TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ 9.19.AFYON HAYATI(DEVAMI)
Büyük Müdafaatından Parçalar(Devamı)
Elhasıl, madem biz ehl-i dünyanın dünyalarına ilişmiyoruz; onlar da bizim âhiretimize ve imanî hizmetimize bu derece ilişmesinler.
Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve programımız, evvelâ kendimizi, sonra milletimizi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhâya vesile olan zındıkaya karşı Risale-i Nur’un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhafazadır...
Ben, sizin bana vereceğiniz en ağır cezanıza da beş para vermem ve hiç ehemmiyeti yok. Çünkü ben kabir kapısında, yetmiş beş yaşındayım. Böyle mazlum ve mâsum bir iki sene hayatı şehadet mertebesiyle değiştirmek, benim için büyük saadettir. Risale-i Nur’un binler hüccetleriyle kat’î imanım var ki, ölüm bizim için bir terhis tezkeresidir. Eğer zâhirî idam da olsa, bizim için bir saat zahmet, ebedî bir saadetin ve rahmetin anahtarı olur. Fakat, siz ey gizli düşmanlar ve zındıka hesabına adliyeyi şaşırtan ve hükümeti bizimle sebepsiz meşgul eden insafsızlar! Kat’î biliniz ve titreyiniz ki, siz idam-ı ebedî ile ebedî mahkûm oluyorsunuz. İntikamımız sizden pek çok muzaaf bir surette alınıyor görüyoruz. Hattâ size acıyoruz. Evet, bu şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm hakikatinin elbette hayattan ziyade bir istediği var. Ve onun idamından kurtulmak çaresi, insanların her meselesinin fevkinde en büyük ve en ehemmiyetli ve en lüzumlu bir ihtiyac-ı zarurîsi ve kat’îsidir. Acaba, bu çareyi kendine bulan Risale-i Nur şakirtlerini ve o çareyi binler hüccetlerle bulduran Risale-i Nur’u âdi bahanelerle ittiham edenler ne kadar kendileri hakikat ve adalet nazarında müttehem oluyor, divaneler de anlar...
Lügatler :
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
anarşilik : hiçbir kayıt ve kural tanımama, kargaşa çıkarma
âsâyiş : emniyet, düzen
berzahî : kabir âlemine ait
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
daimî : devamlı, sürekli
divane : akılsız, deli
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehemmiyetli : önemli
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
elhasıl : kısaca, özetle
enâniyet : kendini beğenme, benlik
evvelâ : ilk olarak
fevkinde : üstünde
feyz : mânevî gıda, lütuf
hakikat : gerçek, asıl ve esas
haps-i münferit : tek başına hapis, hücre hapsi
hodfuruşluk : kendi kendini beğenme
hüccet : güçlü delil, kanıt
idam : yok oluş
idam-ı ebedî : dirilmemek üzere sonsuz yok oluş
ihtiyac-ı zarurî : zarurî ihtiyaçlar
imanî : imanla ilgili, imana dair
imhâ : yok etme
inâyet : Allah’ın yardım ve şefkati
ittiham etmek : suçlamak
kat’i : şüphesiz, kesin
mahviyet : tevazu, alçak gönüllülük
mâsum : günahsız, suçsuz
mazlum : zulme, haksızlığa uğrayan
mertebe : derece, makam
mezaristan : mezarlık
muvakkat : geçici
muzaaf : katmerli, kat kat
müttehem : ittiham olunan, kendisinden şüphe edilen
nazar : bakış, düşünce
nefs-i emmâre : hazır zevke düşkün ve insanı kötülüğe sevk eden duygu
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
saadet : mutluluk
suret : biçim, görünüş
şakirt : öğrenci, talebe
şehadet : şehitlik, Allah rızası yolunda hayatını feda etme
şöhretperestlik : şöhret düşkünlüğü
terhis tezkeresi : göreve son verme belgesi
zahirî : görünürde, dış görünüşte
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
ziyade : fazla, çok