Bütün eşyanın san'atındaki ihtimamat ve san'atkarane tasvirat ve mahirane tezyinat, bir ilm-i muhiti gösteriyor. Çünki binler vaziyet-i muhtemele içinde, muntazam ve müzeyyen, san'atlı ve hikmetli bir vaziyeti intihab etmek, derin bir ilim ile olur. Bütün eşyadaki şu tarz-ı intihabat, bir ilm-i muhiti gösteriyor.
Hem icad ve ibda'-ı eşyada kemal-i sühulet, bir ilm-i ekmele delalet eder. Çünki bir işde kolaylık ve bir vaziyette sühulet, derece-i ilim ve meharetle mütenasibdir. Ne kadar ziyade bilse, o derece kolay yapar.
İşte şu sırra binaen herbiri birer mu'cize-i san'at olan mevcudata bakıyoruz ki; hayret-nüma bir derecede sühuletle, kolaylıkla, külfetsiz, dağdağasız, kısa bir zamanda fakat mu'ciznüma bir surette icad edilir. Demek hadsiz bir ilim vardır ki, hadsiz sühuletle yapılır ve hakeza... Mezkûr emareler gibi binler alamet-i sadıka var ki, şu kainatta tasarruf eden zatın muhit bir ilmi vardır. Ve her şey'i bütün şuunatıyla bilir, sonra yapar. Madem şu kainat sahibinin böyle bir ilmi vardır; elbette insanları ve insanların amellerini görür ve insanlar neye layık ve müstehak olduklarını bilir, hikmet ve rahmetin muktezasına göre onlarla muamele eder ve edecek.
Ey insan! Aklını başına al, dikkat et! Nasıl bir zat seni bilir ve bakar, bil ve ayıl!..
(Bediüzzaman Said Nursi – 20. Mektub’dan)
Lügatler
Alamet-i sadıka : Doğru alametler, kesin belirtiler, şüphesiz işaretler
amel :iş, fiil, ibadet
Dağdağa :gürültü, boş yere telaş ve zorluklar
Delalet : delil olmak
Derece-i ilim :ilim derecesi
Emare :alamet,işaret, belirti, iz, ipucu
Eşya :nesneler, şeyler
Hadsiz : sayısız, sınırsız
Hakeza :öylece, bunun gibi, böyle
Hayret-nüma :hayret veren,hayret gösteren
Hikmet :Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye
İbda-ı eşya :her şeyin yeniden yaratılması
İcad :yaratma, var etme, vücuda getirmek
İhtimamat :özenmeler, fazla dikkat ve gayret etmeler
İlm-i ekmel :en mükemmel ilim
İlm-i muhit :sonsuz-sınırsız ilim
İntihab :seçmek, ayırıp beğenmek
Kâinat : evren, yaratılanların hepsi
Kemal-i suhulet :mükemmel bir kolaylıkla
Külfet :zahmet, sıkıntı, yorgunluk
Maharet :ustalık, beceriklilik
Mahirane :ustaca, becerikli olarak, hünerli olarak
Mevcudat :varlıklar, kâinattaki her şey
Mezkur :zikri geçen, önceden bahsedilmiş
Mu’cize-i sanat :sanat mucizesi
Mu’ciznüma :mucize gösteren
Muamele: davranış, işlem, birbiri ile işlem görme Muhit: etrafını kuşatan, çeviren
Mukteza :icab eden, lazım gelen
Muntazam :düzenli, tertipli, intizamlı
Müstehak :hak etmiş, kendisi kazanmış
Mütenasib :uygun, aralarında münasebet bulunan
Müzeyyen :bezenip süslenmiş
Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek
Sanatkârane :sanatlı olarak, sanata yakışır şekilde
Sır :herkesin bilmediği gizli hakikat
suret : biçim, şekil
Sühulet : kolaylık
Şey’ :madde, eşya, varlık
Şuunat :işler, fiiller
Tarz-ı intibahat :uyanıklık, göz açıklığı, hassasiyet, farkındalık
Tasarruf etmek : dilediği gibi, dilediği yerde ve şekilde kullanmak
Tasvirat :şekil ve suret vererek anlatmalar, resimlendirmeler, şekiller
Tezyinat :süslemeler, donatmalar, ziynetler, süsler
Vaziyet :durum, hal
Vaziyet-i muhtemele :ihtimali durumlar, olası haller
Zat : hürmete layık kimse, kişi
Ziyade : fazla, daha çok, fazlasıyla
--