Konuya cevap cer

TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ 8.51.EMİRDAĞ  HAYATI(DEVAMI)

                   Eski dahiliye vekili,


şimdi parti kâtib-i        umumisi Hilmi Bey,

      

Evvelâ: Yirmi        sene zarfında bir tek istida Dahiliye Vekili iken sana yazdım. Fakat yirmi        senelik kaidemi bozmadım, vermedim. Hem eski dahiliye vekili, hem şimdi        kâtib-i umumî sıfatlarıyla seninle konuşacağım. Yirmi sene hükûmetle        konuşmayan, tek bir defa hükûmet hesabına hükûmetin büyük bir rüknü ile        konuşan adam, on saat kadar söylese azdır. Onun için siz benimle konuşmayı        bir iki saat müsaade ediniz.


Saniyen: Şimdi partinin kâtib-i        umumîsi itibarıyla size bir hakikati beyan etmeye kendimi mecbur        biliyorum. Hakikat de şudur:


Senin, kâtib-i umumî olduğun Halk        Fırkasının millet karşısında gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da        şudur:


Bin seneden beri âlem-i İslâmiyeti kahramanlığı ile memnun        eden ve vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyeti, küfr-ü        mutlaktan ve dalâletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile        olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri!


Eğer        şimdi, eski zaman gibi kahramancasına Kur’ân’a ve hakaik-i imana sahip        çıkmazsanız ve doğrudan doğruya hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeyi tervice        çalışmazsanız, size kat’iyen haber veriyorum ve kat’î hüccetlerle ispat        ederim ki, âlem-i İslâmın muhabbet ve uhuvveti yerine, dehşetli bir        nefret; ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet;        ve şimdi âlem-i İslâmı mahva çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe        mağlûp olup, âlem-i İslâmın kal’ası ve şanlı ordusu olan bu Türk        milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimalîden çıkan dehşetli        ejderhanın istilâ etmesine sebebiyet vereceksiniz.


Evet, hariçte        iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet, Kur’ân kuvvetiyle        dayanabilir. Yoksa, küfr-ü mutlakı, istibdad-ı mutlakı, sefahet-i mutlakı        ve ehl-i namusun servetini serserilere ibâha etmesini âlet ederek dehşetli        bir kuvvetle gelen bir cereyanı durduracak, ancak İslâmiyet hakikatiyle        mezcolmuş, ittihad etmiş ve bütün mazideki şerefini İslâmiyette bulmuş        olan bu milletteki din kuvveti ve îman bütünlüğüdür. Evet bu milletin        hamiyetperverleri ve milliyetperverleri, herşeyden evvel bu mümteziç,        müttehid milliyetin can damarı hükmünde olan hakaik-ı Kur’âniyeyi        terbiye-i medeniye yerine ikâme etmek ve düstur-u hareket yapmakla o        cereyanı durdurur inşaallah.


İkinci cereyan: Eğer siz,        hamiyetperver, milliyetperver adamlar gibi, şimdiye kadar cereyan eden ve        medeniyet hesabına mukaddesatı çiğneyen usulleri muhafazaya çalışıp, üç        dört şahsın inkılâp namında yaptıkları icraatı esas tutarak mevcut        haseneleri ve inkılâp iyiliklerini onlara verip ve mevcut dehşetli        kusurları millete verilse, o vakit üç dört adamın üç dört seyyiesi üç dört        milyon seyyie olup bu kahraman ve dindar milleti ve İslâm ordusu olan Türk        milletinin geçmiş asırlardaki milyarlar şerefli merhum ordularına ve        milyonlarla şehidlerine ve milletine büyük bir muhalefet ve ervahına bir        mânevî azap ve şerefsizlik olmakla beraber; o üç dört inkılâpçı adamın pek        az hisseleri bulunan ve millet ve ordunun kuvvet ve himmetiyle vücut bulan        haseneleri o üç dört adama verilse, o üç dört milyon iyilikler, üç dört        haseneye inhisar edip küçülür, hiçe iner; daha dehşetli kusurlara kefaret        olamaz.

       

            Lügatler :        

       adavet : düşmanlık

       âlem-i beşeriyet : insanlık âlemi

âlem-i        İslâm : İslâm dünyası

       âlem-i İslâmiyet : İslâm âlemi

azâb :        sıkıntı, acı çekme

azîm : büyük

       beyan etmek : açıklamak, izah etmek

cereyan        eden : dolaşan, hareket eden

cereyan : akım, hareket

       Dahiliye Vekili : İçişleri Bakanı

dalâlet        : doğru ve hak yoldan sapkınlık

düstur-u hareket : hareket        prensibi, tarzı

       ehl-i hamiyet : hamiyet ve gayret sahibi        kimseler

       ehl-i namus : namus sahibi

esas :        temel

fütuhat : fetihler, zaferler, başarılar

       hakaik-i iman : iman hakikatleri,        gerçekleri

hakaik-i Kur’âniye ve imaniye : Kur’ân ve iman        hakikatleri

hakaik-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın        hakikatleri

hakikat : gerçek

hamiyetperver : hamiyet        sahibi, fedakârlığı sever

hariç : dış

hasene : iyilik,        sevap

       hüccet : güçlü ve sağlam delil

ibâha        etmek : serbest bırakmak, helâl göstermek

icraat : faaliyet,        iş

inkılâp : büyük değişim, dönüşüm

inşaallah : Allah        dilerse, izin verirse

istibdad-ı mutlak : tam ve sınırsız bir        baskı, mutlak diktatörlük

istilâ etmek : kuşatmak

ittihad        etmek : birleşmek, birlik

ittiham etmek : suçlamak

       kaide : esas, düstur

kâtib-i umumî :        genel sekreter

küfr-ü mutlak : sınırsız inançsızlık; Allah’ı ve        Ondan gelen her şeyi inkâr etmek

mağlûp olma : yenilgiye        uğrama

       mahrum edilen : yoksun bırakılan

mahv :        yok olma

mazi : geçmiş

merkeziyet-i İslâmiye : İslâmın        merkezi

mevcut : var olan

mezc olmak : karışmak,        bütünleşmek

milliyetperver : kendi milletine düşkün        olma

muhabbet : sevgi

muhafaza :        koruma

mukaddesat : mukaddes olan şeyler

muvaffak :        başarılı

mümteziç : birleşik, karışık

müstemlekât :        sömürgeler

müttehid : birleşmiş

       rükün : önde gelen idareciler

       saniyen : ikinci olarak

sebebiyet vermek        : sebep olmak

sefahet-i mutlak : yasak zevk ve eğlencelere        düşkünlük

servet : zenginlik

       sıfat : özellik, vasıf

suret : biçim,        şekil

şark-ı şimalî : kuzeydoğu

terbiye-i medeniye :        medeniyetin verdiği eğitim

       tervic : yaymak

uhuvvet :        kardeşlik

usul : esas

       vahdet-i İslâmiye : İslâmın birliği,        beraberliği

zulmen : zulmederek


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst