Hadis Sohbetleri 48 :Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve i

pendüender

Well-known member
Esselamualeyküm Kardeşler




سْمِاللَّهِالرَّحْمَنِالرَّحِيم

Bu haftaki Hadis-i Şerifimiz;​

'Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.'

( Taberânî )




Buyrun mütalaa edelim.​
 

pendüender

Well-known member
İnsanlar farklı farklı hedeflere giderler; kendilerince önemli buldukları işleri yaparlar. Bir çokları da kendi yaptıklarıyla övünürler. İslâm’a göre ise hayat “hayır işleme / iyilik yapma” yarışıdır.

Mü’minlere düşen, Allah’ın gösterdiği “hayr”ı işlemek, hayırda/iyilikte yarışmak, hayır sahibi olmak, hayırlı mal kazanıp hayra sarfetmek, hayırlı evlat yetiştirmek, ölmeden önce elinden geldiği kadar iyilik yapmak ve bütün güzel amellerle beraber iyiler zümresine katılmayı hedeflemektir. Zira Yüce Allah, “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe (yani Allah yolunda, hayır yolunda harcamadıkça) “iyi”ye eremezsiniz”buyurarak bizim hayır yapmamızı, iyilikte bulunmamızı, iyiliği yaymamızı istemektedir. Zira bu dünyada insanlara üç şey eşlik eder:
Dost;
Mal;
ve iyilikler.
Fakat bunlardan sadece sonuncusu vefalıdır. Zira insan âhiret yurduna göç ettiği zaman mal, evinin kapısından bile çıkamaz. Dost kabre kadar gidip oradan öteye geçemez. Ama iyilikler insanla beraber olur; ebediyen ondan ayrılmaz ve sahibinin adını geride kalanlarına ve dostlarına unutturmaz.
 

pendüender

Well-known member
Havariler İsâ Peygamber'e sorarlar:

“Samîmi (hâlis) amel nedir? Allah bağlısı kişi kimdir?” İsâ Peygamber buna şu ibret dolu

cevabı verir:

“Samimi amel, katıksız ameldir. Yani yalnız Allah'ın hoşnutluğunu kazanmayı gaye güden

ameldir. Allah bağlısı kişi ise yaptığını sadece Allah için yapan, O’ndan başka kimsenin

işlediği ameli bilmesini istemeyen kişidir.”
 

pendüender

Well-known member
Bismillahirrahmanirrahim

20 - Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve antlaşmayı bozmazlar.(1)

21 - Ve onlar ki, Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeye riayet ederler ve Rablerine saygı

gösterirler ve hesabın kötülüğünden korkarlar.

22 - Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine

verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok

ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır.

23 - Adn cennetlerine girecekler, atalarından, eşlerinden ve zürriyetlerinden salih olanlarla birlikte

olacaklar. Melekler de her kapıdan yanlarına girip şöyle diyecekler:

24 - "Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!"/ Sadakallahulazim/RAD


(1) Allah u Teala cc 'Ben sizin Rabb'iniz değil miyim?' (demiştir). 'Evet, (buna) şahidiz dediler".

İlâhî ifadesinde açıklandığı üzere Allah Teâlâ'nın rablığını itiraf edip hükümranlığını kabul etmek şeklinde kendi öz benliklerinde teahhüt

ettikleri tevhid ahdine vefa ederler. Ve o misakı bozmazlar. Vefasızlık edip sözlerinden dönmezler. Şu halde Allah'a karşı verdikleri

hiçbir sözden caymazlar, sözlerinden dönmezler, yeminlerini bozmazlar.

ki bu da kulu salih amele yaptığı işte sağlamlığa Yaradanını

hoşnut bırakmada en mühim noktadır.
 

pendüender

Well-known member
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. Bakara/25

"İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükafatlarını tastamam verecektir. Allah zalimleri sevmez." Al-i imran/57

İman edip salih ameller işleyenlere; Allah'a karşı gelmekten sakındıkları, iman ettikleri ve salih amel işledikleri, sonra Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iman ettikleri, sonra yine Allah'a karşı gelmekten sakındıkları ve iyilik ettikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur. Allah iyilik edenleri sever. /Maide/93​































 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.

Dinimizce, yapılan işin güzel olabilmesi için öncelikle niyetin düzgün olması ve kişinin; “işini güzel yapma” arzu ve gayreti önemli görülmüştür. Bu arzu ve gayret insanı, işlerinde başarılı, kendini yenileyen, yapıcı bir niteliğe sahip kılar. Vicdanı temiz bir mü’min, hangi işte çalışırsa çalışsın “saatini doldurma” ve “baştan savma” şeklinde bir anlayışa sahip olamaz. Böyle bir anlayışla yapılan işten elde edilen kazancın helal olmayacağı da asla unutulmamalıdır.

Müslüman’ın iş hayatındaki en belirgin özelliği, işini düzenli ve en güzel biçimde yapmasıdır. Mü’min, fert, aile ve toplum olarak, hayatı anlamlı kılacak ve huzur ortamı oluşturacak güzel bir çalışma sergilemelidir. İlim adamı ilmî çalışmasında, tüccar ticaretinde, işçi iş yerinde, kamu görevlisi görev yerinde, kısacası herkes kendi işinde, dinimizin “işi güzel ve sağlam yapmak” olarak telakki ettiği ve öğütlediği “İHSÂN”ı hedeflemelidir. Dinimiz güzellik dinidir. Herhangi bir kimseye red cevabı verilirken bile güzel ifade kullanmak emredilmiştir. Müslümün sözüyle, özüyle, davranışlarıyla, her haliyle güzeldir.

işini sağlam ve güzel yapmak, her şeyden önce fedakârlığı, ciddiyeti ve özveriyi gerektirir. En güzeli ortaya koyma idealini getirmiş olan yüce dinimizin çalışma hayatıyla ilgili ölçülerini bilerek, dengeli bir şekilde bunları her işimizde tatbik etmek hedefimiz olmalıdır. Unutmayalım ki bir kimsenin işini güzel yapması hayatı da güzel yaşamasıdır. Yapılan güzel işler ve davranışlar da zayi olmayacağı Yüce Allah bizlere bildirmektedir.
 

pendüender

Well-known member
Zenginliğin en iyisi akıl zenginliğidir.
En büyük fakirlik de ahmaklıktır.
En büyük yalnızlık kendini beğenmektir.
En büyük şeref güzel ahlâktır.
Hz. Ali -kv-


Allah-u Teâlâ bir kulunu, nefsinin zilletini kendisine göstererek aziz kıldığı kadar, hiçbir şeyle aziz kılmamıştır. Diğer bir kulunu, nefsinin zilletini kendisinden gizlemek suretiyle zelil kıldığı kadar, hiçbir şeyle zelil kılmamıştır.
Zünnûn-ı Mısrî -ks-​
 

pendüender

Well-known member
Ebu Abdullah Turuğbazi kuddise sirruh:

- Bir kimse bütün ömrünce, fütüvvet ehlinden bir kişiye bir gün hizmet etse, bu hizmetin bereketi ve feyzi ona yeter. Tüm ömrünü onlara hizmet uğrunda tüketenin hali nice olur? Varın kıyas edin!

- Hizmetde fark gözetmekden sakın, zira fark gözetenler göçüp gitmişlerdir. Maksûdum fevt olmasın, muradım hasıl olsun istersen, fark gözetmeden herkese hizmet et. (Sülemî, 495)

`

Hizmet etme fırsatı herkese nasib olmaz. Çok kimseler vardır ki her hususda hizmet kabiliyetleri olduğu halde, zaman mekan müsaid olmadığından hizmet etmekten nasibleri yoktur. Hizmet edenler hizmeti minnet bilip tevazularını artırmalıdırlar.

Ve nitekim Ali Ramitenî kuddise sirruh hazretleri:

- Minnetle hizmet eden çoktur. Hizmeti minnet bilenler ise pek azdır. Siz hizmette bulunma fırsatını ele geçirmiş olmağı minnet bilir ve hizmet ettiklerinize minnettar kalırsanız, herkes sizden memnun kalır. Şikayetçiniz azalır, buyurmuşlardır.

 

pendüender

Well-known member
Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, Dâvûd aleyhisselâma:

- Ey Dâvûd! Bana talib olan ve beni isteyen birini gördüğün zaman, onun hizmetçisi (hadimi ol) diye vahyetmiştir.

Hâdim, Cenâb-ı Hakk’ın, hizmetlerine karşılık kulları için hazırladığı sevab ve ecri arzulayarak hizmete girer. Hâdim; tâlibleri, gönül rahatlığına ulaştırmak, Allah’a yönelenlerin duygu ve düşüncelerini, dünyevî endişelerden kurtarmak ister, yaptığı her şeyi, sâlih bir çevrede, temiz bir niyetle yapar.

Hâdim, hizmeti, karşılıksız yardımda bulunmayı, başkalarını kendisine tercih etmeyi, cennetin yollarından biri olarak bilir. Hizmetin faziletini bildiği için onu nafile ibadetlere tercih eder. Ancak kişinin Allah ile beraber olabilme halini düzeltmek ve devamlı kılmak için yaptığı nafileler bunun dışındadır.

Hâdim’in, arzu edilen ve beğenilen yüce bir makamı vardır. Ancak, hizmette niyyetini nefsânî etkilerden temizlemesini bilmeyen kimse, hâdim değil, onlara benzemeye çalışan bir kimsedir. O, fakirlere hizmet için çırpınır, hizmet için girilebilecek her yere girer. Hüsn ü niyetle hâdimler gibi çalışırsa bile yine de hizmeti ve niyyeti şaibeden kurtulamaz.

Böyle bir hizmetkâr, topluma hizmette iyi niyyeti ve kavi imânı olduğu takdirde, yerinde hizmet edebilir. Bazan da niyyetine heva-heves karışdığı için hizmeti yerinde ve isabetli olmaz. Yapılmaması gereken yere hizmet götürmüş olabilir. Yaptığı her iş ve hizmet karşılığında sevgi ve övgüsünü bekler. Bazan övülme için hizmet eder. Bazan da heva ve hevesiyle hareket ettiği için sevmediği bir durumla karşılaşdığı kimsenin hizmetine mani olur, kalbine ve niyetine hevâsı karıştığı ve nefsani duygular gönlünü zedelediği için, sevinçli ve kızgın olduğu zamanlarda hizmetin gerektirdiği edebe, riayet edemez. Dolayısıyla hizmetinde isabet etmediği anlar olabilir. Hakiki hizmet ehli ise, gerek sevinçli, gerek kızgın olduğu hallerde bile heva ve hevesinin etkisi altında kalmaz. Hiç bir kınayıcının kınaması onu, Allah yolunda bildiğini yapmaktan alıkoyamaz. Herşeyi yerli yerinde ve zamanında yapar. Hülasa, bu bilgilere ve yukarıda verilen özelliklere göre, hizmet anlayışında nefsânî etkilerden kurtulamıyan kimse, hâdim değil, ancak mütehâdimdir. (Avârifu’l-Meârif Tercümesinden, s. 119-121)

`

Her şeyde bilgi ve irfan sahibi olmak icab ettiği gibi gâfilâne ve sağlam niyetle yapılamıyan hizmetlerden de layıkı vechile kemalli bir netice alınamaz.

Hizmet sırf Allah rızası için yapılmalıdır. Niyet halis olmazsa sabun köpüğü üzerine yapılan binaya benzer. Bir türlü temel tutmaz.

 

pendüender

Well-known member
Adamın biri çölde yolculuk yaparken bir su kaynağının yanına varır ve dinlenmek için atından iner. Atının kaçmaması için yere bir kazık çakar ve atını oraya bağlar. Tekrar yola devam edeceği zaman “Benden sonra gelen bir başka yolcunun da işine yarar.” düşüncesiyle kazığı sökmeden orada bırakır. Daha sonra bir başka yolcu aynı yerde konaklar. Su kaynağına yöneldiğinde ayağı kazığa takılır ve düşer. O da “Benden sonra başka insanların canı yanmasın.” diye kazığı söküp atar. Adamlardan biri iyi niyetle kuyu yanına kazık çakmış,diğer bir kişide yine iyi niyetle başkalarının düşmemesi için söküp kaldırmıştır. Sonucunda ortada yapılan hiçbir şey yoktur.Ama iyi niyetlerinden ve amellerinden dolayı her ikisi de sevaba nail olmuşlardır.
 

pendüender

Well-known member
De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.

Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

«Size selam olsun» de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder.6/Enam-54

Ayet-i Kerimelerinden de anlaşılacağı üzereAllah CC yapılan amellerin sağlamlığına göre kulunu mükafatlandırmaktadır.Bunu tıpkı 24 ayarda saf altın abiçilen değer gibi de düşünebiliriz.Altının saflığına göre değeri bir o kadar insanlar arasında kabul görür.



 
Üst