Cevap: Hadis Sohbetleri 6/:“Çok gülmeyiniz! Zira çok gülmek kalbi öldürür.”
Çok Gülmek Kalbi Öldürür!
Gülme olgusunda aşırı bir şekilde devamı tedavi etmek, ancak şu vesilelerin gerçekleşmesiyle olur.
1) Ölüm, kabir, ahiret günü, onda olacak hesabı, sırat, ateş ve diğer korkunç manzaraları hatırlamak.
Bu hatırlamayı, bu manzaraları tasvir eden naslarla yetiştirmek, terbiye etmek ve geniş olarak şerhlerinden okumak yumuşak kalpli ve zahid insanlarla oturmak.
2) Günümüzde müslümanların yaşadıklarını düşünmek.
Dinden uzaklaşmayı, gözden geçirmek ve müslümanların yaşadığı gerçekleri düşünmek. Her yönden gerilemeleri, karşılaştıkları eziyet ve zorlukları, kötü yok oluşları, dünyada aleyhlerine alınan gizli karar ve tertipleri. İşte Müslüman bunları sadık ve derin bir düşünceyle düşündüğü zaman bu onun gülme ve ağlamasında bir etkisi olmalıdır.
3) İslam ümmetine karşı, boynundaki emanetin ağırlığını hissetmeli. Onun ümmeti, ondan büyük bir çalışma istiyor, kötüleşen kementlerden ve yıkılışından uyanmak için. Eğer o bu durumu endişe ediyor ise kendine; gücü yettiğince, toplumunu, sevdiklerini, arkadaşlarını ve ailesini düzeltmek için, olan meşguliyet ile zamanını geçirecektir. Onu heyecanlandıran ve doyuran şeylere, fazla gülmeye ve ehemmiyetsiz meselelere vakit bulamayacaktır o zaman.
4) Çok gülen insanlardan uzak durmak.
Çok güldüren ve komiklik yapan olarak bilinen şakacı şahsiyetlerin içlerine girmekten sakınmak. O meclislerden uzaklaşmakla beraber onlara ve onlarla oturanlara nasihatlerde bulunmak.
Az önce geçmişti bazı davetçiler gülmeyi insanları kazanmak için vesile sayanlara işaret etmiştik. Öyleki bazıları güldüren şeyh nerede? Güldüren davetçiyi istiyoruz. Bu en alçak seviyedir. Dileriz bunlar ümmet arasından çıkar. Çünkü Allah-u Teâlâ’nın dini büyük ve metindir.
“Kur’an hak ile batılı ayıran bir sözdür. O, asla bir oyun değildir.”
Tarık 13, 14
“Size verdiğimizi kuvvetle tutun.”
Bakara 63
Bir hadisite Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Bildiğimi eğer bilseydiniz? Az güler, çok ağlardınız ve yükseklere çıkar Allah’a yalvarırdınız.”
Eğer gerçekten hakiki manasıyla biz bizden ne istenildiğini bilseydik ve bizi ne bekliyor hoş uykular bir damla dahi olsa gözümüze girmezdi.
5) Elinden geldikçe gülmeye karşı gelmek.
Bir topluluk onları bir araya getirir ve çoğu vakitlerini gülme ve kahkaha ile geçirirler. Yapması gereken ilk şey, esnemeye mani olduğu gibi gülmesine de hâkim olmalı. İkinci olarak, gelenlere nasihat etmeli ve onlara yardım etmeli. Bu da, becerikli, hünerli, kararlı ve ciddi bir adama muhtaçtır. İnsanlarda Allah’a hamd olsun büyük bir hayır var.
Kıymet takdir eden ve islah eden düzelten davetçilere uymaya hazırdırlar. Bu nasihat ona çeşitli yollar verebilir. Onlara gülme ve güldürmenin kötü yönlerini dezeavantajlarını zikredebilir. Onu yalan ve uydurmaya yönlendirebilir. Güldüren kişi, anlatacak bir hikâye veya gerçek bir olay bulamazsa, bu defa hayalinden uydurmaya başlar tâki onları güldürecek bir konu bulsun. Böyle kişiyi, Allah Rasûlü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) korkutmuştur:
“Konuşup insanları güldürmek için yalan söyleyene yazıklar olsun!.. Yazıklar olsun!.. Yazıklar olsun!..”
Albânî Sahihu’l-Cami 7/36
Gülmenin kötülüklerinden biri de insanın şahsiyetini sarsar ve gözden düşürür. Güldüren kişi her ne kadar görünüşte toplumda bir yeri olduğu zannedilse bile gerçekte o onların yanında çok değersizdir. Ona ne değer verirler ne de hürmet gösterirler. Bunun benzerini gülmeye iyice dalan içinde söyleyebiliriz.
6) Gülmeye yönlendiren mevzuyu faydalı başka mevzuya çevirmek.
Baktın ki hazır bulunanlar gülmede normal durumu aştılar ve kendilerini onun sebeplerine teslim ettiler, münasip bir uslupla yavaş yavaş kalplerine girer, onları ciddiyet âlemine ve vakitlerinden istifade etmeye çevir. Bu da, ya faydalı bir kitaptan okuyacak ya da önemli bir mevzuyu tartışmak ve görüşlerini ortaya çıkarmak için teklif et ya da hayırlı ve ıslah edici bir amel için onları ittifaka davet etmek vs. Bu Allahu Teâlâ’nın sevdiği ve razı olduğu işlerdendir.
7) Haddi aşmak, sınırı geçmek.
İş haddini aştı; yani oturanlar karşı çıktılar ve gülmeye daldılar ve gaflet yoluna girdiler. Son çare dağılmaktır. Kendini ve kalbini fesadtan korumak için meclisten kalk ve onları terk et. Çünkü sen üzerine düşen nasihat ve yönlendirmeleri yaptın. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Hiçbir günahkâr, bir başka günahkârın yükünü taşımaz.”
En’âm 164
Muhammed Salih El-Müneccid