Konuya cevap cer

      KADER RİSALESİ 2.3.İKİNCİ  MEBHAS(DEVAMI)

                   ALTINCISI: HAŞİYE 

       Cüz-ü ihtiyarînin        üssü’l-esası olan meyelân, Mâtüridîce bir emr-i itibarîdir, abde        verilebilir. Fakat Eş’arî ona mevcut nazarıyla baktığı için, abde        vermemiş. Fakat o meyelândaki tasarruf, Eş’ariyece bir emr-i itibarîdir.        Öyle ise o meyelân, o tasarruf, bir emr-i nisbîdir. Muhakkak bir vücud-u        haricîsi yoktur. Emr-i itibarî ise, illet-i tâmme istemez ki, illet-i        tâmme vücudu için lüzum ve zaruret ve vücub ortaya girip ihtiyarı ref’        etsin. Belki o emr-i itibarînin illeti, bir rüçhâniyet derecesinde bir        vaziyet alsa, o emr-i itibarî sübut bulabilir. Öyle ise, o anda onu terk        edebilir. Kur’ân ona o anda diyebilir ki, “Şu şerdir, yapma.”

Evet,        eğer abd, hâlık-ı ef’âli bulunsaydı ve icada iktidarı olsaydı, o vakit        ihtiyarı ref olurdu. Çünkü ilm-i usul ve hikmette, مَالَمْ يَجِبْ لَمْ يُوجَدْ kaidesince mukarrerdir ki,        “Birşey vâcip olmazsa, vücuda gelmez.” Yani, illet-i tâmme bulunacak;        sonra vücuda gelebilir. İllet-i tâmme ise, malûlu, bizzarure ve bilvücub        iktiza ediyor. O vakit ihtiyar kalmaz.

Eğer desen: Tercih bilâ        müreccih muhaldir. Halbuki, o emr-i itibarî dediğimiz kisb-i insanî, bazan        yapmak ve bazan yapmamak, eğer mûcip bir müreccih bulunmazsa, tercih bilâ        müreccih lâzım gelir. Şu ise, usul-ü kelâmiyenin en mühim bir esasını        hedmeder.

Elcevap: Tereccuh bilâ müreccih muhaldir. Yani,        müreccihsiz, sebepsiz rüçhaniyet muhaldir. Yoksa, tercih bilâ müreccih        caizdir ve vakidir. İrade bir sıfattır; onun şe’ni böyle bir işi        görmektir.

Eğer desen: Madem katli halk eden Haktır. Niçin bana        kàtil denilir?

Elcevap: Çünkü, ilm-i sarf kaidesince, ism-i        fail, bir emr-i nisbî olan masdardan müştaktır. Yoksa, bir emr-i sabit        olan hâsıl-ı bilmasdardan inşikak etmez. Masdar kisbimizdir; kàtil        ünvanını da biz alırız. Hâsıl-ı bilmasdar, Hakkın mahlûkudur. Mes’uliyeti        işmam eden birşey, hâsıl-ı bilmasdardan müştak kılınmaz.

       Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler        :

       HAŞİYE : Gayet müdakkik âlimlere mahsus bir        hakikattir.

            Lügatler : 

       adem-i taallûk : ilgili olmama

bilvücub :        gerekli olarak

Cebrî : insanın seçme gücünün ve iradesinin        olmadığını savunan bâtıl yol

ehl-i hak : hakka, doğruya taraf        olanlar

Ehl-i Sünnet ve Cemaat : Peygamberimizin izinde giden        büyük Müslüman topluluk

emr-i itibarî : gerçekte olmadığı halde        var sayılan olgu, meridyenler gibi

emr-i nisbî : bir diğerine        göre var olduğu kabul edilen iş, olgu

Eş’arî : Ebu’l-Hasan Ali        b. İsmail el-Eş’ari tarafından kurulmuş ehl-i sünnete âit itikadî bir        mezhep

malûl : bir sebepten dolayı meydana gelen        şey

Mâtüridî : İmam Mâtüridî tarafından kurulmuş ehl-i sünnete        ait itikadî bir mezhep

meçhul : bilinmeyen

Mutezile :        “Kul kendi fiilinin yaratıcısıdır” iddiasında olan ehl-i sünnet dışı bâtıl        bir mezhep

müdakkik : dikkatli bir şekilde        araştıran

müsebbeb : sebep olunan şey, sebebin        sonucu

nazarıyla : gözüyle, bakışıyla

ref : ortadan        kaldırmak

rüçhaniyet : üstünlük

sübut : gerçekleşme,        meydana gelme

şer : kötü

tasarruf :        kullanım

tasavvur etmek : düşünmek, hayal        etmek

üssü’l-esas : temel esas

vâcip :        zorunlu

vücub : gereklilik

vücud : varlık

vücuda        gelme : var olma

vücud-u haricî : dışta oluşan varlık, maddî        varlık

zaruret : zorunluluk

tercih bilâ müreccih :        hiçbir üstünlük sebebi olmayan ve birbirine tamamen eşit olan şeylerden        birisini diğerine tercih edip seçme

tercih :        seçme

tereccuh bilâ müreccih muhaldir : sebepsiz üstünlük olmaz.        Yani, seçimi yaptıracak bir özellik yoksa, “seçim” asla        olmaz

tereccuh : başkasına üstün gelme


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst