TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ
8.58.EMİRDAĞ HAYATI(DEVAMI)
1بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu şâşaalı baharın çiçeklerini temâşâ etmek için arabayla bir iki saat geziyorum. Hiç hayatımda görmediğim bir tarzda bütün çiçekli otlar, âdetin fevkinde bir tarzda büyümüş, çiçekler açmış, tebessümkârâne tesbihat edip, lisan-ı hal ile Sâni-i Zülcelâllerinin san’atını takdir edip alkışlıyorlar gibi hakkalyakîn hissettiğimden, hayat-ı dünyeviyeye müştak hissiyatım ve gafil ve tahammülsüz nefsim bu halden istifade ederek, dünyadan nefret ve hastalıklı ve sıkıntılı hayattan usanmak ve berzaha gitmeye ve oradaki yüzde doksan dostlarını görmeye iştiyak cihetinde karar veren kalbime ve fânide bâki zevk arayan nefsime itiraz geldi.
Birden hissiyata da, damarlara da sirayet eden iman nuru o îtiraza karşı gösterdi ki:
“Madem toprak bu kadar cemal ve rahmet ve hayat ve zînetlere maddî cihetinde mazhar olmasından hadsiz bir rahmetin perdesidir ve içine giren hiçbir şey başı boş kalmıyor. Elbette bütün bu zahirî ve maddî ziynetlerin ve güzelliklerin ve hüsün ve cemal ve rahmet ve hayatın mânevî merkezlerinin ve bir kısım tezgâhlarının faal bir nev’i, toprak perdesinin altında ve arkasındadır. Elbette bu himayetli annemiz olan toprak altına girmek ve kucağına sığınmak ve o hakikî ve daimî ve mânevî çiçekleri seyretmek, daha ziyade sevilir ve iştiyaka lâyıktır.” diye o kör hissiyatın ve dünyaperest nefsin itirazını tamamıyla izale ve def etti.
2اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلٰى نُورِ اْلاِيمَانِ مِنْ كُلِّ وَجْهٍ dünyaperest nefsime de dedirtti.
Said Nursî
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :
1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
2 : İman nurunun her vechesi için Allah’a hamd olsun.
Lügatler :
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
bâki : devamlı, kalıcı, ölümsüz
berzah : öldükten sonra ruhların gittiği, dünya ile âhiret arasındaki âlem
cemâl : güzellik
def etme : uzaklaştırma
dünyaperest : dünyaya aşırı derecede düşkün olan
faal : hareketli
fâni : gelip geçici, ölümlü
fevkinde : üstünde
gafil : duyarsız, sorumsuz; âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan kimse
hadsiz : sonsuz
hakikî : asıl, gerçek
hakkalyakîn : bizzat yaşayarak elde edilen kesin bilgi
hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
himayet : koruma
hissiyat : duygular, hisler
hüsün : güzellik
istifade etmek : faydalanmak, yararlanmak
iştiyak : arzu, istek
izale etme : giderme
lisan-ı hal : hâl ve beden dili
mazhar olma : sahip olma, yansıma yeri
müştak : arzulu, çok istekli
nefis : bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, geçici zevk ve isteklere sevk eden duygu
nev' : çeşit, tür
rahmet : merhamet, ihsan, bağış, ikram
Sâni-i Zülcelâl : büyüklük ve yücelik sahibi, her şeyi san’atlı bir şekilde yapan Allah
sıddık : çok doğru ve sadık
sirayet eden : bulaşan, yayılan
şâşaalı : gösterişli, göz alıcı bir şekilde
tebessümkârâne : gülümsercesine
temâşâ etmek : bakmak, seyretmek
tesbihat etme : Allah’ın her türlü eksiklikten, âcizlikten, ortaktan yüce olduğunu ilân etme
zahirî : açık, görünürde
ziynet : süs