Konuya cevap cer

Bu zamanda İslam hakikatlerine çalışılmalı

             22 Mayıs 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi...

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    DÖRDÜNCÜ HAKİKAT

    BEŞİNCİ MEKTUP

     Silsile-iİ Nakşînin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbânî (r.a.),  Mektubat’ında demiş ki: “Hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını,  binler ezvak ve mevâcid ve kerâmâta tercih ederim.”

    Hem demiş ki: “Bütün tariklerin nokta-i müntehâsı, hakaik-i imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır.”

     Hem demiş ki: “Velâyet üç kısımdır. Biri velâyet-i suğrâ ki, meşhur  velâyettir; biri velâyet-i vustâ, biri velâyet-i kübrâdır. Velâyet-i  kübrâ ise, verâset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden,  doğrudan doğruya hakikate yol açmaktır.”

    Hem demiş ki: “Tarîk-i  Nakşîde iki kanatla sülûk edilir. Yani, hakaik-i imaniyeye sağlam bir  surette itikad etmek ve ferâiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur. Bu iki  cenahta kusur varsa o yolda gidilmez.”

    Öyle ise, tarik-i Nakşînin üç perdesi var:

     Birisi ve en birincisi ve en büyüğü: Doğrudan doğruya hakaik-i  imaniyeye hizmettir ki, İmam-ı Rabbânî de (r.a.) âhir zamanında ona  sülûk etmiştir.

    İkincisi: Ferâiz-i diniyeye ve Sünnet-i Seniyyeye tarîkat perdesi altında hizmettir.

     Üçüncüsü: Tasavvuf yoluyla emrâz-ı kalbiyenin izalesine çalışmak, kalb  ayağıyla sülûk etmektir. Birincisi farz, ikincisi vacip, bu üçüncüsü ise  sünnet hükmündedir.

    Madem hakikat böyledir. Ben tahmin ediyorum  ki, eğer Şeyh Abdülkàdir Geylânî (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) ve  İmam-ı Rabbânî (r.a.) gibi zâtlar bu zamanda olsaydılar, bütün  himmetlerini, hakaik-i imaniyenin ve akaid-i İslâmiyenin takviyesine  sarf edeceklerdi. Çünkü saadet-i ebediyenin medarı onlardır. Onlarda  kusur edilse, şekavet-i ebediyeye sebebiyet verir. İmansız Cennete  gidemez; fakat tasavvufsuz Cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan  yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i  İslâmiye gıdadır. Eskiden kırk günden tut, tâ kırk seneye kadar bir seyr  ü sülûk ile bazı hakaik-i imaniyeye ancak çıkılabilirdi. Şimdi ise,  Cenâb-ı Hakkın rahmetiyle, kırk dakikada o hakaike çıkılacak bir yol  bulunsa, o yola karşı lâkayt kalmak elbette kâr-ı akıl değil. İşte, otuz  üç adet Sözler, böyle Kur’ânî bir yolu açtığını, dikkatle okuyanlar  hükmediyorlar.

    Madem hakikat budur. Esrar-ı Kur’âniyeye ait  yazılan Sözler, şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç, bir merhem ve  zulümatın tehacümatına maruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi bir nur ve  dalâlet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olduğu  itikadındayım.

    Bilirsiniz ki, eğer dalâlet cehaletten gelse,  izalesi kolaydır. Fakat dalâlet fenden ve ilimden gelse, izalesi  müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım binde bir bulunuyordu.  Bulunanlardan ancak binden biri irşadla yola gelebilirdi. Çünkü, öyleler  kendilerini beğeniyorlar. Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir  zannediyorlar. Cenâb-ı Hak şu zamanda, i’câz-ı Kur’ân’ın mânevî  lemeâtından olan malûm Sözleri, şu dalâlet zındıkasına bir tiryak  hâsiyetini vermiş tasavvurundayım.

    Bediüzzaman Said Nursî

    LÜGAT:

    Âhir : Son

    Akaid-İ İslâmiye : İslâm Dininin Esasları, İnançları

    Berzah : Geçit, Aralık, Perde

    Cenâh : Kanat

    Dalâlet : Hak Yoldan Sapkınlık, İnançsızlık

    Emrâz-I Kalbiye : Kalbî Hastalıklar

    Esrar-I Kur’âniye : Kur’ân’ın Sırları

    Ezvak : Zevkler; Mânevî Lezzetler

    Farz : Allah Tarafından Yapılması Kesin Olarak Emredilen Şey

    Ferâiz-İ Diniye : Dinin Kesin Emirleri; Allah Tarafından Yapılması Kesin Olarak Emredilen Şeyler

    Hakaik : Hakikatler

    Hakaik-İ İmâniye : İman Hakikatleri

    Hakaik-İ İslâmiye : İslâmın Hakikatleri

    Hakikat : Doğru, Gerçek

    Hâsiyet : Özellik

    Hayret : Şaşkınlık

    Heyet-İ İslâmiye : İslâm Topluluğu, Müslümanlar

    Himmet : Ciddî Gayret, Çalışma

    İ’câz-I Kur’ân : Kur’ân’ın Mu’cize Oluşu

    İmtisal : Uyma, Yerine Getirme

    İnkişaf : Açığa Çıkma, Gelişme

    İrşad : Doğru Yolu Gösterme, Uyarma

    İtikad Etmek : İnanmak

    İzale : Giderme, Ortadan Kaldırma

    Kâr-I Akıl : Aklın Kabul Edeceği İş

    Kerâmât : Kerâmetler; Allah’ın Bir İkramı Olarak, Onun Sevgili Kullarında Görünen Olağanüstü Hal Ve Hareketler

    Kur’ânî : Kur’ân’a Ait

    Lâkayt : Duyarsız, İlgisiz

    Lemeât : Parıltılar

    Malûm : Bilinen

    Maruz : Uğrama, Tesirinde Kalma

    Medar : Sebep, Vesile

    Mevâcid : Vecd Halleri, Kalbe Zevk Veren Haller

    Münasip : Uygun

    Müşkül : Zor

    Nâfi : Faydalı, Yararlı

    Nokta-İ Müntehâ : Son Nokta

    Rahmet : Şefkat, Merhamet, İhsan

    Saadet-İ Ebediye : Sonsuz Mutluluk

    Sarf Etmek : Harcamak

    Seyr Ü Sülûk : İlâhî Hakikatlere Ulaşmak İçin Bir Rehberin Öncülüğünde Çıkılan Mânevî Yolculuk

    Silsile-İ Nakşî : Nakşibendî Tarikatının Silsilesi, Halifeler Zinciri

    Suret : Biçim, Şekil

    Sülûk : Mânevî Yol Alma

    Sünnet : Peygamberimizin Söz, Fiil Ve Hareketlerine Dayanan Yüce Prensipler

    Sünnet-İ Seniyye : Peygamberimizin Söz, Fiil Ve Hareketlerine Dayanan Yüce Prensipler

    Şekavet-İ Ebediye : Sonsuz Sıkıntı Ve Mutsuzluk

    Takviye : Kuvvetlendirme

    Tarik : Mânevî Yol

    Tarikat : Mânevî İlerlemeye Götüren Yol

    Tarîk-İ Nakşî : Buharalı Muhammed Bahaüddin Nakşibendi Hazretleri Tarafından Kurulan, Gizli Zikre Dayanan Tarikat

    Tasavvuf : Kalbi, Dünyanın Gelip Geçici İşlerinden Ayırıp, Allah Sevgisi İle Bağlama; Tarikat Ehli Olma

    Tasavvur : Düşünce

    Tehacümat : Hücumlar

    Tiryak : Derman, İlaç

    Vâcib : Dinî Bakımdan Yapılması Şart Ve Kesin Olan Emir

    Velâyet : Velîlik

    Velâyet-İ Kübrâ : En Büyük Velîlik

    Velâyet-İ Suğrâ : Küçük Derecedeki Velîlik

    Velâyet-İ Vustâ : Orta Derecedeki Velîlik

    Veraset-İ Nübüvvet : Peygamberin Vârisliği Makamı

    Vuzuh : Açıklık, Açık Ve Anlaşılır Şekilde Olma

    Zındıka : Dinsizlik, İnançsızlık

    Zulümat : Karanlıklar


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst