Konuya cevap cer

Ölüm Allah'ın bekasına bir delildir

             30 Mayıs 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    ON İKİNCİ LEM’A: 

    Arkadaş! Hayat, Hâlıkın ehadiyetine burhan olduğu gibi, mevt de devam ve bekasına bir delildir.

     Evet, nasıl akan nehirlerin, dalgalanan denizlerin kabarcıkları ve  yeryüzünde bulunan sair şeffaflar, şemsin ziyâ ve timsallerini  göstermekle şemsin vücuduna şehadet ettikleri gibi, o kabarcık gibi  şeffaflar ölüp söndükten sonra yerlerine müteselsilen gelip geçen  emsalleri, yine şemsin ziyâ ve timsallerini gösterdiklerinden, şemsin  devam ve bekasına ve bütün o şuâat, celevat ve timsallerin bir şems-i  vâhidin eseri olduklarına şehadet ediyorlar. İşte o şeffaflar,  vücutlarıyla şemsin vücuduna ve ademleri ve ölümleriyle de şemsin devam  ve bekasına delâlet ediyorlar.

    Kezalik, mevcudat, vücuduyla  Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücuduna ve ölüm ve zevaliyle, teceddüdî bir  teselsülle yerlerine gelen emsali, Sâniin ezelî ve ebedî vâhidiyetine  şehadet ediyorlar.

    Evet, leyl ve neharın ihtilâfı, fusul-i  erbaanın tahavvülü ve unsurların tebeddülü hengâmlarında meydana çıkan  şu güzel mevcudat ve bu lâtif masnuatta devam ile cereyan eden mübadele  ve devr ü teslim muamelesi kat’î bir şehadetle, sermedî, âlî,  dâimüttecellî bir Sahib-i Cemâlin vücuduna ve bekasına ve vahdetine  şehadet eden kat’î bir burhandır.

    Ve keza, senevî inkılâplarda,  müsebbebatla esbabın birlikte ölüm ve zevali ve sonradan ikisinin yine  birlikte iâdeleri, esbabın da müsebbebat gibi âciz masnu ve mahlûklardan  olduğuna delâlet ettiği gibi, bu masnuat ve mevcudatın, bir Zât-ı  Vâhidin müteceddid bir san’atı olduğuna da şehadet eder. (Mesnevi-i  Nuriye, Lem'alar)

    Bediüzzaman Said Nursi

    SÖZLÜK:

    âciz : güçsüz, elinden bir şey gelmeyen

    adem : hiçlik, yokluk

    âlem : dünya, evren

    âlî : yüce, yüksek

    beka : devamlılık ve kalıcılık

    burhan : güçlü ve sarsılmaz delil, kanıt

    celevat : cilveler, görüntüler

    Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah

    cereyan eden : meydana gelen

    dâimüttecellî : tecellî ve yansımaları sürekli devam eden

    delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek

    devr ü teslim muamelesi : sürekli olarak birbirinin yerine geçme uygulaması

    ehadiyet : Allah’ın birliğinin varlıklarda tek tek görünmesi ve herbir şeye hükmetmesi

    emsal : benzer olanlar

    esbab : sebebler

    ezelî ve ebedî : varlığının başlangıcı ve sonu olmayan Zât, Allah

    fesada gitmek : bozulmak

    fusul-i erbaa : dört mevsim

    Hâlık : her şeyi yaratan Allah

    hengâm : zaman; dönem

    iâde : birinin yerine tekrar getirilme

    ihtilâf : farklılık

    inkılâp : değişim

    intizam : düzen

    kat'î : kesin bir şekilde

    keza : aynı, aynı biçimde

    kezalik : bunun gibi

    lâtif : ince, güzel

    leyl : gece

    masnu : san’at eseri varlık

    masnuat : san’at eseri varlıklar

    mevcudat : varlıklar

    mevt : ölüm

    mübadele : devirteslim

    müsebbebat : sebeplerle meydana getirilenler

    müteselsilen : zincirleme şeklinde; birbirine bağlı olarak

    nehar : gündüz

    Sahib-i Cemâl : sonsuz güzellik sahibi olan Allah

    sair : diğer, başka

    Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah

    senevî : yıllık

    sermedî : daimî, sürekli

    suubet : zorluk

    şeffaf : saydam, parlak

    şehadet : şahidlik

    şems : Güneş

    şems-i vâhid : bir tek Güneş

    şerik : ortak

    şuâat : şualar, ışık hüzmeleri

    tahavvül : değişim

    tebeddül : değişerek birbirinin yerini alma

    teceddüdî : sürekli yenilenme hali

    teselsül : zincirleme devam etme, ard arda gelme

    timsal : görüntü; yansıma

    unsur : element

    Vâcibü'l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah

    vahdet : birlik

    vâhidiyet : birlik

    vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması

    vücud : varlık

    zâtında : kendisinde

    zeval : geçip gitme, sona erme

    ziyâ : ışık; parlaklık


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst