Konuya cevap cer

Cevap: Hadis dersleri 3:İhtiyarlarımıza verilen değer ne olmalı?


Allah razı olsun böyle faideli dersleri istifadeye sunduğunuz için. Konuyla ilgili Risale-i Nur'dan bir-iki alıntı ile devam edelim inşallah.


[BILGI]"İşte ey ihtiyar ve ihtiyareler!   Biliniz ki, ihtiyarlıktaki zaaf  ve acz, rahmet ve inâyet-i İlâhiyenin celbine vesiledir. Ben kendi  şahsımda çok hadiselerle müşahede ettiğim gibi, zeminin yüzündeki  rahmetin cilvesi de gayet zâhir bir tarzda bu hakikati gösteriyor. Çünkü  hayvânâtın en âciz ve en zayıfı, yavrulardır. Halbuki, rahmetin en  şirin ve en güzel cilvesine mazhar, yine onlardır. Bir ağacın başındaki  yuvada bir yavrunun aczi, annesini en mutî bir nefer gibi, rahmetin  cilvesi istihdam ediyor. Etrafı gezer, rızkını getirir. Ne vakit o  yavru, kanatlarının kuvvetlenmesiyle aczini unutsa, validesi ona “Sen  git, rızkını ara” der, daha onu dinlemez.


İşte bu sırr-ı rahmet  yavruların hakkında cereyan ettiği gibi, zaaf ve acz noktasında yavrular  hükmüne geçen ihtiyarlar hakkında da câridir.   Bana kanaat-i kat’iye  verecek derecede tecrübeler vardır ki, nasıl çocukların aczlerine  binaen, rahmet tarafından, rızıkları harika bir surette memeler musluklarından  gönderiliyor ve akıttırılıyor; öyle de, mâsumiyet kesb eden imanlı  ihtiyarların rızıkları da bereket suretinde gönderiliyor. Hem bir  hanenin bereket direği, o hanedeki ihtiyarlar olduğu; hem bir haneyi  belâlardan muhafaza edici, içindeki beli bükülmüş mâsum ihtiyarlar ve  ihtiyareler bulunduğu, (HAŞİYE) hadis-i şerifin bir parçası olan لَوْ لاَ الشُّيوُخُ الرُّكَّعُ لَصُبَّ عَلَيْكُمُ الْبَلاَءُ صَبًّا  yani, “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi  üzerinize dökülecekti” diye ferman etmekle, bu hakikati ispat ediyor.


İşte, madem  ihtiyarlıktaki zaaf ve acz, bu derece rahmet-i İlâhiyenin celbine medardır. Ve madem Kur’ân-ı Hakîm,


  اِمَّا  يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَآ اَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُلْ  لَهُمَا اُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا -  وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُلْ رَبِّ  ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِى صَغِيرًا

1  


âyetiyle,  beş cihetle gayet mucizâne bir surette ihtiyar peder ve valideye karşı  hürmete ve şefkate evlâtları davet ediyor. Ve madem İslâmiyet dini,  ihtiyarlara hürmet ve merhameti emrediyor. Ve madem insaniyet fıtratı,  ihtiyarlara karşı hürmet ve merhameti iktiza ediyor. Elbette biz  ihtiyarlar, gençlik iştihâsıyla olan muvakkat bir zevk-i maddî yerine,  mânevî ve dâimî ve mühim inâyet-i İlâhiyeden ve rikkat-i cinsiyeden  gelen rahmet ve hürmet, ve rahmet ve hürmetten neş’et eden ezvâk-ı ruhaniyeyi alıyoruz. O halde biz bu ihtiyarlığımızı  yüz gençliğe değişmemeliyiz. Evet, ben kendim sizi temin ediyorum ki,  Eski Said’in on senelik gençliğini bana verseler, ben şimdi Yeni Said’in  bir senelik ihtiyarlığını vermeyeceğim. Ben ihtiyarlığımdan razıyım;  siz de razı olmalısınız.



   HAŞİYE Hadisin tamamı وَلَوْ لاَ الْبَهَائِمُ الرُّتَّعُ وَالصِّبْيَانُ  الرُّضَّعُ... “ve eğer otlayan hayvanlar ve süt emen bebekler  olmasaydı…” ilâ âhir (ev kemâ kàl). [el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:163;  el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 5:344, no: 7523; el-Beyhakî,  es-Sünenü’l-Kübrâ, 3:345.] 

1     :   “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek  olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz  söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim,  nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece  merhamet buyur.’” İsrâ Sûresi, 17:23-24."


Yirmi Altıncı Lem'a

[/BILGI]


[BILGI]"İşte, o mübarek ihtiyarların vücutlarını istiskal edip ölümlerini arzu  etmek ne kadar vicdansızlık ve ne kadar alçaklıktır, bil, ayıl! Evet,  hayatını senin hayatına feda edenin zevâl-i hayatını arzu etmek ne kadar  çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla!  


Ey derd-i  maişetle müptelâ olan insan! Bil ki, senin hanendeki  bereket direği ve  rahmet vesilesi ve musibet dâfiası, hanendeki o istiskal ettiğin ihtiyar  veya kör akrabandır. Sakın deme, “Maişetim dardır, idare edemiyorum.”  Çünkü onların yüzünden gelen bereket olmasaydı, elbette senin dıyk-ı  maişetin daha ziyade olacaktı. Bu hakikati benden inan. Bunun çok kat’î  delillerini biliyorum; seni de inandırabilirim. Fakat uzun gitmemek için  kısa kesiyorum; şu sözüme kanaat et. Kasem ederim, şu hakikat gayet  kat’îdir. Hattâ nefis ve şeytanım dahi buna karşı teslim olmuşlar.  Nefsimin inadını kıran ve şeytanımı susturan bir hakikat, sana kanaat  vermeli.


Evet, kâinatın şehadetiyle, nihayet derecede Rahmân,  Rahîm ve Lâtif ve Kerîm olan Hâlık-ı Zülcelâli ve’l-İkram, çocukları  dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet lâtif bir  surette gönderip ve memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi, çocuk  hükmüne gelen ve çocuklardan daha ziyade merhamete lâyık ve şefkate  muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket suretinde gönderir.  Onların iaşelerini, tamahkâr ve bahîl insanlara yükletmez.


   اِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُوالْقُوَّةِ الْمَتِينُ 

1

وَكَاَيِّنْ مِنْ دَاۤبَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَاۤ اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ

2


âyetlerinin  ifade ettikleri hakikati, bütün zîhayatın envâ-ı mahlûkları lisan-ı hal  ile bağırıp o hakikat-i kerîmâneyi söylüyorlar.



   1  : “Şüphesiz ki rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.” Zâriyat Sûresi, 51:58. 

2     : “Yeryüzünde yürüyen ve kendi rızkını yüklenemeyen nice canlının ve sizin rızkınızı Allah verir.” Ankebut Sûresi, 29:60.


Yirmi Birinci Mektup[/BILGI]


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst