Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 59:Münafık´lığın belirtisi üçtür
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 382676" data-attributes="member: 1004566"><p><span style="font-size: 15px"><strong>Delil Olmadan Allah Hakkında Tartışırlar</strong></span></p><p></p><p></p><p></p><p>İnsanlardan kimi, hiçbir bilgisi, yol gösterici ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur. (Hac Suresi, 8)</p><p></p><p> Münafıkların amaçları insanları Allah'tan, O'nun dininden uzaklaştırmak, yeryüzünde din ahlakının yaşanmasına engel olmaktır. Bu yüzden de Allah'ı tanımayan ya da yüzeysel olarak iman eden bazı insanların kafalarını karıştıracak, Allah hakkında zanlarda bulunacak ve insanları da bu zanlara yönlendirecek şekilde Allah hakkında tartışırlar. Şüphesiz bu, onların akledememeleri nedeniyledir. Bu çirkin tavırlarının karşılığını hem dünyada hem de ahirette kat kat alacaklardır. Sürekli olarak fitne çıkarmaya eğilimli bir yapıları olduğu için, kendi akıllarınca insanların Allah'a olan saygılarını, korkularını yok etmeye yönelik bir faaliyet içinde bulunurlar. Ve bu ahlaksızca faaliyetlerini de sinsice sürdürürler. Şeytanın izlediğine benzer bir yöntem izleyerek kişilerin bilinçaltına hitap etmeye, akıllarını karıştırmaya yönelik konuşmalar yaparlar</p><p></p><p> Ancak bu konuda, yalnızca kendileri gibi münafık olanları etkilemekten başka bir sonuç elde edemezler. Allah'ın yolundan saptırmak için gösterdikleri faaliyetin nasıl kendi aleyhlerine döneceğini Allah şöyle bildirmektedir:</p><p></p><p> Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla gururla salınıp-kasılarak (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır; kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız. (Hac Suresi, 9)</p><p></p><p></p><p></p><p><strong>Allah'ın Beğenmediği Ahlak Modelini Güzel Görürler</strong></p><p></p><p> Münafıkların şu ana kadar bahsettiğimiz tüm özelliklerinden anladığımız gibi, Allah'ın beğenmediği her türlü tavrı üzerlerinde taşırlar. Fakat içinde bulundukları durumun vehametinden habersiz olarak, bir de Allah'ın seçip beğendiği din olan İslam ve onun hükümleri hakkında olumsuz ve sapkın düşünceler öne sürerler. Kendi bozuk mantıklarıyla da kendi düşüncelerini güzel, hak olanı ise çirkin görürler. Münafıkların bu durumları Kuran'da, "Andolsun size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp tiksinenlerdiniz"(Zuhruf Suresi, 78) ayeti ile bildirilmiştir.</p><p></p><p> Kuran'da haber verildiği gibi, "hidayete karşı sapıklığı satın almış" olan bu ikiyüzlü kişiler, Allah'ın indirdiğini tanımayan ve hakkı çirkin karşılayan bir yapıdadırlar. Allah'ın Kuran'la inananlara emrettiği güzel ahlak onlar için uygulanması asla mümkün olmayan bir modeldir. Zira kendi içleri kinle, nefretle, pislikle dolu olduğu için diğer insanların da kendileriyle aynı yapıda olduklarını dolayısıyla da böyle bir modeli uygulayamayacaklarını düşünürler.</p><p>Şüphesiz bu düşünceleri, kendileri ve kendileriyle aynı yapıda olan diğer inkarcılar için gerçekten de geçerlidir. Güzel ahlak ancak Allah'tan korkmakla ve O'nun emirlerine kesin olarak boyun eğmekle yaşanır. Çünkü bir insanın güzel huya sahip olması ve bunu sürdürebilmesi, ahirete, hesap ve ceza gününe olan imanla mümkün olabilir. Ahiret günü hesap vereceğini unutmuş bir insanın sabır göstermesi, insanlara fedakarlıkta bulunması için hiçbir neden yoktur. Ancak kendi çıkarı olursa bu tarz bir güzellik gösterme ihtiyacı duyar. Aksi takdirde din ahlakından uzak yaşayan bir insanın çarpık mantığına göre, zaten yok olup gideceğini sandığı bir dünyada, ölümlü insanlara güzel huy göstermenin anlamı yoktur.</p><p></p><p> Münafığın kendine çıkar sağlamak için gösterdiği tavırların dünyada da ahirette de bir karşılığı yoktur. Allah'ın tüm emirlerini göz ardı eden bir kişinin bütün yapıp ettikleri boşa çıkacaktır ve Allah bunu bize Kuran'da şöyle bildirmektedir:</p><p></p><p>İşte böyle; çünkü gerçekten onlar Allah'ı gazaplandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 28)</p><p></p><p></p><p><strong>Kuran-ı Kerim'e Karşı Tavırları</strong></p><p></p><p>Bu konuyu gereği gibi anlayabilmek için, öncelikle bir inkarcının Kuran'a bakış açısını kısaca incelemekte fayda vardır.</p><p>İnkarcıların en önemli özelliklerinden biri, Allah'ın dini yerine kendilerine din olarak 'atalarının dini'ni belirlemiş olmalarıdır. Bu batıl dine göre, aslı olmayan kulaktan dolma inançlara uymak 'ibadet' sayılmaktadır. Bu sahte ibadetlere uyarak da, kendilerini oldukça 'iyi' sayarlar. Bu gibi kişiler, Kuran'ı ve sünneti hiçbir şekilde ölçü almazlar. Bu batıl 'cahiliye' dininde ölçü, toplumun belirlemiş olduğu batıl inanışlara dayalı bazı geleneklerdir. Bu batıl dinde 'iyilik', çok nadir, hiç çaba sarf etmeden yapılan küçük işlerdir. Bunlara 'hayır' adını verirler, kendilerine de 'hayırsever'.</p><p> Örneğin, yolda yürürken karşılarına çıkan dilenciye ceplerindeki bozuk paralardan vermek ya da kendilerinin hiçbir şekilde giymeyecekleri kadar eskimiş kıyafetleri bir yoksula vermek kendilerince birer 'iyilik'tir. Oysa iyiliğin asıl tarifi Kuran'dadır:</p><p> Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)</p><p></p><p></p><p></p><p> Bu kişilere Kuran'daki kıstaslar anlatıldığında ise, sapkın inançlarını terk etmemek için direndikleri görülür:</p><p> Onlara: 'Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin' denildiğinde, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter' derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104)</p><p></p><p></p><p></p><p> Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: 'Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti' derler. De ki: 'şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28)</p><p></p><p></p><p> Alıştıkları batıl dini asla bırakmak istemezler. Bu nedenle, kendi düşük akıllarınca Allah'ın ayetlerinde çarpıklık ararlar ve insanları O'nun yolundan engellemeye çalışırlar:</p><p> Bunlar Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır. (Hud Suresi, 19)</p><p></p><p></p><p> Münafık, Kuran'ı inkarcı gibi açıkça inkar etmez; ona gerçek anlamda inanmadığını ve teslim olmadığını açığa vurmaz, aksine gizleyebildiği kadar gizler. İnkarcı, Kuran'daki ibadetleri uygulamaz, oysa münafığın dıştan bakıldığında birçok ibadeti yerine getirdiği görülür.</p><p> Fakat münafık ayetlere karşı teslimiyetli değildir. Nefsinin zorlandığı yerlerde ayetlere karşı tamamen duyarsız kalır. Ayrıca o ibadetlerin sadece "şekli" olanlarını uygulamaktadır. Oysa şekli ibadetlerin yanında, uygulaması gereken daha pek çok ibadet vardır; Allah'a ve elçisine tam bir teslimiyetle teslim olmak, elçinin hükmüne kalben rıza göstermek gibi... Bunların yanı sıra, güzel ahlaka dair Allah'ın emirlerini de "nefsine ters geldiği için" görmezlikten gelmektedir; nefsini savunmak, insanları küçümsemek, kendini üstün görmek gibi ...</p><p></p><p> Allah'ın Kuran'ı insanlara göndermesinde birçok hikmet vardır. Din gününe karşı uyarıp korkutmak, insanlara doğru yolu göstermek bunlardan bazılarıdır. Ancak insanların sadece az bir kısmı Kuran'a inanmakta ve ona uygun şekilde yaşamaktadırlar; bunlar da müminlerdir.</p><p></p><p> Müminler Kuran'ın hükümlerine karşı son derece saygılı ve teslimiyetlidirler. Bu saygıları da, Allah'a olan derin saygılarından kaynaklanmaktadır. Kuran her okunduğunda saygıyla susup dinlerler ve ayetlerin tamamı üzerinde düşünürler. Kuran onların imanlarını artırır, kalplerine tatmin ve sükunet verir. Allah bir ayette müminleri şöyle tanımlar:</p><p> Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2)</p><p></p><p></p><p> Münafıkların Kuran'a karşı tavırları ise son derece riyakarcadır. Kuran'ın içindeki ayetlerin bir kısmına uyup, bir kısmına uymazlar. Kıstasları nefisleridir. Mallardan infak etme ya da kardeşinin nefsini kendi nefsinden üstün görme gibi kendilerine ağır gelen hükümlerden rahatça yüz çevirirler. Farz olan birçok hükmün uygulamasında gevşek davranırlar, bazılarını ise kimse görmüyorsa hiç yerine getirmezler.</p><p></p><p> Yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi Kuran'ı okuyan müminlerin imanları artarken, münafıkların inkarları artar. Bu aslında Allah'ın büyük bir mucizesidir. Zira aynı ayetleri okuyor olmalarına rağmen ortaya bambaşka iki ruh hali çıkmaktadır; mümin ayetlerdeki hikmetleri görürken, münafık onları hiçbir şekilde kavrayamamaktadır. Hatta bu kavrayışsızlığını belki de farkedememekte ve Kuran'ı çok iyi anladığını zannetmektedir.</p><p> Bu mucizenin nasıl gerçekleşiği Kuran'da şöyle açıklanır:</p><p></p><p> Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46)</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 382676, member: 1004566"] [SIZE=4][B]Delil Olmadan Allah Hakkında Tartışırlar[/B][/SIZE] İnsanlardan kimi, hiçbir bilgisi, yol gösterici ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur. (Hac Suresi, 8) Münafıkların amaçları insanları Allah'tan, O'nun dininden uzaklaştırmak, yeryüzünde din ahlakının yaşanmasına engel olmaktır. Bu yüzden de Allah'ı tanımayan ya da yüzeysel olarak iman eden bazı insanların kafalarını karıştıracak, Allah hakkında zanlarda bulunacak ve insanları da bu zanlara yönlendirecek şekilde Allah hakkında tartışırlar. Şüphesiz bu, onların akledememeleri nedeniyledir. Bu çirkin tavırlarının karşılığını hem dünyada hem de ahirette kat kat alacaklardır. Sürekli olarak fitne çıkarmaya eğilimli bir yapıları olduğu için, kendi akıllarınca insanların Allah'a olan saygılarını, korkularını yok etmeye yönelik bir faaliyet içinde bulunurlar. Ve bu ahlaksızca faaliyetlerini de sinsice sürdürürler. Şeytanın izlediğine benzer bir yöntem izleyerek kişilerin bilinçaltına hitap etmeye, akıllarını karıştırmaya yönelik konuşmalar yaparlar Ancak bu konuda, yalnızca kendileri gibi münafık olanları etkilemekten başka bir sonuç elde edemezler. Allah'ın yolundan saptırmak için gösterdikleri faaliyetin nasıl kendi aleyhlerine döneceğini Allah şöyle bildirmektedir: Allah'ın yolundan saptırmak amacıyla gururla salınıp-kasılarak (bunu yapar); dünyada onun için aşağılanma vardır; kıyamet günü de yakıcı azabı ona tattıracağız. (Hac Suresi, 9) [B]Allah'ın Beğenmediği Ahlak Modelini Güzel Görürler[/B] Münafıkların şu ana kadar bahsettiğimiz tüm özelliklerinden anladığımız gibi, Allah'ın beğenmediği her türlü tavrı üzerlerinde taşırlar. Fakat içinde bulundukları durumun vehametinden habersiz olarak, bir de Allah'ın seçip beğendiği din olan İslam ve onun hükümleri hakkında olumsuz ve sapkın düşünceler öne sürerler. Kendi bozuk mantıklarıyla da kendi düşüncelerini güzel, hak olanı ise çirkin görürler. Münafıkların bu durumları Kuran'da, "Andolsun size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp tiksinenlerdiniz"(Zuhruf Suresi, 78) ayeti ile bildirilmiştir. Kuran'da haber verildiği gibi, "hidayete karşı sapıklığı satın almış" olan bu ikiyüzlü kişiler, Allah'ın indirdiğini tanımayan ve hakkı çirkin karşılayan bir yapıdadırlar. Allah'ın Kuran'la inananlara emrettiği güzel ahlak onlar için uygulanması asla mümkün olmayan bir modeldir. Zira kendi içleri kinle, nefretle, pislikle dolu olduğu için diğer insanların da kendileriyle aynı yapıda olduklarını dolayısıyla da böyle bir modeli uygulayamayacaklarını düşünürler. Şüphesiz bu düşünceleri, kendileri ve kendileriyle aynı yapıda olan diğer inkarcılar için gerçekten de geçerlidir. Güzel ahlak ancak Allah'tan korkmakla ve O'nun emirlerine kesin olarak boyun eğmekle yaşanır. Çünkü bir insanın güzel huya sahip olması ve bunu sürdürebilmesi, ahirete, hesap ve ceza gününe olan imanla mümkün olabilir. Ahiret günü hesap vereceğini unutmuş bir insanın sabır göstermesi, insanlara fedakarlıkta bulunması için hiçbir neden yoktur. Ancak kendi çıkarı olursa bu tarz bir güzellik gösterme ihtiyacı duyar. Aksi takdirde din ahlakından uzak yaşayan bir insanın çarpık mantığına göre, zaten yok olup gideceğini sandığı bir dünyada, ölümlü insanlara güzel huy göstermenin anlamı yoktur. Münafığın kendine çıkar sağlamak için gösterdiği tavırların dünyada da ahirette de bir karşılığı yoktur. Allah'ın tüm emirlerini göz ardı eden bir kişinin bütün yapıp ettikleri boşa çıkacaktır ve Allah bunu bize Kuran'da şöyle bildirmektedir: İşte böyle; çünkü gerçekten onlar Allah'ı gazaplandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 28) [B]Kuran-ı Kerim'e Karşı Tavırları[/B] Bu konuyu gereği gibi anlayabilmek için, öncelikle bir inkarcının Kuran'a bakış açısını kısaca incelemekte fayda vardır. İnkarcıların en önemli özelliklerinden biri, Allah'ın dini yerine kendilerine din olarak 'atalarının dini'ni belirlemiş olmalarıdır. Bu batıl dine göre, aslı olmayan kulaktan dolma inançlara uymak 'ibadet' sayılmaktadır. Bu sahte ibadetlere uyarak da, kendilerini oldukça 'iyi' sayarlar. Bu gibi kişiler, Kuran'ı ve sünneti hiçbir şekilde ölçü almazlar. Bu batıl 'cahiliye' dininde ölçü, toplumun belirlemiş olduğu batıl inanışlara dayalı bazı geleneklerdir. Bu batıl dinde 'iyilik', çok nadir, hiç çaba sarf etmeden yapılan küçük işlerdir. Bunlara 'hayır' adını verirler, kendilerine de 'hayırsever'. Örneğin, yolda yürürken karşılarına çıkan dilenciye ceplerindeki bozuk paralardan vermek ya da kendilerinin hiçbir şekilde giymeyecekleri kadar eskimiş kıyafetleri bir yoksula vermek kendilerince birer 'iyilik'tir. Oysa iyiliğin asıl tarifi Kuran'dadır: Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177) Bu kişilere Kuran'daki kıstaslar anlatıldığında ise, sapkın inançlarını terk etmemek için direndikleri görülür: Onlara: 'Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin' denildiğinde, 'Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter' derler. (Peki,) Ya ataları bir şey bilmiyor ve hidayete ermiyor idilerse? (Maide Suresi, 104) Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: 'Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti' derler. De ki: 'şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?" (Araf Suresi, 28) Alıştıkları batıl dini asla bırakmak istemezler. Bu nedenle, kendi düşük akıllarınca Allah'ın ayetlerinde çarpıklık ararlar ve insanları O'nun yolundan engellemeye çalışırlar: Bunlar Allah'ın yolundan engelleyenler ve onda çarpıklık arayanlardır. Onlar, ahireti tanımayanlardır. (Hud Suresi, 19) Münafık, Kuran'ı inkarcı gibi açıkça inkar etmez; ona gerçek anlamda inanmadığını ve teslim olmadığını açığa vurmaz, aksine gizleyebildiği kadar gizler. İnkarcı, Kuran'daki ibadetleri uygulamaz, oysa münafığın dıştan bakıldığında birçok ibadeti yerine getirdiği görülür. Fakat münafık ayetlere karşı teslimiyetli değildir. Nefsinin zorlandığı yerlerde ayetlere karşı tamamen duyarsız kalır. Ayrıca o ibadetlerin sadece "şekli" olanlarını uygulamaktadır. Oysa şekli ibadetlerin yanında, uygulaması gereken daha pek çok ibadet vardır; Allah'a ve elçisine tam bir teslimiyetle teslim olmak, elçinin hükmüne kalben rıza göstermek gibi... Bunların yanı sıra, güzel ahlaka dair Allah'ın emirlerini de "nefsine ters geldiği için" görmezlikten gelmektedir; nefsini savunmak, insanları küçümsemek, kendini üstün görmek gibi ... Allah'ın Kuran'ı insanlara göndermesinde birçok hikmet vardır. Din gününe karşı uyarıp korkutmak, insanlara doğru yolu göstermek bunlardan bazılarıdır. Ancak insanların sadece az bir kısmı Kuran'a inanmakta ve ona uygun şekilde yaşamaktadırlar; bunlar da müminlerdir. Müminler Kuran'ın hükümlerine karşı son derece saygılı ve teslimiyetlidirler. Bu saygıları da, Allah'a olan derin saygılarından kaynaklanmaktadır. Kuran her okunduğunda saygıyla susup dinlerler ve ayetlerin tamamı üzerinde düşünürler. Kuran onların imanlarını artırır, kalplerine tatmin ve sükunet verir. Allah bir ayette müminleri şöyle tanımlar: Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, O'nun ayetleri okunduğunda imanlarını artırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2) Münafıkların Kuran'a karşı tavırları ise son derece riyakarcadır. Kuran'ın içindeki ayetlerin bir kısmına uyup, bir kısmına uymazlar. Kıstasları nefisleridir. Mallardan infak etme ya da kardeşinin nefsini kendi nefsinden üstün görme gibi kendilerine ağır gelen hükümlerden rahatça yüz çevirirler. Farz olan birçok hükmün uygulamasında gevşek davranırlar, bazılarını ise kimse görmüyorsa hiç yerine getirmezler. Yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi Kuran'ı okuyan müminlerin imanları artarken, münafıkların inkarları artar. Bu aslında Allah'ın büyük bir mucizesidir. Zira aynı ayetleri okuyor olmalarına rağmen ortaya bambaşka iki ruh hali çıkmaktadır; mümin ayetlerdeki hikmetleri görürken, münafık onları hiçbir şekilde kavrayamamaktadır. Hatta bu kavrayışsızlığını belki de farkedememekte ve Kuran'ı çok iyi anladığını zannetmektedir. Bu mucizenin nasıl gerçekleşiği Kuran'da şöyle açıklanır: Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46) [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Risale Analiz ve Çalışmalar
Hadis Sohbetleri
Hadis Sohbetleri 59:Münafık´lığın belirtisi üçtür
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst