Konuya cevap cer

Yaşasın Kur’ân-ı Kerîmin Kanun-u Esasîleri

             06 Haziran 2011 / 00:01

             Günün Risale-i Nur dersi

        

                                      Bismillahirrahmanirrahim

    Kırk  beş sene evvel (Bu tarih 1954 senesine aittir.) Dinî Ceridelerde  neşredilen Eski Said’in o dindar meb’uslara hitaben bir makalesidir.

    Yaşasın Kur’ân-ı Kerîmin Kanun-u Esasîleri

    26 Şubat 1324 (11 Mart 1909)

    Dinî Ceride, No. 73

    Ey Meb’usan! Uzunluğu ile beraber gayet mûcez bir tek cümle söyleyeceğim. Dikkat ediniz, zira itnâbında îcaz var. Şöyle ki:

     Cumhuriyet ve demokrat mânâsındaki meşrutiyet ve kanun-u esasî denilen  adalet ve meşveret ve kanunda cem-i kuvvet, bu unvan ile beraber, asıl  mâlik-i hakikî ve sahib-i unvan-ı muhteşem olan (1),

    ve müessir ve adâlet-i mahzâyı mutazammın bulunan (2),

    ve nokta-i istinadımızı temin eden (3),

    ve meşrutiyeti ve cumhuriyeti bir esas-ı metine istinad ettiren (4),

    ve evham ve şükûk sahibini varta-i hayretten kurtaran (5),

    ve istikbal ve âhiretimizi tekeffül eden (6),

    ve menafi-i umumiye olan hukukullahı izinsiz tasarruftan sizi tahlis eden (7),

    ve hayat ı milliyemizi muhafaza eden (8),

    ve umum ezhanı manyetizmalandıran (9),

    ve ecanibe karşı metanetimizi ve kemâlimizi ve mevcudiyetimizi gösteren (10),

    ve sizi muahaze-i dünyeviye ve uhreviyeden kurtaran (11),

    ve maksat ve neticede ittihâd-ı umumîyi tesis eden (12),

    ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı âmmeyi tevlid eden (13),

    ve çürük mesâvi-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden (14),

    ve bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran (15),

    ve geri kaldığımız uzun mesafe-i terakkiyi sırr-ı i’câza binaen, bir zaman-ı kasırda tayyettiren (16),

    ve Arap ve Turan ve İran ve Sâmileri, yani beraber olanları tevhid ederek az zaman içinde bize bir büyük kıymet verdiren (17),

    ve şahs-ı mânevî-i hükûmeti Müslüman gösteren (18),

    ve kanun-u esasînin ruhunu ve on birinci maddeyi muhafaza ile sizi hıns-ı yeminden kurtaran (19),

    ve Avrupa’nın eski zann-ı fasidlerini tekzip eden (20),

    Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın hâtemü’l-Enbiya ve şeriatının ebedî olduğunu tasdik ettiren (21),

    ve muharrib-i medeniyet olan ve anarşiliğe yol açan dinsizliğe karşı set çeken (22),

    ve zulmet-i tebâyün-ü efkârı ve teşettüt-ü ârâyı safha-i nuranîsi ile ortadan kaldıran (23),

    ve umum ulema ve vâizleri ittihad ve saadet-i millete ve icraat-ı hükûmeti, meşruta-i meşruaya hâdim eden (24),

    ve adalet-i mahzâsı merhametli olduğundan anâsır-ı gayr-ı müslimeyi daha ziyade telif ve rapt eden (25),

    ve en cebîn ve âmi adamı en cesur ve en has adam gibi hiss-i hakikî-i  terakki ile ve fedakârlık ve hubb-u vatanla mütehassis eden (26),

    ve hàdim-i medeniyet olan sefahet ve israfattan ve havayic-i gayr-ı zaruriyeden bizi halâs eden (27),

    ve muhafaza-i âhiretle beraber imâr-ı dünya etmekle sa’ye neşat veren (28),

    ve hayat-ı medeniye olan ahlâk-ı hasene ve hissiyat-ı ulviyenin düsturlarını öğreten (29),

    ve her birinizi, ey meb’uslar, elli bin kişinin takazasını, yani haklarını sizden dâvâ etmelerini hakkınızda tebrie eden (30),

    ve sizi icma-ı ümmete küçük bir misâl-i meşru gösteren (31),

    ve hüsn-ü niyete binaen âmâlinizi ibadet gibi ettiren (32),

    ve üç yüz milyon Müslümanın hayat-ı mâneviyesine suikast ve cinayetten sizi tahlis eden (33),

    ol Kur’ân-ı mukaddesin düsturları unvanıyla gösterseniz ve  hükümlerinize me’haz edinseniz ve düsturlarını tatbik etseniz, acaba bu  kadar fevaid ile beraber ne gibi birşey kaybedeceksiniz? Vesselâm…

    Yaşasın Kur’ân’ın Kanun-u Esasîleri! 

    (Divan-ı Harb-i Örfî)

    Said Nursî

    SÖZLÜK:

    âmâl : emeller, arzular

    binaen : -dayanarak

    düstur : kâide, kural

    fevaid : menfaatler, faydalar

    hayat-ı mâneviye : mânevî hayat

    hüsn-ü niyet : güzel niyet

    icma-ı ümmet : aynı asırda yaşamış olan İslâm âlimlerinden müçtehit  olanların, şeriatın bir meselesi hakkında verilen hükümde birleşmeleri,  dinî bir konuda söz birliği etmeleri

    kanun-u esasî : anayasa

    Kur’ân-ı mukaddes : mukaddes Kur’ân

    me’haz : kaynak

    misâl-i meşru : şeriata uygun timsal, örnek

    tahlis : kurtarma

    tebrie etme : kusur ve noksandan uzak tutma

    vesselâm : işte bu kadar; mektup sonlarında sonsuz selâm mânâsında kullanılan bir ifade

    adalet-i mahzâ : tam ve mükemmel adalet; “ferdin hukuku asla fedâ edilemez” görüşündeki adalet

    ahlâk-ı hasene : güzel ahlâk

    aleyhissalâtü vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun

    âmi : basit, sıradan

    anâsır-ı gayr-ı müslime : Müslüman olmayan unsurlar (azınlıklar)

    binaen : -dayanarak

    cebîn : korkak, cesaretsiz

    düstur : kâide, kural

    ebedî : sonsuz, sonu olmayan

    hâdim etme : hizmetçi, hizmet etme

    hâdim-i medeniyet : medeniyet yıkan, yok eden

    halâs etme : kurtarma

    has : özel

    hâtemü'l-Enbiya : Peygamberlerin en sonuncusu Hz. Muhammed (a.s.m.)

    havayic-i gayr-ı zaruriye : zorunlu olmayan ihtiyaçlar, ihtiyaç olmadığı halde ihtiyaç haline gelmiş şeyler

    hayat-ı medeniye : medenî hayat, uygar yaşam

    hıns-ı yemin : yemini bozma, sözünde durmama

    hiss-i hakikî-i terakki : gerçek ilerleme duygusu

    hissiyat-ı ulviye : yüce duygular, hisler

    hubb-u vatan : vatan sevgisi

    hudud-u hürriyet : hürriyetin sınırları

    icraat-ı hükûmet : hükûmetin icraatı

    imâr-ı dünya : dünyanın bayındır hâle getirilmesi, düzenlenmesi

    israfat : savurganlıklar

    ittihad : birleşme, birlik

    kanun-u esasî : temel kanun, Anayasa; Sultan İkinci Abdülhamid’in  emriyle hazırlanıp, 23 Aralık 1876’da kabul ve ilân edilen anayasa  özelliğindeki kanunlar

    meb’us : milletvekili

    mesafe-i terakki : ilerleme mesafesi, ilerlemede kat edilen mesafe

    mesâvi-i medeniyet : medeniyetin kötülükleri

    meşruta-i meşrua : şeriata uygun meşrutiyet

    muhafaza : koruma, saklama

    muhafaza-i âhiret : âhireti koruma

    muharrib-i medeniyet : medeniyeti yok eden, yıkan

    mütehassis : hislenme, duygulanma

    neşat : sevinç, mutluluk

    rapt : bağlama

    sa’y : çalışma, emek

    saadet-i millet : milletin mutluluğu

    safha-i nuranî : nuranî sayfa, nurlu sayfa

    Sâmi : Arapça, Asurca, İbranîce ve Habeşçe konuşan çeşitli milletlerin toplandığı kol

    sefahet : yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük; zararı yararı dikkate almadan beyinsizce davranma

    sırr-ı i'câz : mu’cizelik sırrı

    şahs-ı mânevî-i hükûmet : hükûmetin mânevî şahsiyeti, tüzel kişiliği

    şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet

    takaza : hakkını dava etme, sıkıştırma

    tayy : uzun zaman veya mesafeyi az zamanda geçip aşma

    tekzip etme : yalanlama

    telif : uzlaştırma, uyumlu hâle getirme

    teşettüt-ü âra : fikir dağınıklığı, kargaşası

    tevhid : birleştirme, birleme

    tevlid etme : doğurma, sebep olma

    Turan : Türk Ülkesi

    ulema : âlimler

    umum : bütün, genel

    zaman-ı kasır : kısa zaman

    zann-ı fasid : bozuk, yanlış zan

    zulmet-i tebâyün-i efkâr : fikirlerin uyuşmazlık karanlığı

    adâlet-i mahzâ : tam adâlet; “ferdin hukuku hiçbirşey için fedâ edilemez” görüşünde olan adalet anlayışı

    cem-i kuvvet : gücü toplayıp bir araya getirme, güç birliği

    ceride : gazete

    ecanib : yabancılar

    efkâr-ı âmme : genel düşünce, kamuoyu

    esas-ı metin : sağlam esas, ana metin

    evham : kuruntular, şüpheler

    ezhan : zihinler

    hayat-ı milliye : millî hayat

    hitaben : hitap ederek, seslenerek

    hukukullah : Allah’ın hakkı, kamu hakları

    îcaz : az sözle çok mânâlar anlatma, özlü söz

    istikbal : gelecek zaman

    istinad : dayanma, dayanak

    itnâb : sözü gereğinden fazla uzatma

    ittihad : birleşme, birlik

    ittihad-ı umumî : genel birlik, herkesin bir noktada birleşmesi

    kanun-u esasî : temel kanun, Anayasa; Sultan İkinci Abdülhamid’in  emriyle hazırlanıp, 23 Aralık 1876’da kabul ve ilân edilen anayasa  özelliğindeki kanunlar

    kemâl : olgunluk, mükemmellik

    maksat : gaye, amaç

    mâlik-i hakikî : gerçek sahip

    manyetizmalandırma : etkileme, kendisine çekme, cezbetme

    meb’us : milletvekili

    meb'usan : milletvekilleri

    menafi-i umumiye : umumi faydalar, umumun menfaatleri

    meşrutiyet : başında hükümdar bulunmakla birlikte, yasama yetkisi  kısmen meclis tarafından kullanılan, kısmen de olsa kuvvetler ayrılığına  dayanan idare şekli

    meşveret : işlerin istişâre (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi; meclis

    metanet : sağlamlık, kararlılık

    mevcudiyet : varlık, var olma

    muahaze-i dünyeviye ve uhreviye : dünya ve âhirette hesaba çekme

    mûcez : özlü; çok mânâ ifade eden (özlü söz)

    mutazammın : içine alan, kapsayan

    müessir : tesirli, etkili

    neşretme : yayınlama

    nokta-i istinad : dayanak noktası

    sahib-i unvan-ı muhteşem : ihtişamlı isim sahibi

    şeriat-ı garrâ : parlak ve nurlu şeriat; İslâmiyet

    şükûk : şekler; şüpheler

    tahlis : kurtarma

    tasarruf : dilediği gibi kullanma ve yönetme

    tekeffül etme : kefil olma

    temin etme : sağlama

    tesis etme : kurma, yerleştirme

    umum : bütün, genel

    varta-i hayret : tehlikeli, hayret uçurumu


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst