Hadis El kitabı -Hadisleri doğru anlamak için..

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Selamun Aleyküm,

Günlük yaşamda , Hadis-i Şerifler en çok ihtiyaç duyduğumuz gereksinimler arasında yer alır. Burada da Hadis-i Şerifleri iyi ve doğru anlamak çok büyük bir önem arz ediyor. O yüzden Ömer Sevinçgül'ün Hadis El Kitabını bu sayfa da kısım kısım aktaracağim inşAllah.

Bu eseri okumaya geçmeden önce Hadis Lügati isimli mini bir bölümü okumanızı tavsiye ederiz.. Burada Hadis-i Şerifleri tanımak için çok önemli bilgiler mevcuttur.http://www.tevhid.gen.tr/hadis-i-serif/37839-hadis-i-serif-lugati/ yandaki yazıya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Faydalı olması temennisiyle...

Selam ve dua ile...





("Peygamber Efendimizin Örnek Ahlakı" isimli Osman Paksu Hocamızın eserini kısım kısım olarak düzenlemiş olduğum forum sayfasında,Peygamber Efendimiz(S.A.V)'in Örnek Ahlakı yazan yazıya tıklayarak okuyabilirsiniz.)
http://www.tevhid.gen.tr/peygamberi...amber-efendimizsavin-ornek-ahlaki/#post172138


(anlamını bilmediğiniz kelimelerin üzerine iki kez tıklayarak anlamlarını öğrenebilirsiniz.)
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Bismillâhirrahmanirrahîm.
Elhamdülillahi Rabbil âlemîn.
Vessalâtü vesselâmü âlâ seyyidinâ Muhammedin ve âlâ âlihi ve sahbihi ecmaîn.



GİRİŞ

Baktım ki, dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadır. Gördüm ki, gelen gidiyor, giden gelmiyor. Günlerimse, sonbahar yaprakları gibi dökülüyor. Rüzgâr gibi esip giden ömrüme yandım da, bir felah aradım.

Anladım ki, ruhumun ayrılık derdine ancak Allah sevgisi deva olabilir. Sezdim ki, Onsuz hayat bir serap olacak. Kalbim, Onunla yanan, Onsuz kalınca sönen bir mumdur.

Ona giden bir kısa yol aradım, "Allaha muhabbetiniz varsa, Onun habibine tâbi olmalısınız!" emrini duydum. Ve sonunda sevgili Peygamberimin yolunu buldum, tarifsiz kederlerden kurtuldum.

Böyle bir kitaba gençlik yıllarımda ne kadar da çok ihtiyaç hissetmiştim! Bir elimde Kurân vardı ve ben öbür elime de derlitoplu bir hadîs kitabı almak istiyordum. Her zaman ve her yerde okumak, sevgili Peygamberimin bana neler söylediğini bilmek ve tavsiyelerini hayatıma uygulamaktı niyetim. Onu tanımak, örnek almak ve onun gibi yaşamak istiyordum.

Ne mümkün! Gerek hadîsler, gerekse hadîs kaynakları o kadar çoktu, o kadar hacimliydi ve o kadar dağınıktı ki, yararlanabilmek için neredeyse bir hadîs âlimi olmak gerekiyordu.

Beni böyle bir kitap hazırlamaya yönelten dürtü de bu öznel deneyimim oldu. Bu kitabı, hadîs oldukları kesin senetlerle kanıtlanmış olan "sahih" hadîsleri bir araya toplamak, güvenilir kaynakların tümünün özünü yansıtmak ve bütün insanlara sunmak amacıyla hazırladım.

Bu kitabın, ömür günlerini en güzel biçimde geçirmek isteyenler için de bir "hayat rehberi" olmasını da ümit ediyorum.

Emelim, şu fani âlemden bâkiye bir yol bulmak ve buldurmaktır, vesselâm!

HADİS

Hadîs, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin akvali, etvarı ve ahvalidir. Akvali, yani bir mesele üzerine söylediği sözleri ki, mânâsı Allah teâlâdan, lafzı Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâmdandır. Etvarı, yani kendine özgü ve bize örnek davranışları. Ahvali, yani işittikleri ve gördükleri karşısındaki durumları. Zira, onun susması da hikmet dolu bir dildir, uygun bulma ve kabul etme mânâsına gelir.

Hadîsler, âyetlerin ilke düzeyindeki hükümlerini uygulanabilir duruma getirir, tamamlayıcı unsurlarla zenginleştirir, kapalı noktalarını açıklar, genel hükümlerini sınırlandırır, dokunulup geçilen bazı anlamlarını pekiştirir. Kurânı sevdirir, müminleri isteklendirir, soyut mânâları örneklendirir, kısacası, o ilahî ruha güzel bir beden olur.

Bir hadîs kitabı, ne tefsir, ne fıkıh, ne tarih, ne siyer, ne de bir ahlâk kitabıdır. Bir bakıma da bunların hepsidir. O, nurlu ilimler annesidir, peygamber kaynaklı anlamlar hazinesidir. Onu başka bir ilim dalının adıyla adlandırmak, sınırlandırmak ve daraltmak olur.

O, Allah tarafından, âlemlere rahmet olarak gönderilen son peygamber Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın, bize iletilen kutsal mirasıdır.

SÜNNET

Ayrılmaz ikililer: Allah ve peygamber, âyet ve hadîs, kitap ve sünnet... Sünnet, Kurân güneşinden dünyaya yansıyan nurlu aydınlık!

Sünnetin iki mânâsı vardır. Biri genel, biri özel. Özel anlamda sünnet, farzın ve vâcibin hemen arkasından gelen hüküm demektir.

Genel anlamda sünnet ise, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin bütün kabulleri, redleri ve hâlleridir. Ondan bize miras kalan ne varsa, bu genel sünnet tanımının içindedir. Onun inanışı, ibadet edişi, yaşayışı, yolu, yordamı, âdetleri ve toptan ifade edersek, onun örnek insanlığıdır.

Biz ümmeti ise, yürüdüğü yoldaki mübarek izlere milimetrik hassasiyetle basarak yürümekle yükümlüyüz. Müslümanlık kalitemiz, ona benzemekteki derecemizle orantılı.

Bu mukaddes yolun sonu ise, cennet!

HADİS DERLEME

Kurân, kendi ifadesiyle "lâ reybe fîh"dir, yani "kendisinde şüphe olmayan" kesin bir kaynaktır. Hadîs ise, belki de hemen kaleme alınmadığı için, sayısı, güvenilirliği ve taşıyıcıları bakımından farklı bir manzara arzetmektedir.

Ancak, hadîsin önemini bilen büyük âlimler, sahabe devrinden hemen sonra derlemelere başlamış ve bu işi büyük bir başarıyla sonuçlandırmışlardır.

Bu vesileyle de, "hadîs usûlü" adı altında son derece özgün ilmî yöntemler geliştirilmiş ve büyük bir ilim alanı ortaya çıkartılmıştır. Bunlar, öyle güvenilir metodlardır ki, daha sonra gerçek anlamda ortaya çıkacak olan tarih ilminin gelişmesinde de en önemli rehber olmuşlardır.

Hadîsler, başta Buhârî ve Müslim olmak üzere, pekçok büyük bilgin tarafından tesbit edilmiş ve sınıflandırılmış, "cerh ve tâdil ilmi" gibi hassas terazilerle tartıldıktan ve nice ince eleklerde elendikten sonra, sarsılmaz birer metin hâline getirilmiş ve günümüze kadar da böylece nakledilmiştir.

HADiS KAYNAKLARI

Yüzlerce hadîs kitabı yazılmış, ama bunların ancak bir düzine kadarı daha öncelik kazanmıştır. Bu ünlü kaynakların yazarlarının adlarını sıralayalım: Buhârî, Müslim, Mâlik, Dârimî, Ahmed bin Hanbel, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesêî, İbn Mâce, Bezzâr, Rezîn, Taberânî...</B>

Kitaba giren hadîsleri bu sahih kaynaklardan çıkardım. Hadîs bilginleri tarafından "sahih" mührü vurulmamış hiçbir hadîsi almadım.
Ekser hadîsler birden fazla kaynakta yer alıyordu. Ben sadece birinin, lafız, râvi ve güvenilirlik bakımından en uygun olanının adını yazdım. Mesela, ünlü "altı kitab"ın hepsinde yer alan bir hadîsin altına, "Buhârî" yazmak bana yeterli göründü.

Hadîsin emniyeti yönünden en önemli iki unsur, "râvi" ve "kaynak"tır. Her hadîsin yanıbaşında bu ikisini kısaca anmakla yetindim.

Bize yüzbinlerce hadîs ulaşmış, ama bunların ancak onbin kadarına "kesin" gözüyle bakılmıştır. Ben, sıhhati senediyle ispatlanmış olan ve günümüz insanının her zaman ihtiyaç duyup yararlanabileceği hadîsleri aldım.

Tekrarları eledim, fakat bunu yaparken, konuyu en özlü biçimde ortaya koyan hadîsleri almaya büyük bir özen gösterdim. Aynı hadîs, birden fazla kaynakta yer almakla birlikte, aralarında ayrıntı düzeyinde bile olsa, bir fark gördüysem, ikisini de aldım.

Kitabın hazırlanışında, düzenlenişinde ve basımında düşünülen önemli bir husus da, mümkün olduğu kadar hacminin kabarmamasıydı. Onun, kolayca elde edilebilen, taşınabilen ve okunabilen bir "hadîs el kitabı" olmasını istedim.

TASNİF

Hadîsleri alışılmışın dışında bir yöntemle sınıflandırdım. iktibas ettiğim "bin tane" hadîsi "elli bölüm" hâlinde yerleştirdim. Bölümlere, mânâları birbirine yakın hadîsleri aldım. Ancak, bir konu ile ilgili hadîsler, sadece adı konan bölümde bulunmamakta, başka bölümlerdeki bazı hadîslerde de aynı konu farklı yönlerden ele alınmaktadır.

Bazı öyle hadîsler var ki, muhtevasında pek çok konuya ışık tutmaktadır. Okuyucu bu önemli hususa dikkat etmeli.

Bu kitaba aldığım hadîsleri, sahih hadîs kaynaklarının özünü ve ruhunu yansıtabilecek bir usûlle seçtim ve yerleştirdim. Hadîs alanında uzmanlaşan bilginlerin dışında kalan herkes için kitabın yeterli olmasını hedefledim. istedim ki, bu hakikat incilerini en fazla sayıda insana göstereyim ve tanıtayım, onlar da yararlansınlar da yoksun kalmasınlar.

Kitaba, hadîslerin arabî ibarelerini almadım. Buna gerek de yoktu. Böyle yapsaydım, kitabın hacmi ikiye katlanacak, elde edip faydalanma oranı da azalacaktı. Bu kitabın muhatabı arabî lisanı bilmeyenlerdir. Muhataba göre hitap ise, belagatın temel niteliklerinin birincisidir!

TEŞRİH

Kitapta, bu önsözden başka bana ait olan tek cümle yoktur! Okuyucuyu, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin o harikulâde veciz ve anlamlı sözleriyle başbaşa bırakmaktı niyetim. Okuyanın zihnini kendime göre yönlendirmek istemedim.

Her okuyucu, her hadîsten kendi durumuna göre ayrı bir mânâ ve feyiz alabilir. Yorum yapsaydım, bu mânâ ihtimallerinden biri görünecek, öbürleri ise, belki de kaybolup gidecekti.

Manzara tek de olsa, onun aynadaki yansımaları ayrı ayrıdır ve aynanın özelliklerine göredir. Ruhlar da birer ayna gibidirler ve aldıklarını kendi niteliklerine göre yansıtırlar.

Açıklanmasında fayda bulunan hadisler de vardır şüphesiz. Bu ihtiyacı gidermek amacıyla, açıklamalar yapmak yerine, bunu başka bir yolla telâfi etmeye çalıştım: Hadîsi yine hadîsle açıklamak. Bu sebeple, sıralamada, hadîslerin birbirini açıklaması, desteklemesi ve konuyu her yönüyle aydınlatması hareket ilkelerim oldu.

Sade bir dil kullanmak için elimden geleni yaptım, ama yine de yeni nesiller tarafından bilinmeyen kelimelerin olduğunu gördüm. Daha fazla sadeleştirme de anlamı bozacağı için, başka bir çözüm ürettim ve kitabın arkasına bir sözlük koydum. Dileyen hemen açıp baksın da hadîsi tam olarak anlasın istedim.
Sözlükte 474 tane kelimenin açıklaması yapılmıştır.

HADİSİ ANLAMAK

Hadîse yüzeysel bakan biri, bazı çelişkiler bulunduğu vehmine kapılabilir. Peygamber aleyhissalatü vesselam, aynı soruya bazen birbirinden farklı cevaplar verebilmiştir. Mesela, "En üstün ibadet hangisidir?" diye soran birine, "Vaktinde kılınan namaz" derken, bir başkasına, "Anne babaya itaat" demiştir. Dikkatli bir inceleme sonucunda anlarız ki, birinin namaz konusunda, öbürünün de itaat meselesinde özel bir durumu vardır ve Efendimiz, "ilacı yaraya damlatmak" ilkesini uygulamıştır.

Bazen fakirlik, bazen de zenginlik övülmüş, bir iş kimine yasak edilmiş, kimine de yasak edilmemiştir. Dikkatle bakılırsa bunlarda bir aykırılık olmadığı görülebilir. Muhataba, hâle, duruma ve şartlara göre konuşmak ve davranmak reddedilmesi mümkün olmayan önemli bir iletişim kuralıdır.

Dinin temel meselelerinde aynılık olmakla birlikte ayrıntılarında bazı farklılıklar olabilir. islâmın, bütün zamanlara, ülkelere ve tek tek her insana uygun bir "yaradılış dini" olmasının bir nedeni de budur.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, yaşı, cinsiyeti, işi, mizacı, bilgisi, maddi durumu, kültürel düzeyi, anlayışı ve benzeri nitelikleri birbirinden oldukça farklı milyarlarca insanın peygamberidir. Elbette, hepsini tatmin edecek, hepsine örnek olacak ve hepsine yol gösterecek biçimde konuşacak ve davranacaktı.

ÖRTÜLÜ GERÇEKLER

Hemen kavranması kolay olmayan bir kısım hadîsler de, gelecekte olacaklarla ilgili hadîslerdir. Bunlarda, kapalı bir dil ve anlatım biçimi kullanılmıştır.

Böyle yapmasının önemli bir nedeni, insanın bu dünyadaki varlık sesebi olan "imtihan sırrı" ile ilgilidir. Bu alanda, "Akla kapı açmak, iradeyi elden almamak," mühim bir ilkedir. insanı inanmaya zorlayacak derecede normal insanlarca bilinmesine imkan bulunmayan haberleri apaçık bir dille söylemek bu sırra aykırı olabilirdi.

Ayrıca, gaybı bilen Allahtır. Peygamber ise, ancak Allahın bildirdiğini bilir. Eğer gelecekteki gaybi hadiseleri ve sırları ifşa etseydi bu, "Gaybı yalnız Allah bilir," hakikatına karşı bir saygısızlığı hatıra getirebilirdi. Allaha saygı ve edep konusunda ise, Peygamber aleyhissalatü ve sellemın hassasiyeti malumdur.

işte bu gibi sebeplerle, o türden hadîsleri, ancak örtülü anlatımlarla söylemiş, ne ümmetini tamamen gafil bırakmış, ne de edep ve imtihan sırrı sınırlarını aşmıştır. Bu harika denge de, onun peygamber oluşunun bir başka göstergesidir.

HADİSE SAYGIYLA YAKLAŞMAK

Bazı hadîslerde ise, akla aykırı gibi görünen ifadeler olabilir. Bu durumda, hemen o hadîsi inkâr etmek, yahut reddetmek veya şüpheye düşmek hatalı bir davranış olur. "Bu hadîstir," denilen her sözü hemen hadîs olarak kabul edelim demiyorum. Kaynaklarına bakılır, sahih olduğu senediyle kanıtlanmışsa, ona hürmetle yaklaşılır.

"Benim aklım almıyor, o halde akla aykırıdır," diye düşünmek, bazen gafletin, bazen de gurur ve büyüklenmenin bir sonucudur. Böyle bir hadîsle karşılaşınca , "Ben anlayamıyorum, ama elbette bir anlayan vardır. Gerçi aklıma aykırı görünüyor, fakat benim aklım tek ölçü olamaz. Araştırmalı, bir bilenden sormalıyım," diye düşünmek gerekir.

Bazı hadîslerin anlatımı son derece sadedir, bazılarında ise, kavranması ciddi gayret isteyen edebî sanatlar kullanılmıştır. "Bunların, anlatılınca hoşa gidecek bir yorumu mutlaka vardır," denmeli, hadîse ilişilmemelidir. "Bilenin üstünde daha fazla bilen vardır" ve "akıl akıldan üstündür."

Bazı bilgin kılıklı türediler, hadîse yaklaşırken bu tevazu tavrını göstermediklerinden, sanki tek ölçü kendi anlayışlarıymış gibi, hadîse saygısızca yaklaşabiliyorlar. Hem kendileri bu feyizli nur kaynağından yoksun kalıyor, hem de pekçok insanı yoksun bırakıyorlar! Gururlarının, kibirlerinin ve bilgi örtüsüyle örtülmüş cehaletlerinin kurbanı oluyorlar!

Bazen de, hadîslerin ifadesinde bir abartı varmış gibi görünebilir. Özellikle amellerin önemi konusundaki hadîslerde bu sorun aklımıza gelebilir. Bu durumda, hemen kötü düşüncelere kapılmak yerine, Peygamberimizin, insanlar için bir uyarıcı ve sakındırıcı olduğunu hatırlamamız yeterli olacaktır.
isteklendirme ve sakındırma, ümitlendirme ve korkutma sadedinde söylenen sözler abartı sayılmaz. Meselenin önemini vurgulamak gibi önemli bir amaç güdülmektedir. Genel gayeyi nazara almak, vasıtaya takılıp kalmamak gerek.

ÇALIŞMADA TİTİZLİK

Bu çalışmayı yaparken bazı hadîsler rehberim oldu. "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, sevdiriniz, tiksindirmeyiniz!" hadîsini devamlı hatırladım.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellemin, "Bizden işitip de başkalarına aynen bildiren kişinin yüzünü Allah ak etsin!" duası beni hep isteklendirdi.

"Benim adıma yalan söylemeyin! Kim benim adıma yalan söylerse, ateşe girer!" tehdidini hiç unutmadım ve bu uyarı benim titiz davranmama sebep oldu.

"insanların durumlarına göre söz söylemek," önemli bir sünnet ilkesiydi, ben de buradan hareketle günümüz insanının durumunu hep göz önünde bulundurdum.

Efendimiz ile ümmetini aydınlık bir zeminde buluşturmak ve onu onlara tanıtmak için elimden gelen çabayı gösterdim.

Konunun hassasiyetinin farkındayım. Kitabı hazırlarken azami oranda titizlik gösterdim. Yine de bir hata ettiysem Gafûr ve Rahîm olan Rabbimden mağfiret diliyorum.

Kitapta kusurlar varsa, bendendir. Üstünlükler ve güzellikler ise, her meselede rehberimiz olan Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdandır.

Niyetim, en fazla sayıda insana, ruha huzur, kalbe sürur ve akla nur verip gönülleri aydınlatan Muhammedî kaynaktan bengisular sunmaktır. Talebim, Allahın rızası ve ihsanıdır.

Emelim ise, şu fani âlemden bâkiye bir yol bulmak ve buldurmaktır, vesselâm!

Ömer Sevinçgül
Ramazan'98,
Sakarya.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Hadis, ravi, nakil, yazi...

HADİS, RAVİ, NAKİL, YAZI...

1. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Dikkat edin! Bana "Kitâb" verildi. Onunla beraber, "bir o kadar daha" verildi.
Dikkat edin! Karnı tok bir adamın, sedirinin üstüne oturup, şöyle demesi yakındır:

"Aramızda Allahın kitabı vardır. Onun içinde helâl olarak bulduğumuzu helâl sayar, haram olarak gördüğümüzü de haram sayarız."
Oysa, Allah Resûlünün haram kıldığı şey de, Allahın haram kıldığı şey gibidir."

Mikdam radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

2. İbn Abdülazîz, İbn Hazma bir mektup yazıp dedi ki:

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin hadîslerini araştır ve bir kitapta topla. Kitabına hadîsten başka hiçbir şey alma.
Böylece, onu okuyanlar ilmi yaysınlar ki, bilmeyenler de öğrensinler. Alimlerin ölmesiyle ilmin yok olup sönmesinden korkuyorum. Zira, ilim sır olmadığı sürece asla yok olmaz.
İbn Abdülazîz radıyallahu anh. Buhârî.

3. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Eğer benden, kalbinizce tanınan, tenlerinizi yatıştıran bir hadîsi duyarsanız ve onun size yakın olduğunu görürseniz, ben o sözü söylemeye sizden daha yakınım.
Kalblerinize yabani gelen, tenlerinizin nefret ettiği bir söz duyarsanız ve onun sizden uzak olduğunu görürseniz, bilin ki, ben ondan sizden daha uzağım!"
Ebû Humeyd radıyallahu anh. Ahmed.

4. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Benim adıma yalan söylemeyin! Kim benim adıma yalan söylerse, ateşe girer!"
Ali radıyallahu anh. Buhârî.

5. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bizden işitip de başkalarına aynen bildiren kişinin yüzünü Allah ak etsin! Kendisine bildirilen niceleri vardır ki, işitenden daha kavrayıcıdır."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.

6. insanlar derler ki: "Ebû Hureyre çok hadîs rivâyet ediyor."

Bir adama tesadüf ettim ve sordum: "Dün gece yatsı namazında Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ne okudu?"
"Bilmiyorum" dedi.
"Demekki sen orada bulunmadın" dedim.
Israrla: "Bulundum," dedi.
Ben de dedim ki: "Ben bulundum, falan falan sûreleri okudu."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

7. Vallahi, size anlattıklarımızın tümünü Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden işitmiş değiliz, fakat biz, birbirimize hiç yalan söylemezdik.
Enes radıyallahu anh. Taberânî.

8. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Benden hiçbir şey yazmayın! Kim benden Kurânın dışında bir şey yazmışsa, onu hemen silsin!"
Ebû Saîd radıyallahu anh. Müslim.

9. Ben, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemden duyduğum her şeyi yazardım. Ancak, insanlar beni bundan alıkoydu.
Dediler ki: "Sen her söylediğini yazıyorsun, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir insandır, kızgınlık hâlinde de, hoşnutluk hâlinde de konuşabilir."
Ondan sonra yazmaktan vazgeçtim. Bunu Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme anlatınca, mübarek parmağıyla ağzını gösterdi ve şöyle buyurdu:
"Yaz! Nefsim elinde olan Allaha yemin ederim ki, bundan haktan başka hiçbir şey çıkmaz."
İbn Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

10. Peygamberin sahabileri içinde benim kadar hadîs bilen hiç kimse yoktur. İbn Amr hâriç, çünkü o yazardı, ben yazmazdım.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

11. Bana, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, yahudilerin yazısını öğrenmemi emretti.

"Vallahi, mektuplarım hususunda yahudilere güvenmiyorum," buyurdu.
Bu sebeple, onların yazısını daha yarım ay geçmeden tam anlamıyla öğrendim. Bu dili öğrenince, yahudilere, onun mektubunu ben yazardım. Onlardan gelen mektubu da ben okurdum.
Zeyd radıyallahu anh. Buhârî.

12. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim benden kendisine ulaşan hadîsi yalanlarsa, üç şeyi yalanlamış olur: Allahı, Resûlünü ve o hadîsi rivâyet edeni."
Câbir radıyallahu anh. Taberânî.

13. Ali: Size Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden bir hadîs anlattığım zaman, bilin ki, o en ilgi çekici, en güzel yol gösterici, kişiyi en mükemmel takvaya kavuşturucudur.
Ali radıyallahu anh. Dârimî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
İSLAM, iBADET, AMEL, FELAH...

İSLAM, iBADET, AMEL, FELAH...

42. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"islâm, beş temel üzerine kurulmuştur: Allahın birliğine inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak, hacca gitmek."
İbn Ömer radıyallahu anh. Müslim.

43. Bir bedevi gelip, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme islâmı sordu.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, "Günde beş vakit namaz," buyurdu.

Adam sordu: "Bunlardan başka birşey yapmam gerekir mi?"

"Hayır, ancak nâfile olarak kılabilirsin." Sonra şöyle buyurdu: "Ramazanda oruç tutmak."

"Bunun dışında oruç var mıdır?"

"Hayır, ancak nâfile olarak tutabilirsin." Sonra ona zekâtı da anlattı.

"Bundan başka birşey vermem gerekir mi?"

"Hayır, nâfile olarak verebilirsin."

Sonra adam, arkasını dönüp giderken, "Bunları aynen yaparım, ne eksik, ne de fazla!" dedi.

Ardından, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Sözünde durur da dediklerini yaparsa, cennete girer."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

44. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Müslim, elinden ve dilinden müslümanların esenlikte olduğu kişidir. Mümin ise, insanlara, kanları ve malları hususunda güven veren kişidir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

45. Bir adam sordu:

"Hangi islâm daha hayırlıdır?"

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cevap verdi:

"Yemek yedirirsin, tanıdığına da tanımadığına da selâm verirsin..."
İbn Amr radıyallahu. Buhârî.

46. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme dedim ki:

"Bu işte seninle beraber kimler var?"

"Bir hür kişi, bir de köle..."

"islâm nedir?"

"Hoş söz söylemek ve yemek yedirmek."

"iman nedir?"

"Sabır ve hoşgörü...

"Hangi islâm en üstündür?"

"Müslümanların, elinden ve dilinden esenlikte olduğu kişininki..."

"Hangi îman üstündür?"

"Güzel ahlâk."

"Hangi namaz üstündür?"

"Ayakta durma süresi uzun olan namaz."

"Hangi hicret üstündür?"

"Rabbinin hoşlanmadıklarından uzak durman."
Amr radıyallahu anh. Taberânî.

47. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme, güçlükte, kolaylıkta, neşeli ve kederli hâllerde, onu dinleyip itaat edeceğime dâir biat edip, söz verdim. Yine, bize karşı yaptığı tercihlerde, ehline karşı herhangi bir işte tartışmayacağımıza, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize, Allah uğrunda kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza dâir biat edip, söz verdik.
Ubâde radıyallahu anh. Buhârî.

48. Ensardan bir grup kadınla, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme,
islâm üzerinde biat etmek üzere geldik ve şöyle dedik:

"Allaha hiçbir şeyi ortak koşmamaya, hırsızlık yapmamaya, zina etmemeye, çocuklarımızı öldürmemeye, iftira atmamaya, hayırlı işlerde sana baş kaldırmamaya söz verip, biat ettik."

Bunun üzerine Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Tâkat oranında, gücünüz yettikçe..."

"Allah ve Resûlü, bize kendimizden daha merhametlidir. Ey Allahın Resûlü, gel de sana biat edelim!" deyince, şöyle buyurdu:

"Ben kadınlarla tokalaşmam, yüz kadına olan sözüm, tek kadına gibidir."
Umeyme radıyallahu anha. Tirmizî.

49. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"işin başı islâm, direği namaz, zirvesi cihaddır."
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî.

50. Vedâ haccında Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile bulundum.

Allahı andı, hamdetti, öğüt verdi, sonra şöyle dedi:

"Bu kutsal gün hangi gündür?"

"En büyük hac günüdür!" dediler.

Bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Sizin kanlarınız, mallarınız, ırz ve namuslarınız, size, tıpkı bu gününüz gibi haramdır. Bu beldeniz gibi, bu ayınız gibi haramdır! Dikkat edin! Cinâyet işleyen kendi aleyhine cinâyet işlemiş olur.

Dikkat edin! Müslüman müslümanın kardeşidir. Müslüman kardeşinin hiçbir şeyi, kendisi helâl etmedikçe, diğer müslümana helâl olmaz.

Dikkat edin! islâm öncesindeki tüm faizler kaldırılmıştır. Verdiğiniz ana paralarınız sizindir. Haksızlık yapmayın, haksızlığa da uğramayın!

Dikkat edin! islâmdan önce işlenen her türlü kan davası kaldırılmıştır...

Dikkat edin! Kadınlara iyi davranın! Onlar, sizin yanınızda birer emanettirler...

Dikkat edin! Sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır.

Sizin, kadınlarınızın üzerinde bulunan hakkınız, yataklarınızı çiğnetmemeleri ve evinize girmesinden hoşlanmadığınız kimselere izin vermemeleridir.

Onların sizin üzerinizdeki hakları, giyimlerinde ve yemeklerinde onlara son derece iyi davranmanızdır...

Dikkat edin! Burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin, umulur ki, kendilerine bildirilenler daha kavrayıcı olurlar."
Amr radıyallahu anh. Buhârî.

51. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah, rızıklarınızı bölüştürdüğü gibi, aranızda ahlâklarınızı da bölüştürmüştür. Allah, dünyayı sevdiğine de, sevmediğine de verir. Ama dini ancak sevdiklerine verir. Kime dini vermişse, onu kesinkes sevmiştir.

Nefsim elinde olana yemin ederim ki, kalbi ve dili müslüman olmadıkça, bir kul müslüman olamaz. Komşusu kötülüklerinden emin olmadıkça, kişi tam mümin olamaz!"

"Ey Allahın Resûlü, kişinin kötülükleri nedir?"

Şöyle buyurdu: "Eziyet ve zulüm etmesidir. Haramdan kazandığı parayı nafaka verse, asla bereketi olmaz. Ondan sadaka olarak verirse, kesinlikle kabul olunmaz. Geride bırakırsa, onu ateşe daha da yaklaştırır. Çünkü Allah, kötüyü kötü ile silmez, kötüyü iyilik ile siler. Çünkü, pis olan pisi silmez."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Ahmed.

52. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"islâm garîb başladı, başlangıçtaki gibi tekrar garîb olacaktır. Garîblere ne mutlu!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Ilim, alim, ders, abid...

İLİM, ALİM, DERS, ABİD...

53. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim ilim istemek için bir yola girerse, cennet yollarından birine girmiş olur. Ondan hoşlandıkları için, melekler ilim arayanın üzerine kanatlarını gererler. ilim isteyene, göklerdekiler, yerdekiler ve sudaki balıklar bile günahının affı için yalvarırlar.

Alimin ibadet edene üstünlüğü, dolunayın yıldızlara üstünlüğü gibidir. Alimler, hiç şüphe yok ki, peygamberlerin mirasçılarıdırlar.
Peygamberler, ne dinarı, ne de dirhemi miras bırakmışlardır. Onların mirası ilimdir. Kim o ilmi alırsa, çok büyük bir nasibi elde etmiş olur."
Ebû Derda radıyallahu anh. Tirmizî.

54. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Tek bir dini anlayıcı fakih, şeytana bin tane ibadet edici abidden daha çetindir."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

55. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim ilimsiz ibadet ederse, bozdukları düzelttiklerinden çok olur. Kim söylediklerini uygularsa, kendisini ilgilendirmeyen boş sözü az bulunur. Kim dinini tartışmalara hedef ederse, bir kararda kalamaz daldan dala atlar durur."
Ömer radıyallahu anh. Dârimî.

56. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Şüphesiz Allah, ilmi insanların ellerinden çekerek almaz, ilmi, âlimleri almakla alır. Alimlerden kimse kalmayınca, insanlar câhil başkanlar edinirler, onlara sorarlar, onlar da fetva verirler, hem kendileri saparlar, hem de onları saptırırlar."
İbn Amr radıyallahu anh. Buhârî.

57. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim birine bir ilim öğretirse, onunla amel edenin sevabını, yapanın sevabından hiçbir şey eksilmeksizin alır."
Muaz radıyallahu anh. İbn Mâce.

58. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim ilme çalışıp elde ederse, Allah ona iki kat sevap verir. Kim ilme çalışıp da elde edemezse, Allah ona sevaptan bir pay verir."
Vâsile radıyallahu anh. Taberânî.

59. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah, kimin hayrını dilerse, onu dini anlayıcı bir fakîh yapar."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

60. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim ilim tahsili için yola çıkarsa, dönünceye kadar, o Allah yolundadır."
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

61. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hikmetli söz, müminin yitiğidir, bulduğu yerde onu almaya, o daha ziyade hak sahibidir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

62. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"ilim istemek, her müslümanın üzerine farzdır."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Taberânî.

63. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim bildiği bir ilmi, kendisine sorulunca gizlerse, Allah da onu ateşten bir gem ile gemler."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

64. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Vallahi, iman yolunu gösterme gayretinle birinin hak yolu bulması, senin için kırmızı deve sürülerinden daha hayırlıdır."
Sehl radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

65. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanlar size uyarlar. Size, dünyanın her tarafından insanlar gelecek, dinin inceliklerini öğrenecekler. Onlarla iyi geçinin, hayrı öğretin!"
Ebû Hârun radıyallahu anh. Tirmizî.

66. Aişe radıyallahu anha dedi ki: Medineli hanımlar ne iyi hanımlardır, dini öğrenme konusunda, utanma onlara engel olmuyor.
Aişe radıyallahu anha. Müslim.

67. Abdullah radıyallahu anh, her perşembe günü insanlara konuşma yapardı.

Bir adam dedi ki:

"Bize hergün konuşma yapmanı isterdim."

Şu cevabı verdi:

"Sizi usandırmak ve bıktırmaktan korkuyorum. Bezdirmemek için arasıra konuşuyorum. Tıpkı Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yaptığı gibi."
Şakîk radıyallahu anh. Buhârî.

68. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Gerçek âlim, insanlara, Allahın rahmetinden ümit kestirmeyen, azabından emin kılmayan, Allahın haramlarına izin vermeyen kişidir. içinde ilim bulunmayan ibadette hayır yoktur. içinde kavrama bulunmayan ilimde de hayır yoktur. içinde düşünme olmayan okumada da hayır yoktur."
Ali radıyallahu anh. Dârimî.

69. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bilgelere boş şey anlatma ki, sana kızmasınlar. Budalalara hikmeti anlatma ki, seni yalanlamasınlar. Uygun olandan ilmi menetme ki, günaha girmeyesin. Lâyık olmayana ilim öğretme ki, sana kötü davranılmasın. Çünkü, ilminin senin üzerinde bir hakkı vardır, tıpkı malının senin üzerinde hakkı bulunduğu gibi."
Kesîr radıyallahu anh. Dârimî.

70. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir topluma akıllarının almadığı bir şeyi anlatma ki, bazıları için bulantı sebebi olmasın."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Müslim.

71. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sahabilerinden bize bilgi verenler, şunu anlattılar:

Onlar, Peygamberden on âyet alıp ezberlerlermiş. Onu iyice sindirip, içindeki bilgileri ve hükümleri hayatlarına uygulamadıkça diğer on âyete geçmezlermiş.
Ebû Abdurrahman radıyallahu anh. Ahmed.

72. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanlara iyiliği öğretip de kendini unutan kişi, insanları aydınlatıp da kendini yakan mum gibidir."
Cendel radıyallahu anh. Taberânî.

73. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Şüphesiz, Allah birçok şeyleri emretmiştir, sakın onları boşa çıkarmayın! Birçok da sınırlar çizmiştir, sakın onları aşmayın! Birçok şeyleri de yasaklamıştır, sakın onlara yaklaşmayın! Birçok şeyleri de unutmaksızın bırakmıştır, onları da sakın araştırmayın!"
Sâlebe radıyallahu anh. Rezîn.

74. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ümmetim yetmiş küsür fırkaya ayrılacaktır. Bozgunculuk bakımından en büyükleri, kendi görüşleriyle meseleleri kıyaslayıp, haramı helâl, helâli de haram yapanlar olacaktır."
Avf radıyallahu anh. Taberânî.

75. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Fetva soran herkese fetva veren kişi, mecnundur."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Taberânî.

76. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

Allah önce aklı yarattı ve ona dedi ki: "Öne dön!" Döndü. "Arkaya dön!" buyurdu, döndü. Sonra şöyle buyurdu:

"Senden daha çok sevdiğim bir eser yaratmadım. Yaratıklarım içinde seni en çok sevdiğime vereceğim."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Rezîn.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Kuran, tilavet, tefsir, felah...

KURAN, TİLAVET, TEFSİR, FELAH...

77. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu duydum:

"ileride kargaşa olacaktır."

"Peki ondan kurtuluş nasıl olur, ey Allahın Resûlü?" diye sordum.
Şöyle buyurdu:

"Allahın Kitabına sarılmakla. Çünkü sizden öncekilerin haberi ile sizden sonrakilerin haberi onun içindedir. Aranızda vereceğiniz hükümler de onun içindedir. O, önemli bilgileri içerir, içinde gereksiz söz yoktur.

Kim onu, akılsızlığından dolayı terk ederse, Allah onun belini kırar. Kim iman yolunu ondan başkasında ararsa, Allah onu saptırır. O, Allahın sapasağlam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir. O, dosdoğru yoldur.

O, kendisiyle arzuların sapmadığı, dillerin yalan şeyler söylemediği, âlimlerin doymadığı, çok okunmakla eskimeyen, olağanüstülüğü tükenmeyen bir kitaptır.

O, cinlerin işitip de şöyle dediği kitaptır: "Gerçekten biz, doğru yola ileten görülmedik oranda güzel bir Kurân dinledik de ona îman ettik."
Kim ondan bir haber getirirse, doğru söylemiş olur. Kim onu uygularsa, sevap alır. Kim onunla hükmederse, âdil olur. Kim insanları ona dâvet ederse, doğruya iletmiş olur. Ey Aver, dinle, kulağına küpe olsun!"
Hâris radıyallahu anh. Tirmizî.

78. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allahın evlerinden birinde toplanıp, Allahın kitabını okuyan, onu aralarında öğrenip, öğreten hiçbir topluluk yoktur ki, Allah onların üzerine huzur indirmesin, rahmet onları kaplamasın, melekler onları kuşatmasın. Allah onları, kendi katındakilerin içinde anmasın!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

79. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişinin, falan falan âyetler bana unutturuldu, demesi ne kötü bir şeydir! Unutan kendisidir. Kurânı devamlı okuyun! Çünkü onun, hafızalardan silinmesi, hayvanların bağlarından çözülmesinden daha kolaydır."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.

80. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kurânı seslerinizle süsleyiniz!"
Berâ radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

81. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kurânı arap ağzıyla ve sesleriyle okuyun! Aşk ehlinin ezgilerinden uzak durun! Ehlikitabın ezgilerinden de uzak durun!
Benden sonra bir topluluk gelecektir ki, onlar Kurân okurken, şarkı söyler veya ağıt yakar gibi okuyacaklar. Okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek, hem onların ve hem de onları beğenenlerin kalbleri bozulacak."
Huzeyfe radıyallahu anh. Rezîn.

82. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin okuyuşu:

"Bismillahirrahmanir-Rahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Errahmanirrahîm. Mâliki yevmiddîn."
Ayetleri birbirine katmadan, dura dura, âyet âyet okurdu.
Ümmü Seleme radıyallahu anha. Ebû Dâvud.

83. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bana dedi:

"Haydi bana biraz Kurân oku!"

"Ey Allahın Resûlü! Kurân sana indi, ben mi sana Kurân okuyacağım?" dedim.

"Ben Kurânı başkasından dinlemekten hoşlanırım," buyurdu.

Bunun üzerine ona Nisâ sûresinden okumaya başladım. "Her ümmetten bir şâhit, seni de bunlara bir şâhit getirdiğimizde hâlleri ne olacak?" mealindeki âyete gelince, "Şimdi yeter, bu kadar yeter!" buyurdu.

Dönüp baktım, gözleri dolu dolu olmuş, ağlıyordu.
İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.

84. Geçmişteki büyük insanlardan hiç kimse, Kurân okunurken ne bayılırdı, ne de kendinden geçerdi. Onlar sadece ağlarlardı ve derileri ürperirdi. Sonra hem derileri, hem de kalbleri, Allahı anmaktan dolayı yumuşayıp, yatışırdı.
Esma radıyallahu anha. Rezîn.

85. Ömer radıyallahu anh, Kurân okuyan bir topluluk içindeydi. Sonra tuvaleti için oradan uzaklaştı. Kurân okuyarak dönünce, bir adam, "Ey müminlerin emîri! Abdestsiz mi Kurân okuyorsun?" dedi. Cevap verdi: "Sana bu fetvayı kim verdi? Yalancı Müseyleme mi?"
Ömer radıyallahu anh. Mâlik.

86. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim gece kalkamayıp, Kurândan ayırdığı bölümü okuyamazsa, sonra onu sabah namazı ile öğlen namazı arasında okusun. Böyle yaparsa, sanki gece okumuş gibi kendisine sevap yazılır."
Ömer radıyallahu anh. Müslim.

87. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanların en cömerdiydi. Bu en çok Ramazanda Cebrail ile buluşunca olurdu. Cebrail, Ramazanda her gece onunla buluşurdu. Ona Kurân okuturdu.
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.

88. Ayrıntılı sûrelerden ona ilk inen, içinde cennet ve cehennemin yer aldığı sûre olmuştur. insanlar kaygılanıp da islâma yönelince, helâl ve haramla ilgili sûreler indi.

Eğer, "içki içmeyin!" diyen sûre ilk önce inseydi, insanlar, "Bunu biz asla bırakmayız!" derlerdi.

Eğer, "Zina yapmayın!" diyen sûre ilk başlarda nâzil olsaydı, "Biz zinayı
terketmeyiz!" derlerdi.
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

89. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bu Kurândan ayrılmayın! Çünkü o, Allahın sofrasıdır. Kim Allahın sofrasından yararlanmak isterse, gayret etsin. Zira ilim, öğrenmekle olur."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Bezzâr.

90. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim, Kurân hakkında ilimsiz fikir yürütürse, cehennemdeki yerini hazırlasın."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

91. Bir adam dedi ki:

"Ey Allahın Resûlü! Allaha en sevimli amel hangisidir?"

"Yolculuğu bitirince tekrar yola başlayan kimsenin durumu."

"Yolculuğu bitirip tekrar yola başlama durumu nedir?"

"Kurânı başından sonuna kadar okur, bitirince yeniden başlar."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

92. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Fatiha, Kurânın esasıdır, Kitâbın anasıdır, yedi âyettir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

93. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim, geceleyin Bakara sûresinin son iki âyetini okursa, o iki âyet, o gece ona yeter."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.

94. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her şeyin bir kalbi vardır, Kurânın kalbi de Yâsin sûresidir. Kim onu okursa, Yâsinsiz on kere Kurân okumuş gibi kendisine sevap yazılır."
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

95. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim, sabahleyin Haşir sûresinin son üç âyetini okursa, Allah onun için yetmişbin melek görevlendirir, akşama kadar onun için Allahtan af dilerler. O gün ölürse, şehîd olarak ölür. Akşamleyin okursa yine aynı sevabı alır."
Mâkil radıyallahu anh. Tirmizî.

96. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kurânda otuz âyetlik bir sûre vardır ki, okuyanına, bağışlanıncaya dek affı için aracılık eder: Tebârekellezi sûresi."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

97. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bana benzeri görülmemiş âyetler indi: Felak ve Nâs sûreleri."
Ukbe radıyallahu anh. Müslim.

98. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ashabından birine sordu:

"Evlendin mi?"

"Hayır, vallahi evlenecek bir şeyim yok ki..."

"Yanında Kul Huvallahu Ehad da mı yok?"

"Var."

"işte al sana Kurânın üçte biri! izacâeyi biliyor musun?"

"Evet."

"işte sana Kurânın dörtte biri! Kul ya eyyühel kâfirûneyi biliyor musun?"

"Evet."

"işte sana Kurânın dörtte biri! izâ zülzilet..?"

"Evet."

"işte sana Kurânın dörtte biri! Evlen, evlen!" buyurdu.
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

99. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"İnsana, şeytanın bir dokunuşu vardır. Meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytanın dokunması, ona kötülük işletmek ve hakkı yalanlatmaktır. Meleğin dokunması ise, ona hayrı vaad etmek, hakkı onaylatmaktır. Her kim bunu vicdanında bulursa, Allahtan olduğunu bilsin ve Allaha hamdetsin. Ötekine tutulan da, şeytandan Allaha sığınsın."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.

100. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Eğer Kurânın, anlamını üstü kapalı biçimde anlatan âyetlerine uyan kimseleri görürseniz anlayın ki, Allahın haber verdiği kişiler onlardır ve onlardan uzak durun!"
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

101. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Allahtan nasıl korkulması gerekirse öyle korkun!" âyetini şöyle yorumlamıştır:

"Ona itaat etmek, asla karşı gelmemek, şükretmek, asla nankörlük etmemek, hatırlamak, asla unutmamak."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Taberânî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Ihlas, niyet, riya, ihsan, itidal...

İHLAS, NİYET, RİYA, İHSAN, İTİDAL...

102. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Şüphesiz Allah, biçimlerinize ve sözlerinize bakmaz, işlerinize ve kalblerinize bakar."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. İbn Mâce.

103. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişi, insanların gözünde cennetliklerin işi gibi iş yapar, oysa o cehennemliktir."
Sehl radıyallahu anh. Buhârî.

104. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ameller, sonlara bağlıdır, ya da sonlarına göredir."
Sehl radıyallahu anh. Müslim.

105. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"ihsan, Allaha sanki Onu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Zira, sen Onu görmesen de, O seni kesinlikle görür."
Yahya radıyallahu anh. Müslim.

106. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyetine göre işlem yapılır."
Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

107. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah bir topluluğa azap indirirse, içinde bulunan herkese isabet eder. Ancak, dirilirlerken amellerine göre dirilirler."
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

108. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Şüphesiz, dilleriyle söylemedikçe veya onu yapmadıkça, Allah, ümmetimin gönüllerinden geçirdikleri şeyleri bağışlamıştır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

109. Dedim ki:

"Ey Allahın Resûlü! Tam anlamıyla iyilik nedir?"

Şöyle buyurdu:

"Gizli hâllerinde de, gözönündeyken yaptığın ameli yapman."
Ebû Mâlik radıyallahu anh. Taberânî.

110. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim Allaha, kırk sabah yalnız onun için ibadet ederse, kalbinden diline yararlı bilgi ve güzel söz pınarları fışkırır."
İbn Abbas radıyallahu anh. Rezîn.

111. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kıyamet gününde, Allahın huzurunda, insanların en kötüsü, bir kısım insanlarla başka türlü, ötekilerle başka türlü konuşan ikiyüzlülerdir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

112. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

Allah teâlâ buyurmuştur:

"Ben kulumun zannı üzereyim. Nasıl isterse beni öyle sansın."
Hayyan radıyallahu anh. Ahmed.

113. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin evine bazı insanlar geldiler ve onun ibadetlerini sordular. Onunkiler anlatılınca kendi ibadetlerini azımsadılar.

"Biz nerede, o nerede! Onun tüm günahları affetilmiştir," dediler.

Biri, "Ben bütün gece uyumayıp namaz kılacağım," dedi.

Diğeri, "Ben devamlı oruç tutacağım," dedi.

Öbürü de, "Ben kadınlardan uzak duracağım," dedi.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem geldi ve onlara:

"Bu sözleri söyleyenler siz misiniz? Bana gelince, ben Allahtan hepinizden daha fazla korkarım ve Ondan hepinizden daha çok çekinirim. Orucu hem tutarım, hem de tutmam. Namazı hem kılarım, hem uyuduğum da olur. Hanımlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir!" buyurdu.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

114. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bana:

"işittiğime göre, sen her gece Kurânı baştan sona okuyor muşsun?" dedi.

"Evet," dedim.

"Baştan sona ayda bir oku!" buyurdu.

İbn Amr radıyallahu anh. Müslim.

115. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sen bütün günleri oruçla, geceleri de namazla geçiriyormuşsun?"

"Evet."

"Böyle yaparsan hem gözün, hem de ruhun bitkin düşer, yorulur. Ara vermeden oruç tutanın orucu olmaz. Üç günlük oruç, tüm senenin orucuna bedeldir. Her ayın üç gününü oruçla geçir!"
İbn Amr radıyallahu anh. Müslim.

116. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ey insanlar! Amellerden gücünüz yettiği kadarını alın! Siz bıkıp usanmadıkça Allah da bıkmaz. Allahın en çok sevdiği amel, az da olsa devamlı olanıdır."
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

117. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Doğruyu arayın, ılımlı olun! Şunu da iyi bilin ki, hiçbirinizi kendi ameli cennete koyacak değildir."
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

118. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Şüphesiz, bu din kolaydır. Kim güçleştirmeye kalkışırsa, ona yenik düşer."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

119. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kolaylaştırın, güçleştirmeyin, müjdeleyin, tiksindirmeyin!"
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

120. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"işlerin en hayırlısı, ılımlı olanıdır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Rezîn.

121. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kendinizi fazla zorlamayın! Sizden öncekiler, kendilerini zorlayıp sıkıntıya sokmakla eriyip tükendiler. Onların kalıntılarını ancak manastırlarda bulursunuz."
Sehl radıyallahu anh. Taberânî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Temizlik, abdest, gusül, teyemmüm...

TEMİZLİK, ABDEST, GUSÜL, TEYEMMÜM...

122. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Temizlik îmanın yarısıdır. "Elhamdülillah" mizanı doldurur. "Sübhanallahi velhamdülillahi" göklerle yer arasını doldurur.
Namaz nurdur, sadaka delildir, sabır ışıktır.
Kurân ise, ya lehine, ya da aleyhine bir kanıttır.
Tüm insanlar sabah erkenden çıkarlar, kimisi nefsini satar, kimisi de onu ya azat edip kurtarır, ya da tehlikeye atar."
Ebû Mâlik radıyallahu anh. Müslim.

123. Bir bedevi, mescidin bir kenarına işedi. Cemaat hemen başına üşüştü. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem onlara engel oldu ve şöyle buyurdu:

"Siz kolaylaştırıcılar olarak gönderildiniz, zorlaştırıcılar olarak değil. O idrar üzerine bir kova su dökün!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

124. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Köpek birinizin kabını yalarsa, o kabı yedi kere yıkasın."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

125. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kedi pis değildir, çünkü dişi olsun erkek olsun o, evinizde gezinen hayvanlardandır."
Kebşe radıyallahu anha. Tirmizî.

126. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hiç biriniz banyo yaptığı yere işemesin, çünkü kuruntu genellikle bundan kaynaklanır."
İbn Mugaffel radıyallahu anh. Tirmizî.

127. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Abdest bozacağınız zaman, ne önünüzü, ne de arkanızı kıbleye döndürmeyin, yüzünüzü doğuya veya batıya doğru çevirin!"
Ebû Eyyûb radıyallahu anh. Buhârî.

128. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ayaktayken idrar yapman, edebe aykırıdır."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.

129. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"idrardan sakının! Kabirde kulun ilk hesaba çekileceği şey odur."
Ebû Ümâme radıyallahu anh. Taberânî.

130. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem tuvalete girerken şunu söylerdi:

"Allahım! Erkek şeytanlardan da dişi şeytanlardan da sana sığınırım."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

131. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem heladan çıkınca şöyle derdi:

"Sıkıntımı gideren ve afiyet veren Allaha hamd olsun!"
Ebû Zer radıyallahu anh. Rezîn.

132. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin sağ eli, temizlik ve yemek içindi. Sol eli ise, helası ve sıkıntı veren şeyler içindi.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud.

133. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"On şey yaradılış gereğidir: Bıyık kısaltmak, sakalı uzatmak, diş temizleyicisi misvak kullanmak, suyu burnuna çekmek, tırnakları kesmek, parmak boğumlarını yıkamak, koltuk altını tıraş etmek, etek tıraşı olmak, tuvalette su ile temizlenmek..."
Aişe radıyallahu anha. Müslim.

134. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ümmetime zahmet vermeyecek olsaydım, onlara her namaz için abdesti emrederdim. Her abdestte de diş temizleyicisi misvak kullanmalarını emrederdim."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ahmed.

135. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Diş temizleyicisi misvak ağzı temizler, Rabbin hoşnutluğuna neden olur."
Aişe radıyallahu anha. Nesêî.

136. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sizden biriniz gayet güzel bir abdest alıp da, "Eşhedü en lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resûlüh," derse, ona cennetin sekiz kapısı açılır, istediğinden içeriye girer."
Ukbe radıyallahu anh. Müslim.

137. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim güzel bir abdest alır, sonra kalkıp farz namazını kılarsa, ayağıyla yürüdüğü, eliyle tuttuğu, kulaklarıyla dinlediği, gözleriyle baktığı ve içinden geçirdiği günahları bağışlanır."
Ebû Ümâme radıyallahu anh. Ahmed.

138. Osman radıyallahu anh bir kap su getirtti. O sudan alıp, üç kere ellerini yıkadı. Sonra sağ eliyle kaptan su alıp, üç kere ağzını yıkadı. Üç kere de burnuna su çekip, yıkadı. Üç kere yüzünü yıkadı. Üçer kere dirseklerine kadar kollarını yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra üçer kere topuklarına kadar ayaklarını yıkadı.

Sonra şöyle dedi: "Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin, benim bu abdestim gibi abdest aldığını gördüm."
Osman radıyallahu anh. Buhârî.

139. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Abdest aldığında el ve ayak parmaklarını iyice oğuştur!"
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

140. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz abdest aldığı zaman, burnunun iki deliğine dolu dolu su çeksin, sonra sümkürsün."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

141. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yüzleriniz ve kollarınız, abdesti iyi almaktan ötürü, kıyamet gününde pırıl pırıl parlayacaktır. Gücü yeten, bu parıltıyı artırsın."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim

142. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir kimse abdeste başlarken Allahı anarsa, vücudunun tümü temizlenir. Allahın adını anmazsa, yalnız abdestte yıkanan yerler temizlenir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Rezîn.

143. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme geldim, abdestini alıyor ve şöyle diyordu:

"Allahım, günahımı bağışla, evimi genişlet, rızkımı bereketlendirip artır."
Ebû Mûsa radıyallahu anh. Rezîn.

144. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, her namaz için abdest alırdı.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

145. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, gusül etmeye başladığında, önce ellerini yıkardı, sonra sağ eliyle sol eline su koyar, avret yerini yıkardı, sonra namaz abdesti gibi abdest alırdı. Sonra suyu alıp, parmaklarını iyice saçlarının dibine sokarak yıkardı. iyice yıkadığına kanaat getirince, başına üç kere su dökerdi. Sonra bedeninin diğer kısımlarına da su dökerdi. Daha sonra ayaklarını yıkardı.
Aişe radıyallahu anha. Müslim.

146. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kılın dibinde cünüplük vardır, onun için saç ve kılları iyi yıkayın, deriyi temizleyin!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

147. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sizlere acem diyarından yerler feth edilecektir. Oralarda hamam adında evler bulacaksınız. Sakın, erkekler onlara peştemalsiz girmesinler. Hasta ve lohusa olan kadınların dışında, kadınları onlara göndermeyin!"
İbn Amr radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

148. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Su bulamayınca, ellerini yere vurman, sonra onlara üfleyip yüzüne ve ellerine sürmen teyemmüm için sana yeterdi."
İbn Ebza radıyallahu anh. Buhârî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Salat, önemi, vakti, itina...

SALAT, ÖNEMİ, VAKTİ, İTİNA...

149. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem sordu:

"Birinizin kapısının önünden bir nehir aksa, kişi günde beş kez o suda yıkansa, kirinden eser kalır mı, ne dersiniz?"

"Hayır, tertemiz olur," dediler.

"işte beş vakit namaz da böyledir. Allah o namazlar sayesinde bütün hataları siler," buyurdu.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

150. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Herhangi bir kişi, mükemmel bir abdest alıp da namaz kılarsa, o namazla gelecek namaz arasında işlediği bütün günahları bağışlanır."
Osman radıyallahu anh. Buhârî.

151. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Herhangi bir müslüman, farz namaz vakti geldiğinde, o namazın abdestini mükemmel alır, namazında korku ile karışık bir saygı tavrı takınır ve rükûunu da tam yaparsa bilsin ki, bu namaz onun, büyük günahlarından başka, daha önce işlediği bütün günahlarına karşılık olur. Bütün yılı da böyle olur."
Osman radıyallahu anh. Müslim.

152. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim Allahın emrettiği gibi abdestini tastamam alırsa, o abdestle kıldığı namaz, beş vakit namaz aralarındaki günahlara karşılık olur."
Osman radıyallahu anh. Müslim.

153. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Amel edin! Amellerinizin en hayırlısı, namazdır!"
Sevban radıyallahu anh. İbn Mâce.

154. Mîrac gecesi Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme üç şey verilmiştir:
Beş vakit namaz. Bakara sûresinin son âyetleri. Ümmetinden, Allaha ortak koşmayan günahkârların günahlarının bağışlanması.
İbn Mesûd radıyallahu anh. Müslim.

155. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:

"Rabbim şöyle dedi:

"Ey Muhammed! O, gündüz ve gecede beş vakit namazdır. Her bir namazın karşılığı on namaz sevabıdır. işte bu, böylece elli vakit namaz eder."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

156. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bana kadınlar ve güzel koku sevdirildi, ama gözümün aydınlığı namaz oldu."
Enes radıyallahu anh. Nesêî.

157. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim beş vakit namaza rükû ve secdelerini tam yerine getirerek devam ederse ve onun Allah tarafından bir hak olduğunu bilirse ve vakitlerine de dikkat ederse, cennete girer."
Hanzâle radıyallahu anh. Ahmed.

158. Bir adamın sorusu üzerine, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem,

"Allah, kullarına beş vakit namazı farz kıldı," buyurdu.

Bunun üzerine adam, "Bunlardan ne bir fazla, ne de bir eksik yapmam," diye yemin etti.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Bu adam, bu sözünü tutarsa mutlaka cennete girer."
Enes radıyallahu anh. Nesêî.

159. Bayram namazı iki rekat, misafir namazı iki rekat ve Cumâ namazı iki rekattır. Bunların hepsi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin dilinde tamdır.
Ömer radıyallahu anh. Nesêî.

160. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Çocuk sağını solundan ayıracak yaşa geldi mi, ona namaz kılmasını söyleyin."
Muaz radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

161. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin, müslüman olan kişiye ilk öğrettiği şey namaz olurdu.
Ebû Mâlik radıyallahu anh. Bezzâr.

162. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Küfür ile îman arasında namazın terki vardır."
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî.

163. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah, kullarına beş vakit namazı farz kılmıştır. Küçümsemeden, her kim bu namazları tam kılarsa, Allah onu kıyamet gününde cennete koyacağına dâir kesin söz vermiş olur.

Kim de onları hafife alarak eksik yapıp gelirse, Allah katında ona verilmiş bir söz olmaz. Dilerse onu azaplandırır, dilerse affeder."
Ubâde radıyallahu anh. İbn Mâce.

164. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ey Ali! Şu üç şeyi sakın geciktirme: Vakti gelince namazı, hazırlanınca cenazeyi, dengi bulununca kız evlendirmeyi."
Ali radıyallahu anh. Tirmizî.

165. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Amellerin en üstünü ilk vaktinde kılınan namazdır."
Yahya radıyallahu anh. Tirmizî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Ezan, kamet, vesile, mescid...

EZAN, KAMET, VESİLE, MESCİD...

166. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim ezan sesini işittiği zaman:

"Allahümme Rabbe hâzihid dâvetit tâmmeti vesselâtil kaimeti âti Muhammedinil vesîlete vel fazîle, vebâshu makamen mahmuden kemâ vaadtehu," derse, kıyamet gününde ona şefaatim helâl olur."
Câbir radıyallahu anh. Buhârî.

167. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allahtan vesîle isteyin!"

Dediler ki: "Ey Allahın Resûlü, vesîle nedir?"

"O, cennette öyle bir makamdır ki, ona ancak tek bir adam ulaşacaktır. O adamın ben olmasını umarım."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

168. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ezan okuduğun zaman ağır ağır oku, kamet getirdiğinde acele ve çabuk getir! Ezanla kametin arasında yemek yiyen kimsenin yemeğini bitirebileceği kadar bir zaman ayır. Yine su içenin suyunu, tuvalete gidenin tuvaletini bitirebilecekleri kadar bir zaman ayır! Beni görmedikçe namaza kalkmayın!"
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî.

169. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Müezzin, sesinin ulaştığı yere kadar bağışlanır. Her yaş ve kuru şey onun yararına şahitlik eder. Cemaatle namaz kılana yirmibeş namazlık sevap yazılır. Ayrıca, iki namaz arasında yaptıkları da bağışlanır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

170. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ezanı duyduğunuz zaman, tıpkı müezzinin söylediği gibi söyleyiniz, ancak

"hayyealessalât, hayyealelfelah," deyince siz "Lâ havle velâ kuvvete illâ billah," deyiniz."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Buhârî.

171. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"imam, sorumluluk alan, müezzin ise kendisine güvenilendir. Allahım! imamları irşâd et! Müezzinleri de bağışla."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Bezzâr.

172. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ezanlarınızı seçkinleriniz okusun, namazlarınızı da Kurânı iyi bilip okuyanlarınız kıldırsın!"
İbn Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

173. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim Allahın rızasını umarak bir mescid yaparsa, Allah onun için cennette bir ev yapar."
Osman radıyallahu anh. Buhârî.

174. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Birinizin hanımı, kendisinden mescide gitmek için izin isterse, sakın engel olmasın!"
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

175. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Mescid, her iyi kulun evidir. Evi mescid olan adama Allah, rahatı, rahmeti, Sırat köprüsünü geçip cennete ve Allahın rızasına gitmesini garanti etmiştir."
Ebû Derda radıyallahu anh. Taberânî.

176. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, evlerde namaz yerleri yapılmasını, bunların temiz tutulup kokulanmasını emretti.
Aişe radıyallahu anha. Ebû Dâvud.

177. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Koyunun kurdu gibi, şeytan da insanın kurdudur. Sürüden ayrılan ve uzaklaşan koyunu nasıl kurt kaparsa, şeytan da cemaatten uzaklaşan insanı öyle kapar. Onun için tenha yollardan uzak durun, cemaatten, topluluktan ve mescidlerden ayrılmayın!"
Muaz radıyallahu anh. Ahmed.

178. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişi, kendi mescidinde namaz kılsın, mescidleri dolaşıp durmasın."
İbn Ömer radıyallahu anh. Taberânî.

179. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim sarmısak ve soğan yerse, bizden uzaklaşsın, ya da mescidimizden uzak dursun. Evinde otursun."
Câbir radıyallahu anh. Buhârî.

180. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim, özürsüz olarak iki namazı bir arada kılarsa, büyük günahlardan birinin kapısına gelmiş olur."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

181. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir kısım namazlarınızı evlerinizde kılın! Evlerinizi kabirlere çevirmeyin!"
İbn Ömer radıyallahu. Buhârî.

182. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem bahçelerde namaz kılmaktan hoşlanırdı.
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Namaz, ikame, rükünler...

NAMAZ, İKAME, RÜKÜNLER...

183. Ebu Hureyre, namaz kıldırdı. Her inip kalkışında tekbir aldı ve şöyle dedi:

"Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin namazına namazını en çok benzeteniniz benim."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

184. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namaza girerken ellerini uzatarak kaldırırdı.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

185. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ellerini tekbirle beraber kaldırırdı.
Vâil radıyallahu anh. Müslim.

186. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ellerini omuzlarına kadar kaldırıp, baş parmaklarını da kulaklarına getirip, tekbir aldı.
Vâil radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

187. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namaza başladığı zaman şöyle derdi:

"Sübhaneke Allahümme ve bihamdik ve tebârekesmük ve teâlâ ceddük ve lâ ilâhe ğayrük."
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî.

188. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak kıl, buna da gücün yetmezse yatarak kıl!"
imran radıyallahu anh. Buhârî.

189. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, namazda sol elimi sağ elimin üstüne koyduğumu gördü, hemen sağ elimi alıp sol elimin üstüne yerleştirdi.
İbn Mesûd radıyallahu anh. Nesêî.

190. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bir adamın namaz kılarken ayaklarını birleştirdiğini gördü ve şöyle dedi:

"Sünnete aykırı davrandın, aralarını ayırıp rahatlatsan daha iyi olurdu."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Nesêî.

191. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bu ümmetten ilk kaldırılacak olan şey huşûdur. Kalbinde korku ile karışık bir saygı duya duya namaz kılan görülemeyecektir."
Ebû Derda radıyallahu anh. Taberânî.

192. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Fatiha suresini okumayanın namazı olmaz."
Ubâde radıyallahu anh. Buhârî.

193. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Fatiha suresine bir şey eklersen daha iyi olur, onunla yetinirsen sana yeter."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

194. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"imam, "âmin" dediği zaman siz de "âmin" deyin! Çünkü, kimin âmini meleklerinkine rastlarsa, geçmişteki günahları bağışlanır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

195. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, öğle namazının ilk iki rekatında fatiha ile iki sûre okurdu, son iki rekatında sadece fatiha okurdu. Bazen bize duyururdu. Birincisinde, ikincisindekinden uzun okurdu. ikindi namazında da böyle yapardı.
Ebû Katâde radıyallahu anh. Buhârî.

196. Kısa sûrelerden küçük ve büyük hiçbir sûre yoktur ki, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, farz namazını kıldırırken onları okumamış olsun.
Amr radıyallahu anh. Mâlik.

197. Namazda, sessizce beklenecek iki sekte yeri ezberledim. Birisi, imam tekbir alıp okumaya başlayıncaya kadar geçen sessizlik, ikincisi Fatiha ile bir sûreyi okuduktan sonra, rükû için eğilinceye kadar olan sessizlik.
Semûre radıyallahu anh. Tirmizî.

198. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"En üstün namaz, ayakta durma süresi uzun olan namazdır."
Câbir radıyallahu anh. Müslim.

199. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Secde ettiğin zaman, ellerini yere koy ve dirseklerini kaldır."
Berâ radıyallahu anh. Müslim.

200. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem secdeye vardığında, bir kuzu ellerinin arasından geçmek istese geçebilirdi.
Meymûne radıyallahu anha. Müslim.

201. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz secdeye gittiği zaman, ellerini köpeğin yaydığı gibi yaymasın. Uyluklarını da birleştirsin."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

202. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"En kötü hırsızlık, namazdan çalmaktır."

"Kişi namazından nasıl çalar?" dediler.

"Rükû ve secdesini tam yapmamakla çalar," buyurdu.
Nûman radıyallahu anh. Mâlik.

203. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden daha mükemmel ve daha kısa namaz kıldıran birinin ardında hiç namaz kılmadım.

"Semiallahu limen hamideh," dedikten sonra o kadar ayakta dururdu ki, galiba yanıldı, derdin.

Sonra tekbir alıp secdeye varırdı. iki secde arasında o kadar uzun otururdu ki, galiba yanıldı, diye düşünebilirdin.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

204. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizimle beraber otururken, bir adam geldi. Hafif bir namaz kıldı, sonra namazdan ayrılıp, Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme gelerek, selâm verdi.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, selâmını aldı:

"Geri dön, namazını kıl!" buyurdu.

Adam geri döndü, namaz kıldı, sonra gelip selâm verdi.

Ona, "Haydi git namaz kıl, sen namaz kılmadın!" dedi.

Bunu iki kere, ya da üç kere yaptı. insanlar da bundan kaygılandılar. Çünkü, hafif namazın olmayacağını sandılar.

Adam geldi, "Ben hata ve doğru yapan bir insanım. Bana nasıl namaz kılınacağını göster ve öğret!" dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Evet, namaz kılacağın zaman, Allahın sana emrettiği gibi abdest al!
Şehadet getirip kamet getir, eğer Kurândan bir şey biliyorsan oku! Bilmiyorsan, sübhanallah, elhamdülillah, allahuekber ve lâilâheillallah, de.

Sonra rükû et, dolgunca rükû yap, sonra ayakta tam bir biçimde dur!

Sonra secdeye git, secdeyi de iyi ve tam yap!

Sonra kalk! Bunları böylece yaparak namazını kılarsın, namazın tamamlanmış olur. Dediklerimi tam olarak yapmazsan namazın noksan olur."

Adam, "Bu birincisinden daha kolay geldi, çünkü bu tarife göre, namaz eksik yapılınca tamamı gitmiyor da, sadece eksik yapılmış oluyor," dedi.
Rıfaâ radıyallahu anh. Tirmizî.

205. Huzeyfe radıyallahu anh, namazı hızlı kılan bir adam gördü ve sordu:

"Sen ne zamandan beri bu namazı kılıyorsun?"

"Kırk senedir."


"Demekki sen kırk seneden beri namaz kılmıyorsun! Bu kıldığın namazla ölürsen, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin yolunun dışında ölmüş olursun!" dedi.
Zeyd radıyallahu anh. Buhârî.

206. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki:

"Oğulcuğum, sakın namazda sağa sola bakmayasın! Çünkü, namazda sağa sola bakmak, helâk olmaktır."
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

207. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz namaza durduğu zaman, gözlerini yummasın!"
İbn Abbas radıyallahu anh. Taberânî.

208. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, avuçlarımı avuçlarına alarak, sûre öğretir gibi, bana "teşehhüd"ü öğretti:

"Ettahiyyâtü lillâhi vessalâvatü vettayyibâtü. Esselâmü aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatüh. Esselâmü aleyna ve âlâ ibadillahis salihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Resûlüh."

"Bunu söylediğin zaman namazın tamamlanmış olur. Ondan sonra istersen kalkabilirsin, istersen oturabilirsin."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

209. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin en çok yaptığı dua şudur:

"Allahümme âtinâ fiddünya haseneten ve filâhireti haseneten ve kınâ azâbennâr."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

210. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim bana salâtüselâm getirmeyi unutup ihmal ederse, cennet yolunu şaşırır."
İbn Abbas radıyallahu anh. İbn Mâce.

211. "Ey Allahın Resulü! Sana nasıl selâm vereceğimizi biliyoruz, fakat sana nasıl salâvat getireceğiz?" diye soruldu.

"Şöyle deyin!" buyurdu:

"Allahümme salli âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed. Kema salleyte âlâ ibrahime. inneke Hamîdün Mecîd. Allahümme bârik âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed. Kema bârekte âlâ ibrahime. inneke Hamîdün Mecîd."
İbn Ebî Leylâ. Buharî.

212. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Namazın anahtarı temizlik, namaz dışı olanları yasaklayanı tekbir, onları yeniden helâl kılanı ise selâmdır. Fatihayı ve bir sûreyi farzda veya başka namazda okumayanın namazı yoktur."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Tirmizî.

213. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sağına ve soluna şöyle selâm verirdi:

"Esselâmü aleyküm ve rahmetullah. Esselâmü aleyküm ve rahmetullah."
Selâm verirken, yanağının beyaz yeri arkadan görünürdü.
İbn Mesûd radıyallahu anh. Nesêî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Tesbih, dua, cemaat, imamet...

TESBİH, DUA, CEMAAT, İMAMET...

214. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, namazda selâm verdikten sonra üç kere istiğfar eder, sonra şöyle derdi:

"Allahümme entesselâmü ve minkes selâm. Tebarekte ya Zelcelâli vel ikram."

"istiğfarı nasıl idi?"

"Estağfirullah, estağfirullah" şeklindeydi.
Sevban radıyallahu anh. Müslim.

215. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim her farz namazından sonra Ayetelkürsiyi okursa, öbür namaza kadar o, Allahın korumasında olur."
Hasan radıyallahu anh. Taberânî.

216. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim her namazın ardından otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah ve ötuzüç kere Allahuekber deyip, yüzüncüsünü "Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve âlâ külli şeyin kadîr," diyerek tamamlarsa, deniz köpükleri kadar da olsa günahları bağışlanır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

217. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin, sağ elinin parmak boğumlarını tesbih gibi kullandığını gördüm.
İbn Amr radıyallahu anh. Tirmizî.

218. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ne oluyor bu insanlara ki, kendilerine Allahın kitabı okunuyor da, ne okunduğunu bilmiyorlar, okunmayıp terk edilenin de farkında olamıyorlar!

işte tıpkı bunun gibi, kendilerine peygamber gönderilen eski toplumların kalblerinden Allahın azameti çıkartıldı, yalnız bedenleri hazır bulundu da, kalbleri başka yerlerde dolaştı.

Şurası kesindir ki, kalbi bedeniyle birlikte hazır bulunmadıkça, Allah kulun amelini kabul etmez!"
Mâlik radıyallahu anh. Rezîn.

219. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sofra kurulduğu zaman namaz kılınmaz. Bir de tuvaleti sıkışan kişi namaz kılamaz."
Aişe radıyallahu anha. Müslim.

220. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Üç şey inciticidir: Kişinin, ayakta işemesi, namazı bitirmeden alnını silmesi, secdede üflemesi."
Büreyde radıyallahu anh. Bezzâr.

221. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişi, kırk gün birinci tekbirini kaçırmadan cemaatle namaz kılarsa, Allah ona iki kurtuluş yazar: Biri ateşten arınıp kurtulma, ikincisi ise ikiyüzlülükten arınıp kurtulma."
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

222. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir köyde, ya da bir kırda üç kişi bir arada olup da, namazı cemaat hâlinde kılmazlarsa, anla ki, şeytan onlara üstün gelmiştir."
Ebû Derda radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

223. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Cemaatle namaz kılmak, tek başına namaz kılmaktan yirmibeş derece daha üstündür."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Buhârî.

224. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"imamın arkasındaki cemaat, "Semiallahu limen hamideh," demesin, "Rabbena lekel hamd," desin."
Amir radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

225. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Namaz kıldıran, namazı hafif kıldırsın, çünkü aralarında güçsüz, hasta ve ihtiyar insanlar bulunabilir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

226. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Erkeklerin oluşturduğu safların en hayırlısı ilk saftır, en kötüsü ise son saftır. Kadınların saflarının en hayırlısı en son saftır, en kötüsü de ilk saftır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

227. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Namaza kamet getirildiği zaman, farz namazdan başka hiçbir namaz kılınmaz!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

228. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Saflarda düzgün durun, düzensiz durmayın ki, kalbleriniz de birbirinden ayrılmasın!"
Ebû Mesûd radıyallahu anh. Müslim.

229. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ben namaza duruyorum, uzatmak istiyorum, fakat bir çocuğun ağlamasını işitince kısa kıldırıyorum, çünkü annesinin onun ağlamasına dayanamadığını biliyorum."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

230. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"imam, kendisine uyulmak içindir. Sizden önce secde eder, sizden önce başını kaldırır. işte öteki bölümler de böyledir."
Hittân radıyallahu anh. Müslim.

231. Ben, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin yanında namaz kıldım, Aişe de arkamızda durup, bizimle birlikte namaz kıldı.
İbn Abbas radıyallahu anh. Nesêî.

232. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Üç şey vardır ki, onları yapmak kimseye helâl olmaz:
Cemaate namaz kıldıran imam, cemaati ihmal edip, yalnız kendisi için dua edemez, ederse onlara ihanet etmiş olur.
izin verilmedikçe, bir kimse başka birinin evinin içine bakamaz, bakarsa onlara ihanet etmiş olur.
Tuvaleti gelmiş kimse de, gerekeni yapıp rahatlamadıkça namaz kılamaz."
Sevban radıyallahu anh. Tirmizî.

233. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Namaz kılanın önünden geçen kişi, bunun vebalinin ne kadar büyük olduğunu bilseydi, yıllarca beklerdi de, bu onun için daha hayırlı olurdu."
Ebû Cüheym radıyallahu anh. Buhârî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Cuma, bayram, hutbe...

CUMA, BAYRAM, HUTBE...

234. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Cumâ gününde öyle bir saat vardır ki, bir kul o saatte ne isterse, mutlaka ona verilir."
Kesîr radıyallahu anh. Tirmizî.

235. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Cumâ günü, Allah indinde bayram günlerinden daha büyüktür."
Ebû Lubâbe radıyallahu anh. İbn Mâce.

236. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim, Cumâ günü yıkanıp temizlenir, koku sürünür, sonra mescide gelip, iki kişinin arasını açarak rahatsız etmeden sessizce oturur, sonra Allahın farz kıldığı namazı kılar ve imam konuşurken susup dikkatle onu dinlerse, mutlaka, gelecek Cumâya kadar işleyeceği günahları bağışlanır."
Selman radıyallahu anh. Buhârî.

237. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Köle, kadın, çocuk ve hasta hariç, Cumâ namazı kılmak her müslümana farzdır."
Târık radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

238. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim, önemsemeyerek, Cuma namazına gitmeyi üst üste üç kez terkederse, Allah onun kalbini mühürler."
Ebûl Câd radıyallahu anh. Tirmizî.

239. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişinin namazını uzun, hutbesini kısa tutması anlayışlı olduğunun alâmetidir. Onun için, siz de hutbeyi kısa tutun, namazı uzatın. Çünkü, bazı konuşmalarda büyüleyici sözler bulunur."
Ammar radıyallahu anh. Müslim.

240. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Cumâ günü imam hutbe okurken, arkası üzerine oturup, dizlerini dikerek, ellerini dizlerine bağlamaktan alıkoymuştur.
Muaz radıyallahu anh. Tirmizî.

241. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, hutbeyi şiir gibi okuyanlara lânet etmiştir.
Muaviye radıyallahu anh. Taberânî.

242. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bayram günü mescide gitmeden evvel yıkanırdı.
İbn Ömer radıyallahu anh. Mâlik.

243. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yemek yemedikçe Ramazan bayramı namazına çıkmazdı. Kurban bayramında ise, namaz kıldırıncaya kadar birşey yemezdi.
Büreyde radıyallahu anh. Tirmizî.

244. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bize, Ramazan ve Kurban bayramlarında çıkmamızı emrederdi.

Genç kızlar, çadırda yaşayan genç bakireler ve aybaşı olmuş kadınlar hepimiz çıkardık.

Aybaşı olanlar namaza katılmazlar, uzaktan vaaz ve nasihat dinlerler ve müslümanların dualarına katılırlardı.

Dedim ki: "Ey Allahın Resûlü! Birimizin dışarı elbisesi olmayabilir..?"

Şöyle buyurdu: "Kız kardeşi ona dışarı elbisesini giydirsin."
Ümmü Atiyye radıyallahu anha. Buhârî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Nafile, vitir, gece...

NAFİLE, VİTİR, GECE...

245. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah teâlâ buyurmuştur:

"Kulum bana, kendisine farz kıldıklarımı yerine getirmekten daha iyi bir şeyle yaklaşamaz.

Ondan sonra, kulum bana nâfile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, nihâyet ben onu severim. Ben onu bir de sevdim mi, artık işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı olurum.

Bir şey isterse, hemen veririm, bir şeyden de bana sığınırsa, onu muhakkak korurum."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

246. Ben, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ile, öğleden önce iki rekat, öğleden sonra iki rekat, Cumâdan sonra iki rekat, akşamdan sonra iki rekat, yatsıdan sonra iki rekat nâfile namaz kıldım, ablam Hafsa, "sabahtan önce de iki rekat var," dedi.
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

247. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim oniki rekat nafile kılmaya devam ederse, Allah onun için cennette bir köşk yapar: Öğleden önce dört rekat, öğleden sonra iki rekat, akşam namazından sonra iki rekat, yatsıdan sonra iki rekat, sabah namazından önce iki rekat."
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî
.

248. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Akşam hariç, iki ezan arasında bir namaz vardır, dileyen kılar."
Büreyde radıyallahu anh. Bezzâr.

249. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemle birlikte namaz kıldım. Yolculuk sırasında nâfile namaz kıldığını hiç görmedim.
İbn Ömer radıyallahu. Buhârî.

250. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi belki yirmi kere izledim. Hepsinde de, akşamdan sonraki iki rekat namazla sabah namazından önceki iki rekat namazda "Kul ya eyyühel kâfirûn" sûresiyle "Kul huvallahu ehad" sûresini okuduğunu gördüm.
İbn Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.


251. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Gece kıldığınız namazın sonu tek olsun!"
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

252. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Vitir, gecenin sonunda tek rekattır. Gece namazı ikişer ikişerdir. Bitirmek istersen sonunda bir rekat kılar, böylece sonunu teklemiş olursun."
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

253. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim gecenin sonunda kalkamamaktan korkarsa, gecenin başında vitrini kılsın, sonra uyusun."
Câbir radıyallahu anh. Müslim.

254. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Akşam namazı, gündüz namazlarının vitridir."
İbn Ömer radıyallahu anh. Mâlik.


255. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Gece namazı kılmalısınız. Çünkü bu, sizden önceki iyi insanların âdetidir. Zira, gece namazı kişiyi Allaha yaklaştırır, günahlardan alıkoyar, kötülüklere karşılıktır, bedenden hastalıkları giderir."
Bilâl radıyallahu anh. Tirmizî.


256. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, ne Ramazanda, ne de öbür aylarda, geceleri onbir rekattan fazla nafile namaz kılmazdı.
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

257. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Nekadar da ısrarcısınız! Neredeyse bu teravih namazının size farz kılınacağını sandım. Namazı evlerinizde kılmalısınız! Farz namazından başka, kişinin en hayırlı namazı, evinde kıldığı namazdır."
Zeyd radıyallahu anh. Buhârî.

258. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, yatsıdan önce uyumayı, yatsıdan sonra konuşup sohbet etmeyi yasaklardı.
Ebû Berze radıyallahu anh. Buhârî.

259. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanları ilgilendiren bir iş hakkında Ebû Bekir ile gece sabaha kadar konuşurlardı, ben de onlarla beraber olurdum.
Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.


260. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Farz namazı dışında, kişinin evinde namaz kılması, benim bu mescidimde namaz kılmasından daha üstündür."
Zeyd radıyallahu anh. Tirmizî.


261. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kıyamet gününde, amelinden yana, kulun ilk önce sorguya çekileceği şey, namazıdır. Eğer bunun hesabını verirse, kurtulur. Veremezse, eli boş dönüp, büyük bir zararla karşılaşır.

Farz namazından bir eksik çıkarsa, Rab Teâlâ der ki:

"Gel, bak bakalım kulumun nâfile namazı var mı?"
Bakılır, varsa getirilir ve onunla farz namaz tamamlanır.
Sonra diğer amelleri de bunun gibi olur."
Hureys radıyallahu anh. Tirmizî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Hastalik, tedavi, bela, ziyaret...

HASTALIK, TEDAVİ, BELA, ZİYARET...

262. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Müslümanın başına gelen bir ağrı, yorgunluk, dert, hastalık, üzüntü, hatta ufak bir kaygının karşılığında, Allah, onun günahlarından bir kısmını mutlaka örter, bağışlar."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

263. Dedim ki:

"Ey Allahın Resûlü! insanların içinde en çetin belaya uğrayan kimdir?"

Şöyle buyurdu:

"Peygamberler, sonra sırasıyla derecelerine göre insanlar, sonra sırasına göre insanlar. Sonra kişi dinine göre sınanır. Eğer dininde sıkı ise, Allah onu çetin bir bela ile sınar. Eğer dininde gevşekse, Allah onu dini oranında sınar.
Bela, kuldan hiç ayrılmaz, onun yakasını bıraktığı zaman, kişi günahlarından arınmış olur."
Musâb radıyallahu anh. Tirmizî.

264. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Rab Sübhanehu ve Teâlâ buyuruyor ki: "izzetim ve Celâlim hakkı için, affetmek istediğim kulumun, gerek bedeninde bir hastalık, gerekse rızkında bir eksiklik vererek tüm hatalarını bağışlamadan dünyadan çıkartmam."
Enes radıyallahu anh. Rezîn.

265. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sabır, felaketle ilk karşılaşma anında olur."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

266. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Herhangi bir müslümanın başına bir musibet geldiğinde, "innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn," derse, Allah ona daha hayırlısını verir."
Ümmü Seleme radıyallahu anha. Müslim.

267. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim musibet anında, "innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn," derse, Allah onun bu musibetini giderip, sonunu iyi kılar."
İbn Abbas radıyallahu anh. Taberânî.

268. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kul hastalandığı zaman, Allah ona iki melek gönderir:

"Bakın bakalım, ziyaretine gelenlere ne diyor?" der.
Eğer gelen ziyaretçilerine karşı, Allaha hamd ederse, durumu hemen Allaha bildirirler.

Allah da şöyle der:

"Bu kulumun ruhunu alırsam, mutlaka onu cennetime koyacağım. Şifa verip iyileştirirsem, ona etinden daha iyi bir et, kanından daha iyi bir kan vereceğim. Üstelik tüm günahlarını da örtüp, bağışlayacağım."
Atâ radıyallahu anh. Mâlik.

269. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kime, gerek malına, gerek canına bir musibet gelir de, sabreder, kimseye açıp şikâyet etmezse, artık Allahın onu bağışlaması bir hak olur."
İbn Abbas radıyallahu anh. Taberânî.

270. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanların arasına karışıp eziyetlerine sabreden müslüman, insanların arasına karışmayıp, onların eziyetlerine sabretmeyen müslümandan daha hayırlıdır."
Yahya radıyallahu anh. Tirmizî.

271. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim bir hastayı, ya da bir müslüman kardeşini Allah için ziyaret ederse, bir seslenici ona şöyle seslenir:

"Hoş yaşayasın! Gidişin de hoş oldu! Cennette de kendine güzel bir konak hazırladın!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

272. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Birinizin, elini hastanın alnına, ya da eline koyup, onun nasıl olduğunu sorması, hasta ziyaretinin tamamındandır.

Aranızdaki selâmlaşmanın tamamı ise, tokalaşmaktır."
Ebû Ümâme radıyallahu anh. Tirmizî.

273. Hasta ziyaretinde, hastanın yanında gürültü etmemek ve az oturmak sünnettir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hasta olup da, yanında sesli konuşup tartıştıklarında, "Haydi, yanımdan kalkıp gidin!" emrini vermiştir.
İbn Abbas radıyallahu anh. Rezîn.

274. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir hastanın yanına varırsanız, size dua etmesini söyleyin, çünkü onun duası meleklerin duası gibidir."
Ömer radıyallahu anh. İbn Mâce.

275. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hastalarınızı yemeğe, içmeğe zorlamayın! Şüphesiz, Allah onlara hem yedirir, hem de içirir."
Ukbe radıyallahu anh. Tirmizî.

276. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Tedavi olun! ihtiyarlık dışında, Allah ilaçsız hiçbir hastalık yaratmamıştır."
Üsâme radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

277. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Tedaviler arasında, kan aldırmak en faydalı olanıdır!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

278. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, boynunun iki tarafındaki ve omuzunun arasındaki damarlardan kan aldırırdı.
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

279. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kan aldırmak için en uygun günler, Onyedinci, ondokuzuncu ve yirmibirinci günlerdir."
İbn Abbas radıyallahu anh. Tirmizî.

280. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Karın ağrısından ölen şehîddir. Karın ağrısının devası baldır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Rezîn.

281. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Çörekotunda, ölüm hariç her türlü hastalık için şifa vardır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

282. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Mantar, bir kudret helvasıdır, suyu göze şifadır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

283. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, zehir ve benzeri habis şeylerden ilaç yapılmasını yasakladı.
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Tirmizî.

284. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sağ elini ağrıyan yere sürer, şu duayı okurdu:

"Ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver! Şifa veren sensin. Senden başka şifa veren yoktur. Hastanın, tüm hastalıklarını gideren bir şifa ver!"
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

285. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Elini, vücudunun ağrıyan yerine koy ve üç kere, "Bismillah," de. Yedi kere de: "Eûzü billahi ve kudretihi min şerri mâ ecidû ve uhazirû," de!"
Osman radıyallahu anh. Müslim.

286. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Nazar haktır, eğer kaderi bir şey geçseydi, nazar onu geçerdi."
İbn Abbas radıyallahu anh. Müslim.

287. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Akşam olup karanlık basınca, çocuklarınızın dışarı çıkmalarına engel olun! Çünkü, o saatlerde şeytanlar faaliyete geçerler. Kapların üstünü örtün, tulumların başını bağlayın, kapıyı kapatın, kandilleri söndürün, besmele çekin."
Câbir radıyallahu anh. Buhârî.

288. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hakkında birçok insanın aldandığı iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit."
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
ölüm, cenaze, kabir, taziye, vasiyet...

ÖLÜM, CENAZE, KABİR, TAZİYE, VASİYET...

289. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insan, yanıbaşında doksan dokuz ölüm olduğu hâlde tasvir edilmiştir. Bu ölüm tehlikelerini atlatırsa, ihtiyar olur ve sonunda ölür."
Mutarrif radıyallahu anh. Tirmizî.

290. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hiçbiriniz, başına gelen bir zarardan dolayı, sakın ölümü dilemesin. Mutlaka böyle bir şey yapması gerekiyorsa, şöyle dua etsin:

"Allahım! Yaşamak benim için hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Ölmek benim için daha iyi ise, canımı al!"
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

291. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ölülerinize, "Lâ ilâhe illallah"ı telkin edin!"
Ebû Saîd radıyallahu anh. Müslim.

292. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ölülerinize Yâsin sûresini okuyun!"
Mâlik radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

293. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insan iki şeyden nefret eder: Ölüm, oysa ölüm mümin için, fitneden, kargaşadan daha iyidir. Az mal, oysa az malın hesabı da az ve kolay olur."
Mahmud radıyallahu anh. Ahmed.

294. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin oğlu ibrahim can çekişiyordu. Onu o hâlde görünce, gözleri yaşardı.

"Ey Allahın Resûlü! Sende mi?" diye soran sahabîye şöyle buyurdu:

"Bu, bir merhamet eseridir. Göz yaşarır, kalb hüzünlenir, fakat biz yine de

Rabbimizin hoşnut olacağı şeyi söyleriz," diye cevap verdi.

Sonra da: "Ey ibrahim! Biz senin ayrılışından dolayı çok üzgünüz," dedi.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

295. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Dünyada ve âhirette lânetli iki ses vardır: Nimet anında çalgı sesi ve musibet anındaki ağlama sesi."
Enes radıyallahu anh. Bezzâr.

296. Bir kadına denildi ki:

"Kardeşin öldürüldü."

"Allah ona rahmet etsin! innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn," diyerek cevapladı.

"Kocan da öldürüldü," dediler.

"Eyvah!" dedi.

Bunun üzerine, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kadının kalbinde, kocasının, hiçbir şeyle karşılanamayacak bir yeri vardır."
Hamne radıyallahu anha. İbn Mâce.

297. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Cenazeleri acele götürünüz! Eğer iyi ise, bir an önce yerine ulaştırmış olursunuz, kötü ise, bir an önce sırtınızdan atıp, rahatlarsınız."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

298. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Cenaze gördüğünüz zaman kalkınız, sizi geride bırakıncaya kadar ayakta bekleyiniz."
Amir radıyallahu anh. Buhârî.

299. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim bir mezar kazarsa, Allah ona cennette bir köşk bina eder.

Kim bir cenaze yıkarsa, annesinden doğduğu günki gibi tüm günahlarından sıyrılır.

Kim bir ölüyü kefenlerse, Allah ona cennet giysilerinden bir giysi giydirir.

Kim, yaslı bir kimseye taziyette bulunursa, Allah ona takva elbisesi giydirir, ruhlar içinde onun ruhuna da merhamet edilir.

Kim, başına bir musibet gelen kişiyi teselli ederse, Allah ona cennet giysilerinden, dünyada pahası biçilmez iki elbise giydirir.

Kim cenazenin ardından gidip de gömülünceye kadar beklerse, Allah ona üç kırat sevap verir. O üç kırattan sadece bir tanesi Uhud dağından büyüktür.

Kim bir yetimi, ya da bir dulu koruyup gözetirse, Allah onu gölgesinde gölgelendirir ve cennetine girdirir."
Câbir radıyallahu anh. Taberânî.

300. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bir ölüyü gömdükten sonra şöyle dua etti:

"Allahım! Sen onun Rabbisin, onu sen yarattın. Onu islâma sen hidâyet ettin. Ruhunu alan da sensin. Gizli ve açık hâllerini en iyi bilen sensin. Onu affetmen için aracılık etmeye geldik, ne olur onu bağışla!"
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

301. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım, artık ziyaret edebilirsiniz. Çünkü onlar size âhireti hatırlatır."
Büreyde radıyallahu anh. Müslim.

302. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Ölülerimize sövmeyin, söverseniz dirilerimizi üzersiniz."
İbn Abbas radıyallahu anh. Nesêî.

303. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Vasiyet edecek bir malı bulunan müslümanın, vasiyeti yanında olmaksızın üst üste iki gece geçirmeye hakkı yoktur."
İbn Ömer radıyallahu anh. Buhârî.

304. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişinin, yaşarken bir para sadaka vermesi, ölürken yüz para sadaka vermesinden daha hayırlıdır."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

305. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ben hastayken ziyaretime geldi.

"Vasiyet ettin mi?" diye sordu.

"Evet," dedim.

"Ne kadar vasiyet ettin?"

"Allah yolunda malımın tümünü..."

"Çocuklarına ne bıraktın?"

"Onlar iyidirler, ihtiyaçları yoktur."

"Onda birini vasiyet et!" buyurdu.

Bunu ben pek az buldum, artırmaya çalışıyordum. Nihâyet "üçte bir," dedim.

"Üçte bir olur, hatta üçte bir bile çoktur," buyurdu.
Saad radıyallahu anh. Buhârî.

306. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ne bir dinar, ne bir dirhem, ne bir köle, ne bir câriye bırakmadı. Ondan kalan, bir binek, bir silah ve Allah için verdiği bir tarladan ibarettir.
Amr radıyallahu anh. Buhârî.

307. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Kurândan başka bir şey bırakmamıştır.
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.

308. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Mümin can çekişirken, rahmet melekleri beyaz bir ipekle gelip,

"Haydi, sen Allahtan, Allah da senden razı olarak, doğru Allahın rahmetine ve cennetine, sana kızgın olmayan Rabbe doğru çıkıp gidiver," derler.

Bunun üzerine, misk gibi güzel bir koku saçarak çıkar, melekler onu birbirlerine verirler. Gök kapılarına el üstünde getirirler ve derler ki, "Yerden size gelen bu koku ne kadar da ferahlatıcı!"

Sonra onu, mümin ruhların yanına götürürler. Onlar, sizden birinizin gurbette olan yakınına kavuştuğu zaman duyduğu sevinci duyarlar.

Yanına gelip sorarlar: "Fülan ne yaptı, fülan ne âlemde?"

Cevap verirler: "Bırakın onu, o dünya zevkine dalmıştı."

Gelen ruh: "O öldü, size hâlâ gelmedi mi?" der.

"Öyleyse o, Haviye cehennemine götürüldü" derler.

Kâfir can çekişirken, azap melekleri, ellerinde bir kamçı ile gelirler ve derler ki:

"Haydi, sen Rabbine karşı kızgın ve Rabbin de sana karşı kızgın olarak, Allahın azabına doğru çıkıver."

O da, leş kokusundan daha kötü bir koku içinde, Allahın azabına doğru çıkar. Sonunda arzın kapısına iletirler.

"Ne kötü bir koku!" diyerek, onu kâfirlerin ruhlarının bulunduğu yere götürürler."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Nesêî.

309. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kabir, âhiret konaklarının ilkidir. Kim orada kurtulursa, artık gerisi kolaydır.

Kim de orada kurtulamazsa, gerisi ondan daha zordur.

Hangi manzara ile karşılaştımsa, kabri ondan daha korkunç buldum."
Hani radıyallahu anh. Tirmizî.

310. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Eğer siz, lezzetleri yok eden ölümü ansaydınız, bu kadar çok konuşmazdınız. O lezzetleri yıkanı çokça anın!

Kabir her gün şöyle konuşur:

"Ben, gurbet eviyim. Ben, içinde yalnız yaşanan bir evim. Ben, içinde kurtlar ve zararlı böceklerin bulunduğu evim."

inanmış bir kul gömülünce, kabir ona şöyle der:

"Merhaba, hoş geldin safa geldin! Sen üzerimde yürüyenlerin en sevimlisiydin. işte şimdi bana kavuştun. Sana yapacağım iyiliği kendi gözünle göreceksin."

Sonra o kabir genişler, genişler ve ona cennete bakan bir kapı açılır.

Azgın ve kâfir kula gelince, kabir ona şöyle seslenir: "Sana ne merhaba, ne hoş geldin, ne safa geldin! Çünkü sen, üzerimde yürüyen en nefret ettiğim kişiydin. Şimdi bana geldin, sana yapacaklarımı göreceksin."

Ondan sonra üzerine abanacak, sıkacak, sıkacak kaburgaları birbirine girecek. Ona doksandokuz tane büyük yılan sataşacak. Onlardan birisi yere üfürse, yerde hiçbir şey bitmez ve dünyada hayat da kalmaz. Hesap vermek için dirilinceye kadar, onun etinden koparacak, onu sokacaklar.

Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Rezîn.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Zekat, sadaka, fakir, zengin...

ZEKAT, SADAKA, FAKİR, ZENGİN...

311. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sen, Ehlikitap olan bir topluma gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey, Allaha ibadettir.

Onu bilip anladıklarında, Allahın günde beş vakit namazı farz kıldığını bildir.

Bunu kabul edip uygulamaya başladıklarında, Allahın, onlara, mallarından, zenginlerden alınıp, fakirlere verilecek olan zekâtı farz kıldığını bildir.

Zekât alırken, halkın gözünde kıymetli olan mallarından uzak dur.

Zulme uğrayanın bedduasından da kaçın. Çünkü, onun bedduası ile Allah arasında hiçbir perde yoktur."
İbn Abbas radıyallahu anh. Buhârî.

312. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kıyamet gününde, fakirlerden dolayı zenginlerin vay hâline! Çünkü onlar şöyle diyecekler:

"Ey Rabbimiz! Bu zenginler bize haksızlık ettiler. Senin, bizim için onlara farz kıldığın hakkımızı vermediler."

Allah teâlâ da şöyle diyecektir:

"izzetim ve Celâlim hakkı için, sizi yaklaştıracağım, onları uzaklaştıracağım."
Enes radıyallahu anh. Taberânî.

313. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Gerçek fakir, bir veya iki lokma, ya da bir veya iki hurma ile baştan savulan değildir, asıl fakir, ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, kendisine sadaka verilmesinin zarureti bilinmeyen ve kalkıp insanlardan da dilenmeyen kimsedir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

314. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bize fitre sadakasını zekât âyeti inmeden önce emretmiştir. Zekât emri geldikten sonra, onu vermemizi bize ne emretti, ne de yasakladı. Ama biz gene de veriyorduk.
Kays radıyallahu anh. Nesêî.

315. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Sadaka, Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölüme engel olur."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Rezîn.

316. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kulların sabaha kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip, biri:

"Allahım! Allah için veren kimsenin verdiği malın yerine daha iyisini ver!"

Öbürü: "Allahım! Vermeyip, elinde tutanın malına telef ver!" demesinler."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

317. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bir müslüman, sevabını Allahtan umarak çoluk çocuğuna bir harcama yaparsa, bu onun için bir sadaka olur."
Ebû Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.

318. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Bunu da bulamazsanız, gönül alıcı güzel sözler söyleyin."
Adiy radıyallahu anh. Buhârî.

319. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Allah için vermekle mal eksilmez.

Allah, affeden kulunun şerefini daha da artırır.

Allah için tevazu göstereni, Allah daha da yükseltir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

320. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yüksek el, alçak elden daha hayırlıdır. Bakmaya yükümlü olandan başla. En hayırlı yardım, ihtiyaç dışındakinden verilendir.

Kim iffetli davranmak isterse, Allah onu iffetli kılar.

Kim insanlardan bir şey beklemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

321. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Veren el, en yüksek eldir. Bakmakla yükümlü olduklarından başla: Annen, baban, kız kardeşin, erkek kardeşin, sonra sırasıyla öbür yakınların."
Târık radıyallahu anh. Nesêî.

322. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her "Allahuekber" bir sadaka, her "elhamdülillah" bir sadaka, her "lâ ilâhe illallah" bir sadakadır. iyiyi önermek bir sadaka, kötüden alıkoymak bir sadakadır. Birinizin, hanımıyla münasebet kurmasında bile bir sadaka vardır."

Dediler ki:

"Ey Allahın Resûlü! Birimiz hanımı ile cinsel ilişkide bulununca sevap alır mı?"

"O, şehvetini haram yollardan giderdiği zaman günah almaz mı? işte bunun gibi, şehvetini helâl yollardan tatmin ederse, bu onun için bir sevap olur!"
Ebû Zer radıyallahu anh. Müslim.

323. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Birinizin elinde bir hurma fidanı varsa, kıyamet de kopmaya başlasa, onu hemen diksin."
Enes radıyallahu anh. Bezzâr.

324. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Herhangi bir müslüman, bir ağaç diker, ya da bir ekin eker de, ondan kuş, ya da insan, veya hayvan yerse, mutlaka karşılığında bir sadaka sevabı alır."
Enes radıyallahu anh. Buhârî.

325. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanın, her bir organı için, her gün verilmesi gereken bir sadakası vardır.

iki kişi arasında adâletli davranman bir sadakadır.

Binitine binerken birine yardım etmen, onu üzerine bindirmen veya yükünü onun üzerine yüklerken yardım etmen, bir sadakadır.

Güzel bir söz de bir sadakadır.

Namaza gitmek üzere attığın her adım bir sadakadır.

Yoldan insanları rahatsız edici bir şeyi kaldırman da bir sadakadır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

326. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah, Kıyamet gününde, kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı zamanda, onları kendi gölgesinde gölgelendirecektir:

Adaletli davranan yönetici.

Allaha ibadet ederek büyüyüp yetişen genç.

Çıkıp dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kişi.

Buluştuklarında da, ayrıldıklarında da Allah sevgisinde birleşip, birbirini seven iki kişi.

Alımlı bir kadın kendisini sevişmeye davet edince, "Ben âlemlerin Rabbi olan Allahtan korkarım," diyen namuslu kişi.

Sağ elinin verdiğini sol eli bilemiyecek derecede yardımını gizli yapan insan.

Issız yerde Allahı anıp da gözleri dolu dolu olan kişi."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

327. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Müslüman olup, kendisine yetecek kadar rızık verilip, Allahın verdiklerine kanaat eden, gerçekten kurtuluşa ermiştir."
İbn Amr radıyallahu anh. Müslim.

328. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz mal ve huy bakımından kendinden üstün birini gördüğü zaman, kendinden aşağı olana baksın."
Ebû Ümâme radıyallahu anh. Buhârî.
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Oruç, hac, sefer, kurban...

ORUÇ, HAC, SEFER, KURBAN...

329. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanın her amelinin sevabı yediyüze kadar katlanır.

Allah buyurdu ki: "Oruç bunun dışında. Çünkü o, benim içindir, onun ödülünü ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor."

Oruçlunun iki sevinci vardır: iftar edince ve Rabbine kavuşunca.

Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

330. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim, inanarak ve karşılığını yalnız Allahtan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

331. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yemek yeyip şükreden, oruç tutup sabreden gibi sevap alır."
Sinan radıyallahu anh. İbn Mâce.

332. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve selleme, bir adam, oruçluyken hanımıyla sevişmesinin hükmünü sordu, ona izin verdi. Başka birisi geldi ve aynı soruyu sordu, fakat ona bunu yasakladı.

Bir de baktık ki, izin verdiği kişi ihtiyar, yasakladığı kişi ise genç değil mi!
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

333. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kocası yanında olan kadın, onun izni olmadan nâfile oruç tutamaz."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

334. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"insanlar, iftarı acele yaptıkça, hayır üzerinde bulunurlar."
Sehl radıyallahu anh. Buhârî.

335. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim, hurma bulursa iftarını hurma ile açsın, bulamayan su ile açsın. Çünkü su temizdir."
Enes radıyallahu anh. Tirmizî.

336. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun sevabından hiçbir şey eksilmeksizin, oruçlunun sevabı gibi sevap alır."
Zeyd radıyallahu anh. Tirmizî.

337. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, iftar ederken şöyle derdi:

"Allahım, senin için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım."
Muaz radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

338. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, "yolculuk sırasında orucun" hükmünü soran bir sahabiye şöyle buyurdu:

"istersen tut, istersen tutma."
Aişe radıyallahu anha. Buhârî.

339. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bu ay gelip çattı. Onun içinde bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi vardır. Kim onun hayrından yoksun olursa, bütün hayırlardan yoksun olmuş olur. Onun hayrından yoksun olan, ancak saadetten payı olmayan kimsedir."
Enes radıyallahu anh. İbn Mâce.

340. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Hac ile umreyi birbiri ardına yapın! Bu ikisi, günahları, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi giderirler. Kabul edilmiş haccın karşılığı, cennettir. Herhangi bir mümin, ihramlı olarak kaldığı zaman, batan güneş onun günahlarını da alıp götürür."
İbn Mesûd radıyallahu anh. Tirmizî.

341. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Umre, diğer umreyle arasında geçen günahlara keffarettir. Kabul olunan haccın karşılığı, cennettir."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

342. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Üç kişi birlikte yolculuk yaparlarsa, aralarından birini kendilerine lider yapsınlar."
Ebû Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

343. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Yolculuk azaptan bir parçadır. Sizleri yemekten, içmekten ve uyumaktan alıkoyar. Seyahatte işi biten, hemen ailesine dönsün."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.

344. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz, yolculuk yapmak istediği zaman, müslüman kardeşlerine selâm versin. Çünkü onlar, dualarına dua katarlar."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Taberânî.

345. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Nerede olursanız olun, sizin selâmınız bana ulaşır."
Ali radıyallahu anh. Ebû Yâlâ.

346. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kişi, Allah katında, Kurban bayramında kurban kesmekten daha sevimli bir amel işlememiştir. Zira, o kurban, Kıyamet gününde, boynuzları, kılları, tırnakları ile gelecektir. Kurbandan akan kanın damlası yere düşmeden, Allah katındaki bir mekana düşer. Gönülleriniz, kurban kesmeniz sebebiyle hoş olsun."
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî.

347. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Koyuna gelince, keserken ona acırsan Allah da seni esirger."
Kurre radıyallahu anh. Ahmed.

348. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her çocuk akîka kurbanına karşı rehindir, yedinci gün onun için o kurban kesilir ve başı tıraş edilip, ismi konur."
Semûre radıyallahu anh. Tirmizî.

349. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Bebek için yedi şeyi yapmak sünnettir:

Yedinci günü adı konur, sünnet edilir ondan bunun sıkıntısı giderilir, kulağı delinir, namına kurban kesilir, başına kurbanının kanı sürülür, saçının ağırlığınca altın ya da gümüş sadaka verilir."
İbn Abbas radıyallahu anh. Taberânî.

350. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Her kim, yemin etmek yoluyla müslüman kişinin hakkını alırsa, Allah ona cenneti haram, ateşi de vâcip kılar."
İyas radıyallahu anh. Müslim.

351. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kuvvetli yemini şu idi:

"Hayır, Ebûl Kasımın canı elinde olana yemin ederim!"
Ebû Saîd radıyallahu anh. Ebû Dâvud.

352. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Kim Allahın adından başkasıyla yemin ederse, küfür ve şirke girmiş olur."
İbn Ömer radıyallahu anh. Tirmizî.

353. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Biriniz bir şeye yemin eder de, sonra başkasını ondan daha iyi bulursa, yemininden dönme bedeli versin, sonra iyi olan işi yapsın."
Abdurrahman radıyallahu anh. Nesêî.

354. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Adak adamayın, çünkü adak, kaderden olan hiçbir şeyi engellemez. Ancak, adamak sebebiyle cimriden mal çıkartılır."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Müslim.

355. Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"Adını koymadan bir adak adayanın, keffareti yemin keffareti gibi olur. Gücü yetmediği bir adakta bulunursa, keffareti yemin keffareti gibi olur. Kim de gücü yettiği bir şey adarsa, yerine getirsin!"
İbn Abbas radıyallahu anh. Ebû Dâvud.
 
Üst