Konuya cevap cer

                          TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ

 8.52.EMİRDAĞ  HAYATI(DEVAMI)

                   Salisen: Size karşı        elbette çok cihetlerde dâhilî ve haricî muarızlar var. Eğer bu        muarızlarınız hakaik-i imaniye namına çıksaydı, birden sizi mağlûp        ederdi.

       Çünkü bu milletin yüzde        doksanı, bin seneden beri an’ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalb ile        bağlanmış. Zahiren muhalifi, fıtratındaki emre itaat cihetiyle serfürû        etse de, kalben bağlanmaz.


Hem, bir Müslüman, başka milletler gibi        değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıt altında kalamaz;        istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle        idare edilmez. Bu hakikatin çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip        sizin zekâvetinize havale ediyorum.


Bu asrın Kur’ân’a şiddet-i        ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya’dan geri kalmamak size        elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir. Siz,        şimdiye kadar gelen inkılâp kusurlarını üç dört adamlara verip şimdiye        kadar umumî harp ve sair inkılâpların icbarıyla yapılan        tahribatları—hususan an’ane-i dîniye hakkında—tamire çalışsanız, hem size        istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza kefaret        olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek milliyetperver,        hamiyetperver namına müstehak olursunuz.


Rabian: Madem ölüm        öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor. Ve madem siz de herkes gibi kabre        koşuyorsunuz. Ve madem o kat’î ölüm ehl-i dalâlet için idam-ı ebedîdir,        yüz bin cemiyetçilik ve dünyaperestlik ve siyasetçilik onu tebdil edemez.        Ve madem Kur’ân, o idam-ı ebedîyi, ehl-i iman için terhis tezkeresine        çevirdiğini güneş gibi ispat eden Risale-i Nur elinize geçmiş ve yirmi        seneden beri hiçbir feylesof, hiçbir dinsiz ona karşı çıkamıyor, bilâkis        dikkat eden feylesofları imana getiriyor ve bu on iki sene zarfında dört        büyük mahkemeniz ve feylesof ve ulemadan mürekkep ehl-i vukufunuz Risale-i        Nur’u tahsin ve tasdik ve takdir edip, iman hakkındaki hüccetlerine itiraz        edememişler. Ve bu millet ve vatana hiçbir zararı olmamakla beraber, hücum        eden dehşetli cereyanlara karşı sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî        olduğuna Türk milletinden, hususan mektep görmüş gençlerden yüz bin şahit        gösterebilirim. Elbette benim size karşı bu fikrimi tam nazara almak,        ehemmiyetli bir vazifenizdir.

       

            Lügatler :        

       âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki ebedî        hayat

an’ane-i dîniye : dinî gelenek

an’ane-i İslâmiye        : İslâmî gelenek

dahilî ve haricî : içeride ve        dışarıda

ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan        kimseler

elzem : çok gerekli

ervah :        ruhlar

fıtrat : yaratılış

hakaik-i imaniye : iman        hakikatleri, esasları

hakikat : gerçek

hamiyetperver :        hamiyet sahibi, fedakârlığı sever

       hariç : dış

hasene : iyilik,        sevap

havale etmek : göndermek

himmet : ciddi gayret,        yardım

hususan : özellikle

hüccet : güçlü ve sağlam        delil

icbar : mecbur etme, baskı, zorlama

inhisar etme        : sınırlandırma, özgü kılma

inkılâp : değişim

istibdad-ı        mutlak : tam ve sınırsız bir baskı, mutlak        diktatörlük

istikbal : gelecek

kat’î : kesin,        şüphesiz

kefaret : günahın bağışlanmasına vesile olan        şey

kusurat : kusurlar

       mağlûp olma : yenilgiye uğrama

mecburiyet        : zorunlu olma

menfaatli : yararlı, faydalı

merhum :        rahmete kavuşmuş, vefat etmiş

milliyetperver : kendi milletine        düşkün olma

misal : örnek

muarız : karşı gelen,        muhalif

muhalefet : karşıt olma, aykırılık

muhalif :        aykırı, zıt

müstehak : hak eden, lâyık

rabian :        dördüncü olarak

reis : başkan

rüşvet-i mutlak : her        istenileni vermek, mutlak rüşvet

sair : diğer,        başka

salisen : üçüncü olarak

serfürû : baş eğme, söz        dinleme, itaat

seyyie : kötülük, günah

şehid : Allah        yolunda canını feda eden Müslüman

şiddet-i ihtiyaç : ihtiyacın        şiddeti

tahribat : tahripler, yıkıp bozmalar

umumî :        genel

zahiren : görünürde

zekâvet : zeki oluş,        zekilik


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst