bir çiftliğine ikamet etmek için gönderiyor. Ve onlara emreder  ki: “Şu para ile yol ve bilet masrafı yapınız. Hem oradaki meskeninize  lâzım bazı şeyleri mübâyaa ediniz. Bir günlük mesafede bir istasyon  vardır. Hem araba, hem gemi, hem şimendifer, hem tayyare bulunur.  Sermayeye göre binilir.”

    İki hizmetkâr, ders aldıktan sonra  giderler. Birisi bahtiyar idi ki, istasyona kadar bir parça para masraf  eder. Fakat o masraf içinde, efendisinin hoşuna gidecek öyle güzel bir  ticaret elde eder ki, sermayesi birden bine çıkar. Öteki hizmetkâr  bedbaht, serseri olduğundan, istasyona kadar yirmi üç altınını sarf  eder. Kumara mumara verip zayi eder. Birtek altını kalır. Arkadaşı ona  der: “Yahu, şu liranı bir bilete ver, ta bu uzun yolda yayan ve aç  kalmayasın. Hem bizim efendimiz kerîmdir; belki merhamet eder, ettiğin  kusuru affeder. Seni de tayyareye bindirirler; bir günde mahall-i  ikametimize gideriz. Yoksa, iki aylık bir çölde aç, yayan, yalnız  gitmeye mecbur olursun.”

    Acaba şu adam inat edip, o tek lirasını  bir define anahtarı hükmünde olan bir bilete vermeyip muvakkat bir  lezzet için sefahete sarf etse, gayet akılsız, zararlı, bedbaht olduğunu  en akılsız adam dahi anlamaz mı?

    İşte ey namazsız adam! Ve ey namazdan hoşlanmayan nefsim!

    O hâkim ise, Rabbimiz, Hâlıkımızdır.

    O iki hizmetkâr yolcu ise: Biri mütedeyyin, namazını şevkle kılar; diğeri gafil, namazsız insanlardır.

    O yirmi dört altın ise, yirmi dört saat her gündeki ömürdür.

    O has çiftlik ise Cennettir.

    O istasyon ise kabirdir.

     O seyahat ise kabre, haşre, ebede gidecek beşer yolculuğudur. Amele  göre, takvâ kuvvetine göre, o uzun yolu mütefâvit derecede kat’ ederler.  Bir kısım ehl-i takvâ berk gibi, bin senelik yolu bir günde keser. Bir  kısmı da hayal gibi, elli bin senelik bir mesafeyi bir günde kat’ eder.  Kur’ân-ı Azîmüşşan şu hakikate iki âyetiyle işaret eder.

    O bilet  ise namazdır. Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir. Acaba  yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun  hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen, ne kadar zarar eder, ne  kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilâf-ı akıl hareket eder! Zira, bin  adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek akıl kabul  ederse -halbuki kazanç ihtimali binde birdir- sonra yirmi dörtten bir  malını, yüzde doksan dokuz ihtimalle kazancı musaddak bir hazine-i  ebediyeye vermemek ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne  kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

     Halbuki namazda ruhun, kalbin, aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme  de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mübah, dünyevî  amelleri, güzel bir niyetle ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün  sermaye-i ömrünü âhirete mal edebilir; fani ömrünü bir cihette ibkà  eder. (Sözler 4. Söz)

    Bediüzzaman Said Nursi

    LÜGAT:

    Âhiret : Öteki Dünya, Öldükten Sonraki Hayat

    Âkıl : Akıllı

    Amel : İş, Davranış

    Bahtiyar : Talihli

    Bedbaht : Talihsiz, Kötü Talihli

    Berk : Şimşek

    Beşer : İnsan

    Define : Hazine, Gizli Servet

    Divane : Akılsız, Deli

    Dünyevî : Dünyaya Ait

    Ebed : Sonsuzluk

    Ehl-İ Takvâ : Takvâ Sahipleri

    Fani : Ölümlü, Geçici

    Gafil : Duyarsız, Sorumsuz, Âhiretten Ve Allah’ın Emir Ve Yasaklarından Habersiz Davranan

    Hakikat : Gerçek, Doğru

    Hâkim : İdareci, Yönetici

    Hâlık : Herşeyi Yaratan Allah

    Has : Özel

    Haşir : Öldükten Sonra Âhirette Tekrar Diriltilip Allah’ın Huzurunda Toplanma

    Hayat-I Dünyeviye : Dünya Hayatı

    Hayat-I Ebediye : Sonsuz Âhiret Hayatı

    Hazine-İ Ebediye : Sonu Olmayan, Sonsuz Hazine

    Hilâf-I Akıl Ve Hikmet : Akla Ve İlme Aykırı

    Hizmetkâr : Hizmetçi

    İbkà Etmek : Devamlı Ve Kalıcı Hale Getirmek

    İkamet Etmek : Oturmak

    İştirak Etmek : Katılmak

    Kâfi : Yeterli

    Kat’ Etmek : Aşmak, Kesmek

    Kat’î : Kesin

    Kerîm : İkram Sahibi, Cömert

    Kıymettar : Kıymetli, Değerli

    Kur’ân-I Azîmüşşan : Şanı Yüce Kur’ân

    Mahall-İ İkamet : Kalınacak Yer

    Mesken : Ev, Yer

    Musaddak : Doğrulanan

    Muvakkat : Geçici

    Mübah : Sevap Veya Günah Olmayan Günlük İşler

    Mübâyaa Etmek : Satın Almak

    Mühim : Önemli

    Mütedeyyin : Dindar

    Mütefâvit : Farklı

    Nefis : Kişinin Kendisi; İnsanı Maddî Zevk Ve İsteklere Sevk Eden Duygu

    Rab : Herbir Varlığa Yaratılış Gayelerine Ulaşmaları İçin Muhtaç Olduğu  Şeyleri Veren, Onları Terbiye Edip İdaresi Ve Egemenliği Altında  Bulunduran Allah

    Sarf Etmek : Harcamak

    Sefahet : Yasak Zevk Ve Eğlencelere Düşkünlük, Bilnçsizcesizce Davranış, Budalalık

    Sermaye-İ Ömür : Ömür Sermayesi

    Suret : Şekil

    Şevk : Çok İstek Ve Arzu, Coşku

    Şimendifer : Tren

    Takvâ : Allah’tan Korkup Emir Ve Yasaklarına Titizlikle Uyma

    Tayyare : Uçak

    Temsilî : Kıyaslamalı Benzetme Şeklinde, Analojik

    Zayi Etmek : Kaybetmek

    Zulmetmek : Haksız Yere Kötülük Etmek


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst